Öngörülemeyen tehlike: Cumali Ceber 2
Modern çağ, dijital çağ veya adı her neyse... Konunun özü aynı kapıya çıkıyor: Bu devirde üretilen her şey kolayca öne çıkabiliyor. Bunu hepimizden çok önce fark edip suyun başını kapanlar, pek tabii aldı yürüdü.
Ancak biri vardı ki, başta 'kakara kikiri' diye gülünerek şaka maka bir hayran kitlesi oluşturdu, fenomen olup beyazperdeye de yansıtacağı bir karakter yarattı: Cumali Ceber…
Küçücük bir kar tanesiyken, yuvarlana yuvarlana çığ gibi büyüdü, nihayet geçen sene 'Cumali Ceber: Allah Seni Alsın' adıyla bir film çekti. Yaklaşık 2 saate tekabül eden ama içerik olarak ne vaat ettiği belli olmayan bir filmdi bu. Yayınlanmadan önce çok tepki aldı, IMDB’de düşük puanlar verildi, ancak yine de iyi bir gişe hasılatı elde etti.
Hal böyle olunca da, ikinci filmiyle 8 Haziran’da tekrar sinemalardaki yerini alacak. Kaba saba halleri, olur olmaz her şeye 'şak' diye tokadı yapıştırması, bağırış çağırış ve itip kakmaya dayalı bir mizah ne kadar güldürür, bu durumun devamı nasıl olur bilinmez. İşin tuzu biberi de şu: Saçma mizahın üçüncüsü de gelir mi?
“E gitmeyin o zaman!" diyenlere, "Zaten gitmiyoruz ama artık kaliteyi arar olduk" cevabını veriyorum. Özellikle de sinemada… Bu zat-ı şahane karakter, Instagram ve sinema yetmiyormuş gibi, aynı zamanda YouTuber olma yolunda da ilerliyor. Tehlikeyi nereden ele alalım? Ne taraftan neye hayıflanalım, bunların hepsini tek çatı altında toplamak oldukça güç… "Hiç espri olmasın, dizilerdeki gibi ağlaya ağlaya izleyelim" demiyorum ama sinema bir sanatsa ve şu anda en önemli şey zamansa, hem sanata hem de zamana ayıp olmuyor mu?
"Doğallık konusu çok mu yanlış anlaşıldı?" sorusunu da sormadan edemiyorum. Kendi bildiğini karşı tarafa dayatma, bilmediğin veya hiç kendine uymayan bir şeyle alay etme ama iş bambaşka bir konuya gelince de küçümsenen şeyi yapmak doğallık mı oluyor? Sanmıyorum. Bu film doğal mı? Hiç sanmıyorum. Niye bu kadar eleştirdiğimi de açıklamak için, fragmanın linkini şuraya bırakıyorum:
Kemal Sunal’lı, Şener Şen’li, Adile Naşit’li ve adını sayamadığımız pek çok değerli sanatçının film çevirdiği, doğallığın beşiği olan filmlerin yer aldığı Yeşilçam’ı, her böyle iş karşımıza çıktığında daha da çok mumla arar olduk.
Eh ne diyelim, koyunun olmadığı yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi derlermiş, o da bu hesap sanırım.