Nuri Bilge Ceylan'ın yeni filmi Ahlat Ağacı nasıl olmuş?
Nuri Bilge Ceylan’ın ilk kez Cannes’da gösterilen yeni filmi Ahlat Ağacı gösterime giriyor. Kış Uykusu ile Altın Palmiye kazanan Nuri Bilge Ceylan, bu sefer Cannes'dan ödülsüz ayrıldı. Daha hızlı, bol diyaloglu ve göndermeli Ahlat Ağacı, çekimler ve oyunculuk performanslarıyla dikkat çekiyor. Cannes'da yarışan diğer filmleri görmeden yorum yapmak doğru olmasa da Ahlat Ağacı'na sanki biraz haksızlık yapılmış gibi...
Ahlat Ağacı, Nuri Bilge Ceylan’ın, Mayıs Sıkıntısı filminden sonra doğduğu topraklara yeniden dönüş filmi niteliğinde. Filmin tamamı Çanakkale merkezinde ve Çan ilçesinde geçiyor. Yazının ilerleyen bölümlerinde sizi rahatsız edebilecek spoiler unsurlar bulunabileceği uyarısını en başta yapıp 3 saat 15 dakikalık filmi izlemeye başlamadan yiyecek ve benzeri ihtiyaçlarınızı gidermenizi tavsiye ederim. Ve sonrasında karşınızda Ahlat Ağacı…
Cannes Film Festivali’nde geçtiğimiz haftalarda yarışan ve büyük beğeni toplayan Ahlat Ağacı, Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da ile başlayıp Kış Uykusu ile devam eden bir anlatının devamı niteliğinde. Sağda solda iğneleyici esprilere de malzeme olan uzun sekanslar Bir Zamanlar Anadolu’da Film ile yavaş yavaş azalmaya başlamıştı. Ahlat Ağacı’nda bu durumun devamı söz konusu. Tabii yine de Nuri Bilge Ceylan’ı Nuri Bilge Ceylan yapan çekimler var. İyi ki de var…
Başrollerinde Doğu Demirkol, Bennu Yıldırımlar, Murat Cemcir ve Hazar Ergüçlü’nün yer aldığı film, üniversitede sınıf öğretmenliği bölümünden mezun olup ailesinin yanına dönen bir gencin (Sinan-Doğu Demirkol) ve etrafındaki insanların hikayelerine temas ediyor. Sinan ve at yarışlarında elde avuçta ne varsa kaybeden babası (İdris – Murat Cemcir) bir baba-oğul karşımıza çıkıyor. Konu baba ve oğul olunca elbette bir çatışma beklenir. Yanlarında da acılara göğüs geren, fedakar ama içinde fırtınalar kopma ihtimali çok yüksek olan anneyi de unutmamalı. (Asuman – Bennu Yıldırımlar)
Saygınlığını yitirmiş bir baba ile yazar olmaya hevesli, yeni mezun, genç, işsiz ama saygın olmak isteyen bir oğlun evrensel hikayesi film boyunca kendisini gösteriyor. Peyami Safa’dan Camus’ye, Marques’den Dostoyevski’ye uzanan alıntılar ve göndermeler, bir kentli için sıkıcı sayılabilecek taşra yaşamını bir nebzede olsa zenginleştiren detaylar olarak filmde yer alıyor.
Filmdeki yoğun diyaloglar özellikle Kış Uykusu filmindeki varoluşsal arayışları hatırlatan cinsten. Kış Uykusu filminde Haluk Bilginer ve Demet Akbağ’ın bir odada dakikalarca süren diyalog sahnesi nasıl ki o filmin en akılda kalıcı sahnesiyse Ahlat Ağacı’nda buna örnek olacak birkaç bölüm yer almakta. Doğu Demirkol’un Hazar Ergüçlü ve Serkan Keskin yer aldığı sahneler akılda kalıcı. Oyunculuk açısından da Hazar Ergüçlü’nün performansı dikkat çekici.
Çanakkale’nin o hayranlık uyandıran doğasının içinde Bach’ın Passacaglia & Füg C Minor şaheserini sık sık yer alması filme ayrı bir hava katmış – ki Nuri Bilge Ceylan bunu yapmayı çok seviyor. Kış Uykusu’nda da sık sık Schubert 959 numaralı Piyano Sonatı’nı dinlemiştik. Alman diyarlarında bestelenmiş bu iki şaheserin Kapadokya ve Çanakkale’ye bu denli uyum sağlayabileceğini tahmin edemezdim doğrusu. Bu seçimler Nuri Bilge Ceylan’ın iyi bir göz kadar iyi bir kulağa sahip olduğunu da gösteriyor.
Nuri Bilge Ceylan, Ahlat Ağacı’ndan sonra üste ne ekleyecek sorusu film biter bitmez kafamı kurcalamaya başlayan soru oldu. Auteur yönetmen muhtemelen yine bir Cannes galası ile karşımızda olacak.
ihsan.dindar@milliyet.com.tr
https://instagram.com/ihsandinovski