Geri Dön
Kurak Günler: Son tahlilde sevgi ve iyilik kazanacak!

Kurak Günler: Son tahlilde sevgi ve iyilik kazanacak!

Bu yıl Cannes'da 'Un Certain Regard'da yarışan, Antalya'dan ise 9 ödülle dönen Emin Alper'in son filmi 'Kurak Günler' sonunda İstanbullu izleyicilerle buluştu. Son dönemde yerli sinemada sıkça işlenen bir konunun çıkış noktası olarak belirlendiği film özellikle final sahnesiyle yıllarca hatırlanacak...

Mayk Şişman
Mayk Şişman

Bu yılın en heyecan verici filmlerinden biri hiç kuşkusuz Emin Alper'in yazıp yönettiği 'Kurak Günler'di. Bahar aylarında Cannes'da 'Un Certain Regard' bölümünde yarışacağı duyurulduğu andan itibaren büyük bir heyecan dalgası yaratan film, ekim ayında düzenlenen 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali'ne damga vurmayı başarmıştı. 'En İyi Film' dışında kalan neredeyse tüm ödülleri kazanan ve toplamda 9 ödülle Antalya'dan dönen 'Kurak Günler'in bu büyük başarısından sonra beklentiler giderek daha da büyümüştü. İstanbullu izleyicilerle 12. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali kapsamında buluşan 'Kurak Günler' önümüzdeki günlerde vizyona girecek. Başrollerinde Selahattin Paşalı ve Ekin Koç gibi iki popüler yıldızın yer aldığı filmde ayrıca Erol Babaoğlu ve Erdem Şenocak gibi sinema izleyicilerinin yakından tanıdığı simalar da yer alıyor. Son dönemde yerli sinemada çokça örneğini gördüğümüz 'şehirli-taşra' çatışmasını merkeze alan ve metropol ile Anadolu şehirleri arasında 'karşılaştırmalı edebiyat'a imza atan 'Kurak Günler', Antalya'da birlikte yarıştığı 'Karanlık Gece' ya da 'Kar ve Ayı' gibi örneklerden farklı olarak yereli de evrenseli de aynı anda kucaklamayı, bir Danimarkalıya da bir İzmirli'ye de hitap etmeyi, dokunmayı ve değmeyi rahatlıkla başarıyor.

Haberin Devamı

Kurak Günler: Son tahlilde sevgi ve iyilik kazanacak

Metropol-taşra çatışması

Filmde son dönemin en popüler aktörlerinden Selahattin Paşalı'nın canlandırdığı Emre karakterini bir savcı olarak izliyoruz. Çiçeği burnunda bir savcı olan büyük şehir 'mezunu' Emre karakterimizin tayini Anadolu'daki bir taşraya, Yanıklar kasabasına çıkıyor. Şehirli karakterimiz işine büyük bir heyecan ve ciddiyetle yaklaşırken tahmin edileceği gibi taşrada işlerin aslında hiç de düşündüğü gibi ilerlemediğini fark ediyor. Bu noktaya kadar tıpkı son dönemde yerli sinemamızda birçok örneğini gördüğümüz bir film tadı veren 'Kurak Günler', tıpkı Paşalı gibi Antalya'dan ödülle dönen Erol Babaoğlu'nun canlandırdığı avukat karakteriyle metropol-taşra ekseninde 'çarpıştığı' andan itibaren ise bambaşka bir tat bırakmaya başlıyor. Anlatmak istediği hikâyeti çeşitli başlıklar altında, başlangıç ve bitişler eşliğinde derli toplu bir şekilde izleyiciye aktarmaya başlayan 'Kurak Günler', 2 saatlik süresi boyunca mizahi öğelerden yararlanıyor, yalnızca bir politik gerilim ya da bir suç draması olmak dışında aynı zamanda yerel izleyiciyi 'final vurgusu' adına son ana kadar meraklandıran, yurt dışı için ise başta 'obruk' olmak üzere etkileyici metaforlar eşliğinde Yanıklar'a ya da Anadolu'ya dair bir fikir vermeyi de başarıyor.

Haberin Devamı

Kurak Günler: Son tahlilde sevgi ve iyilik kazanacak

Final sahnesi yıllarca hatırlanacak

'Kurak Günler'in kurgusu, temposu, görüntü yönetimi, oyunculukları, senaryosu ve yönetimiyle ön plana çıkıyor. Temposu bir an düşmeyen film, senarist ve yönetmeninin bu malzemeye hangi sonu yakıştıracağını merak ettiriyor, özellikle Selahattin Paşalı, Erol Babaoğlu ve Erdem Şenocak üçlüsünün iz bırakan, olağanüstü iyi performanslarıyla zamanı zamansız kılmayı başarıyor. 'Kurak Günler'in birçok eleştirmen tarafından takdir edilmesi tam da bu yüzden hiç şaşırtıcı değil. Güçlü bir anlatım eşliğinde birçok meseleyi dağılmadan, saçılmadan iz bırakan sahnelerle süslüyor. Bir kurgunun içinde olduğunuzu bilmenize rağmen 'savcı' gibi söylenirken bile kulağa ciddi gelen bir meslek grubundan bir karakter belki biraz fazla toy bulunabilir. Ya da tabiat gereği şehrin taşraya göre daha bireysel olmasından ötürü hakim-savcı iletişiminin, avukat-dişçi iletişiminden farklı olarak daha sağlıklı olduğuna yapılan vurgu da eksik kaçmış olabilir. Ancak bunların hiçbiri rahatsızlık düzeyinde değil elbette. İyi bir filmde olması gereken tüm doneleri yapısında barındıran, meselesini hem yerel hem de evrensel açıdan doğru, cesur ve çarpıcı şekilde aktaran Emin Alper'i yolda görür görmez ona sarılma hissiyatı yaratan 'Kurak Günler'in en büyük başarısı ise elbette çarpıcı finali. Adalet ve suç kavramlarına dair çok katmanlı bir hatırlatma yapan ve uzun yıllar boyunca kolay kolay unutulmayacak olan final sahnesinde Emin Alper iyi bir hikâye anlatıcısı olduğunu hatırlatıyor, daha da önemlisi umut veriyor ve iyi sinemanın tam olarak ne anlama geldiğini ete kemiğe bürünerek ispat ediyor. Kısa vadede zafer kazananlara inat, son tahlilde yalnızca iyilik ve sevgi kazanacak!

Haberin Devamı

 

twitter.com/mayksisman
instagram.com/mayksisman
youtube.com/mayksisman
can.sisman@milliyet.com.tr

Benzer İçerikler