Kötü karakterler neden bu kadar çok seviliyor?
Kötü karakterlerin yaratılmadığı bir sinema/dizi sektörü olabilir mi sizce? Aşkı engelleyen yok, savaşa sebep olan yok, rekabet yok, akıl almaz hırslar yok, entrika yok, iktidar savaşları yok, yok, yok... Ne kaldı geriye? Hayat nereye gitti? Sinemada canlandırıldığı kadar olmasa bile hayatımızın içinde var bu kötü karakterler...
Sinema ve televizyon dizlerinin olmazsa olmazı kötü karakterler istemesek bile hayatımıza girmiş durumda. Korku, psikolojik gerilim ya da polisiye filmler bir yana, romantik bir komedi filmi/dizisinde dahi mutlaka bir kötüye rastlayabiliyoruz.Zaten o kötü olmazsa neredeyse film olmuyor. Hatta bazı filmler o kadar iyi kötü karakter yaratıyor ki kötülük ana karakterin önüne geçiyor. Filmin/dizinin can damarını oluşturuyor. Filmde/dizide izlenen aşk vb. değil, kötü karakterin ruh hali ve eylemleri konuşuluyor. İyi bir kötü olmak önemli bir şey yani...
Biz de mi kötüyüz?
İşin daha ilginç yanı şu: Biz bu kötüleri seviyoruz. Adam/kadın dünyayı yakıyor, hayatları alt üst ediyor, her türlü entrika mevcut. Ama yok biz gene seviyoruz gene seviyoruz. Ne yapalım? Gönül bu... Peki neden seviliyor bu karakterler? Biz de mi kötüyüz? O halde yaşasın kötülük!
Şöyle düşünelim; aslında yaratılan bu kötü karakterler insanlığın ilkel hali, gelişimi tamamlanmamış psikolojiye ket vurulmamış halidir. Herkesin içinde bir yerlerde saklı, bastırılmış bir kötülük olduğunu düşünelim, aşırı hırs, intikam duygusu, doz aşımı kıskançlık vb... Duygusal evrim süreci ile duygu kontrolünü eline alan insanlar ilkel duygularını yenmeyi öğreniyorlar. Bastırılmış duyguları açığa vuran bir karakterin ekranda hayat bulması ilgi çekici oluyor. Yani insan sinemada kendinin her türlü halini izliyor. Bazen iyiyi aptal buluyor, kötüyü zeki, bazen ise iyiyi sağduyu sahibi olarak görüyor, kötüy insan ziyanlığı olarak tanımlıyor.
Kötü yoksa ne kaldı geriye?
Kötü karakterlerin yaratılmadığı bir sinema/ dizi sektörü olabilir mi sizce? Aşkı engelleyen yok, savaşa sebep olan yok, rekabet yok, akıl almaz hırslar yok, entrika yok, iktidar savaşları yok, yok, yok... Ne kaldı geriye? Hayat nereye gitti? Sinemada canlandırıldığı kadar olmasa bile hayatımızın içinde var bu kötü karakterler. O yüzden iyi yaratılmış bir kötü karakter bu kadar beğeni toplayabilyor. O yüzden en iyi kötü; Erol Taş, Hüseyin Peyda, Turgut Özatay, Bilal İnci ve sayamadığım nice değerli sanatçı. Rahmetle anıyoruz.
Günümüze gelelim; şüphesiz son zamanların en popüler kötüsü Joker karakteri oldu. Bu karakter bir süre konuşulur. Hayatın ona talihsiz bir şekilde sunduğu kötülükler ile mecburen kötüye dönüşen bir karakter bu Joker. Hayat işte; talihsiz tesadüfler ilkel duyguları evrimleştirmeye fırsat vermemiş. Annesinin mutlu diye isim verdiği karakter çok mutsuz bir çocukluk geçirmiş. Ve kötü bir karaktere dönüşmüş.
Aile dizilerinde bile kötü karakter var
Televizyon dizileri ne durumda? En çok izlenen diziler mesela, konuya iyiler mi hakim, kötüler mi? Lokomotif kim? Valla dizilerin tamamında kötülük almış yürümüş. Hatta kim daha kötü mücadelesi veriliyor. Kurtlar Vadisi ki birden fazla kötü karakterin yaratıldığı bir dizi, Behzat Ç., Çukur, Suskunlar, Ezel, Karadayı hatta İkinci Bahar bile kötü karakterin barındığı bir diziydi. Ali Haydar’ın can düşmanı Vakkas karakterini hatırlayın. Aşk-ı Memnu dizisindeki Firdevs Yöreoğlu ile Yaprak Dökümü dizisinin kötü karakteri Ferhunde'yi unutmamak lazım. Aile temalı dizilerde bile kötü karakterler mevcut.
Kötü karakterler olduğu sürece senaryolar bitmez. İyi bir senaryo ile yaratılan kötü karakterin seyrine de doyum olmaz. Kötü karakterler çizgi filmlerde de var olacak, sinema ve televizyon dizilerinde de var olacak. Ekranda ya da beyaz perdede kendimizi, hayatımızdan kesitleri gördüğümüz sürece kötüler nam salacak dört bir yana. Kötüleri sadece ekranda görmek dileğiyle... İyi seyirler!