Bugüne kadar yapılmış en iyi Van Gogh filmi: Sonsuzluğun Kapısında
'Van Gogh: Sonsuzluğun Kapısında', sanat eserleri kadar yaşamıyla da ilham kaynağı olan ressam hakkında bugüne kadar yapılmış en iyi filmlerden biri.
Vincent Van Gogh, yaşadığı dönemde eserleri ve değeri anlaşılmayan sanatçılardan. Günümüzde ise sadece eserleriyle değil, hayat hikayesiyle de esin kaynağı sayılıyor. Popülerliği gün geçtikçe artan Van Gogh hakkında kitaplar yazılıyor, oyunlar sahneleniyor. En son çıkan 'Van Gogh: Sonsuzluğun Kapısında' filmi ise, bütün bunlardan ayrılıyor. Bugüne kadar yapılmış en iyi Van Gogh filmi diyebilirim. İzlerken kendinizi ressamla bütünleştirebiliyorsunuz. Etrafı onun gözünden gördüğümüz bazı sahnelerde de günümüzün teknolojisinden akılcı bir şekilde faydalanılmış.
Van Gogh'un meniere sendromu ve katarakt rahatsızlığına gönderme
Mesela Van Gogh’un katarakt rahatsızlığı sebebiyle nasıl gördüğüne dair bir sahne var; görüntünün altı flu, üstü net. Arada kadrajı sarı ya da siyah-beyaz gördüğümüz de oluyor. Bu tarz ince düşünülmüş detaylar, arada kameranın sallanması çok hoş. Filmin ilk 20 dakikası kamera o kadar sallanıyor ki, “Ne olur şunu düz tutun” diyesiniz geliyor. Halbuki yönetmen bunu yaparken Van Gogh’un fırça darbelerinden esinlenmiş, meniere sendromundan kaynaklanan baş dönmelerine atıf yapmış. Filmin hem senaryosunu yazıp hem de yöneten Julian Schnabel şöyle söylüyor: “Size filmi açıklamam imkansız. Filmin, bir sanat eserini incelerken hissedilen duyguyla eşdeğer olmasını amaçladık.”
Filmde Van Gogh'u canlandıran usta oyuncu Willem Dafoe, Oscar’a aday olmayı sahiden hak etmiş. Eğer en iyi erkek oyuncu adaylarından biri Rami Malek olmasaydı, Willem Dafoe’nin kazanmasını isterdim. Donuk bakma ama boş bakmama durumu var kendisinde. Paul Gauguin rolündeki Oscar Isaac da çok iyi. Hannibal filminden aşina olduğumuz Mads Mikkelsen da kısa ama filmin en can alıcı bölümünde rol alıyor. “Belki de Tanrı beni henüz doğmamış insanlar için ressam yapmıştır” repliği inanılmaz. İlerleyen günlerde rahip rolündeki Mad ile akıl hastanesindeki Vincent arasındaki konuşmayı sosyal medyadaki film sayfalarında sık sık göreceğimizden eminim.
Vincent Van Gogh hakkında hiçbir şey bilmiyorsanız filmden sıkılabilirsiniz. Bu yüzden önce hakkında araştırma yapıp sonra izlemenizi tavsiye ediyorum. Onu iyi tanıyanların ise filmden öğrenebileceği yeni bir şey yok ama dediğim gibi, kendinizi ressamla bütünleştirebileceğiniz bir yapım olması açısından etkileyici. Yönetmen de baştan sona Van Gogh'un hayatını anlatan bir film değil, daha çok onu anlamamızı istediği bir eser çekmek istemiş zaten. Ki yüzde 80 oranında bu konuda başarı sağlamış bence.
Van Gogh hakkında ortaya çıkan son eser 'Van Gogh: Sonsuzluğun Kapısında' olmayacak. Onun gibi yaşadığı dönemde kıymeti bilinmeyen, elinde olmayan sebeplerden dolayı garipsenen ama sonradan kıymeti anlaşılan kişilerin hikayeleri hep dikkat çekmiştir. 1800’lü yıllarda yaşamış bir ressamın hâlâ konuşuluyor olmasından, hatta popülerliğini arttırmasından benim bir şikayetim yok. O yüzden hakkında daha çok film olsun, daha çok oyun yazılsın! Desteğimizi esirgemeyiz...