
Anlatsanat: Picasso'nun resimlerinde ne var?
Dünyanın en tartışmalı ressamlarından biri olan Pablo Picasso'yu, Anlatsanat podcast'imizde konuştuk.
Bir fincana baktığınızda, onu tüm boyutlarıyla algılarsınız. Sizin için o fincan, derinliği ve genişliği kadar içine kahve konulabilen, masada yer kaplayan bir eşyadır. Bir cephesinden baktığınız fincanın diğer cephesinde ne olduğunu bilmek içinse, fincanı 180 derece çevirmeniz gerekir. Resimlerine yerleştirdiği tüm objeleri farklı boyutlarıyla tuvale aktaran Pablo Picasso, bize onlarca farklı açıdan gösterilmiş birçok varlık bıraktı. Hazırsanız, biraz Picasso konuşacağız.
Eğri büğrü çizgiler, birbirinin içine geçmiş şekiller, tam olarak neden orada olduğu anlaşılmayan vücutlar ve daha fazlası… Bir bakışta anlaşılmaz görünen resimleriyle Picasso, hem çok popüler hem de çok tartışmalı bir ressam. Yaptığı ilk kübist resimden itibaren, eleştirinin dibini gördü ve bol bol tartışıldı. Biz de onu, “Bu ne çizmiş böyle ya” gibi cümlelerle karşıladık. Sahi, Picasso ne çizmişti? İki resmi üzerinden gidelim.
İlk Kübist resmi: Avignonlu Kızlar
Her şey, beş tane çıplak kadınla başladı. Bu beş çıplak kadın, bir tuvale sığdı. Sığdı ve oldukları yerden dünya sanat tarihine geçmeyi başardılar. Pablo Picasso’nun ilk kübist resminden bahsediyoruz şu an. Biraz dikkatli bakalım isterim. Zira ortada, hem konusu nedeniyle hem de biçimi nedeniyle epey dikkat çeken bir eser var.
Avignonlu Kızlar, dönemine göre, konusu nedeniyle bile oldukça cesur. Öte yandan, tabii ki biçimi en çok tartışmalı olan konu. Sanat tarihinin hiçbir noktasında, daha önce böyle kadınlar görülmemişti. Picasso, bir şeyi olduğu gibi yansıtırken, bir şeyi bozmayı kendine amaç edinmişti. Yıl henüz 1907, dünya daha büyüyememiş bir gezegen… Arkadaşlarının tavsiyesiyle, eserin isminin Avignonlu Kızlar olarak belirliyor Pablo Bey.
Picasso, bu eseriyle kübizmin edebiyattan taşıp bir sanat akımı olmasını sağlamıştı. Geleneksel resim sanatlarının tüm kuralları, Avignonlu Kızlar sayesinde, çarpıcı bir şekilde yıkıldı. Picasso, bu resmin ardından resimden anlamadığını ve beceriksiz olduğunu söyleyenler tarafından epey eleştirildi. Yapılan eleştirileri göğüsleyen eser, daha sonra büyük bir başarı getirdi.
Picasso, tablonun bu hale gelebilmesi için yüzden fazla eskiz çizmiş, yetmemiş kabile maskelerini taklit edebilmek için defalarca müze gezmiş. Resimde oluşturmaya çalıştığı o 3 boyutlu yapıyı, bedenleri tek tek eğip bükerek elde etmişti. İşte Kübizm bu! Kendi içinde eğip bükerek, farklı boyutlardan objeyi göstermek… İlhamını aldığı Cezanne’dan epey çok ders almış kendisi. Kadınların bedenlerinden arta kalan fona bakın, mekânı nasıl tasvir ettiğini inceleyin… Ne görüyorsunuz? Bolca çizgi ve karmaşa hissi, değil mi?
Pablo Picasso ve Guernica
Peki, Picasso’nun en ünlü ve en çok tartışılan resmi olan Guernica; onda işler nasıl?
Guernica, düpedüz bir siyasi eleştiri olduğu için çok fazla obje ve kavramı bir arada barındırıyor. Kübizmin biçimsel seçimleri gereği zaten kalabalık epey istenen bir şey… Boydan boya siyaha boyanan tuvalin üstündeki onlarca şey de kalabalığın artmasını fakat rahatsız edicilikten uzaklaşmayı sağlıyor. Guernica’da ölüm, çaresizlik, şiddet, acımasızlık gibi pek çok olgu bir arada. İçinden çıkabilen için gerçek bir kullanma kılavuzu…
Bir bakışta anlaşılmaz görünse de Guernica, Picasso için aslında düşünülenden daha kolay anlaşılır bir eserdir. Şöyle anlatıyor:
"... Bu boğa bir boğadır ve bu at bir attır... Resimlerimdeki belli şeylere birer anlam verdiğinizde bu doğru olabilir, ama bu anlamı vermek benim fikrim olmamıştır. Sizin vardığınız fikirlere ve sonuçlara ben de varmış olmalıyım, ama içgüdüsel ve bilinçsiz olarak. Ben resim yapmak için resim yapıyorum. Nesneleri oldukları gibi çiziyorum."
Resimdeki bir boğa yalnızca boğa ve bir at da yalnızca bir at olsa bile, İspanya’da döneminde yaşanan mücadeleyi işlediği resmi, onlarca imgeyi bir araya getirerek onun bu söylediklerinden fazlasını kolaylıkla söylemişti.
Acı çeken insanlar, onlar kadar acı çeken hayvanlar ve yıkılmış binalar… Guernica, bir dehanın elinden çıkan savaş sahnelerinin ortaya konuşudur. Üstelik bunu, olduğundan büyük ya da küçük, olması gerekenden karmaşık, doğal formu kaybolmuş ve kolay kolay bir araya gelemeyecek şeylerle yapmıştır.
Picasso, 1937 yılında yaptığı Guernica’da İspanya İç Savaşı esnasında Nazi Almanyası tarafından 28 uçak tarafından bombalanan Guernica şehrini anlatıyor. Sahiden, o boğa sadece bir boğa olabilir mi bu gözle tekrar baktığınızda?
Bazen, fincanın hikayesini anlatabilmek için onu ters çavirmeye ihtiyaç duyarsınız. Sonuçta porselen fincanın altında markası, nerede üretildiği gibi ufak bilgiler var. Onları bilmeden, fincanın altını görmeden bir fincanı nasıl anlatabilirsiniz? Picasso, fincanı her yüzeyiyle göstermeyi seçtiği için büyük işte.