Louis Aragon: 'Mutlu aşk yok ki dünyada'
Louis Aragon, dünyaca ünlü bir Fransız şair... 'Mutlu Aşk Yoktur' adlı şiiriyle tüm dünyada büyük bir okur kitlesi elde edinen ve yaşamıyla birçok insanın hayatını etkileyen Louis Aragon'un yaşamına gelin Molatik olalım...
Okulu bıraktı ve kütüphaneci olarak çalışmaya başladı
Louis Aragon, 3 Ekim 1897’de, Marguerite Toucas ve Louis Andrieux çiftinin oğlu olarak dünyaya geldi ve anne ve babası ayrı bir çocukluk geçirdi. Hatta Marguerite, Louis Aragon’dan annesi olduğunu saklamış ve ona kendisini ablası olarak tanıtmıştı. Marguerite de küçüktü ve belli ki korkmuştu da. Elbette Louis eninde sonunda annesini tanıyacaktı. 1904’te Neuilly’e taşındılar. Oldukça başarılı bir öğrenciydi. 1908’de Saint-Piere Lises’i’ne girdi. Annesi özellikle tıp okuması yönünde ısrarcıydı. Daha fazla karşı koyamadı ve iyi notlarının hakkını vererek 1914’te Tıp Fakültesi’ne kaydoldu.
Louis, Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken üçüncü yılının sonunda askere çağrıldı. Birinci Dünya Savaşı yaşanıyordu ve orduya katılmalıydı. Orada aldığı Tıp eğitimi sebebiyle ikinci dereceden doktor olarak bulundu. 1918’de, cephede sağladığı fayda, ona bir madalya bile getirdi. Burada kendisi gibi Tıp öğrencisi olan Andre Breton; ayrıca Paul Eluard ve Philippe Soupault ile tanıştı. Terhis olduktan sonra üniversite eğitimine geri döndü. Ancak bir yandan da kendisini edebiyat çevresinin içinde buluvermişti. 1921’de okulu bıraktı ve kütüphaneci olarak çalışmaya başladı.
Dadaizm'den Gerçeküstücülük'e...
1923’te Giverny’e yerleşti. Üç yıl önce Dadaizm’i benimsemişti; ama şimdi ondan uzaklaşıyordu. Ertesi yıl Breton’un yayımladığı “Sürrealizm Manifestosu” ve “Revolution Sürrealist” dergisinin belirttiği görüşler artık daha çok ilgisini çekiyordu. Louis Aragon, 1920’de çıkardığı ilk şiir kitabına “Le fen de joie” (Kıvanç Ateşi) adını verdi. Bir yıl sonra da “Anicent on le panorama” adını verdiği romanını çıkardı ve bu roman, dönemin usta yazarlarında övgü dolu eleştiriler aldı. 1924’te Dadaizm’den sıyrılıp Gerçeküstücülük’ü savunmaya başladıktan sonra 1925’te yayımladığı "Le paysan de Paris” (Parisli Köylü) ise bu akımın başyapıtlarından biri kabul edildi.
Elsa'nın ölümünden sonra toparlanamadı...
1935’te Paris’te toplanan Kültürün Savunulması İçin Dünya Yazarları Kongresi’ne katıldı. Ertesi yıl Ce soir gazetesinin yönetimine geçti. Paul Nizan ile de çok yakın bir ilişki içindeydi. Bu kez de II. Dünya Savaşı yüzünü göstermeye başlamıştı. 1939’da çıktığı New York gezisinden döndüğü sırada yeniden askere alındı. Louis, 42 yaşındaki şair işçilerden oluşan büyük bir grupla cepheye gitti. Almanlara esir düşmüştü; ama ellerinden kurtulmayı başardı. Louis Aragon, ikinci kez savaş madalyasına layık görüldü.
Louis, savaştan döner dönmez soluksuz çalışmalarına devam etti. Tekrar Paris’teydi ve birçok sol yanlı derginin yönetimini üstlenmişti. 1950’de, Komünist Partisi Merkez Komitesi üyeliğindeydi ve 1968 Mayıs olaylarında öğrencilerin gösteri ve toplantılarında konuşmalar yapıyordu. 1969’da Goncourt Akademisi’ne girdi. Ancak bu kısa sürdü. 1970’te kaybettiği eşi Elsa Triolet’in ölümü ise onu derinden yaraladı. Elsa’nın ölümün üzerinden 12 yıl geçtikten sonra 24 Aralık 1982’de hayatını kaybetti Louis Aragon. Şiirleri hala daha tüm dünyada okunmaya devam ediyor.