Mabel Matiz'in 'Uçkun'u aslında biziz: Burnumuz batı, yüreğimiz doğu
Daha 'Aferin'e doymamış, doyamamışken Mabel Matiz bu kez de yoluna Hello Psychaleppo ile ortaklık yaptığı 'Uçkun'la devam ediyor. Güçlü sözleri, su gibi akıp giden bestesi, güncel ve trend aranjesi ve 90'ları anımasatan kucaklayıcı klibiyle 'Uçkun' şimdiden Türkçe pop tarihinin en unutulmaz işlerinden birine dönüşmeyi başardı. Mabel Matiz'in 'Uçkun'daki başarısını anlamak için ise biraz kafaları çalıştırmak, dünyaya kalp gözüyle bakmak gerekiyor...
Evrendeki adalet ve denge çizgisinde ıskalanan bazı önemli noktalar var. Sadece bu coğrafya için değil tüm dünya için geçerli bu noktalar. Eğer bir yerde bir eksiklik varsa o yerde o eksikliği tamamlayan enerji devreye giriyor. Katması gerekeni katıyor, kattıktan sonra parlaklığını yitiriyor. Eğer o enerji temiz ve yapıcıysa bunun adına bayrak teslimi deniliyor. Aksi takdirde o enerji safi kötülükten oluşuyorsa ya da zaman içerisinde kötücüllüğü terazide baskın gelmişse işte o zaman da zehirlemeye devam ediyor. Yani bir yerlerden gökten düşer gibi bir günde olmuyor hiçbir şey. Mirkelam'ın 90'lardaki koşuşunun da bir sebebi vardı. Mirkelam yerini başka özgün ve güncel erkek pop şarkı yazarlarına bıraktı, enerjisi temizmiş ki Mabel Matiz'e 2010'lu yılların ortalarından 2020'li yılların ortalarına kadar aslında ışık oldu. Bir erkeğin de günceli yakalayarak, trend olarak, örneğin dönemin en büyük problemi kokoreçe 'Kokoreç' diye şarkı yazan Mirkelam, günümüzde antidepresansız yaşayamayan bu koşturma halimizde bizlere Mert Demir'le birlikte 'Antidepresan'ı yazdı. Antidepresan kullanmak bir ruhsal problemi gidermek için gerekli bir manevra. Mesele "Antidepresan kullanmayın!" değil. Mesele "Biz neden antidepresan kullanacak kadar ruhsal açıdan yaralanıyoruz?" aslında. Üstelik Mabel Matiz'in örneğin yoluna ışık olan Mirkelam'a göre çok daha büyük bir zenginliği var. Onun enerjisinde Sezen Aksu da var söylemlerini beğenin-beğenmeyin Yıldız Tilbe de. Burnu batıya, kalbi doğuya dönük tam da bu coğrafyanın yıldızı Mabel Matiz. Çıkışını 2010'larda yapsa da karşılaştığı tüm zorluklar, uğradığı tüm haksızlıklar ve derisinin zaman içerisinde kalınlaşması onu tanıyın-tanımayın gerçek mağduriyetin ne olduğunu gayet iyi bilen, vicdanlı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının aslında içten içe gayet iyi bildiği bir şey. Mabel Matiz, "Ben böyleyim" dediği için, yalnızca mevcudiyetini duyurduğu için bile dahi baskı gördü diskografisini oluşturmaya başladığı ilk günden beri. Sonuç ortada. Daha 'Aferin'e "Dur bakalım, 'Aferin'e de sıra gelecek" derken Türkçe pop tarihinin en kusursuz tümevarımını 'Uçkun'la yaptı. Yanına da Hello Psychaleppo'yu alarak. Yani birlikten kuvvet doğurarak, ancak ve ancak birlikten kuvvet doğurabileceğini bizlere öğütleyen atasözümüzü doğrulayarak.
Tatlım, en nihayetinde bir dünya vatandaşı değil miyiz zaten?
Son olarak 2012 yılında katıldığımız Eurovision Şarkı Yarışması bu yıl geçen senenin şampiyonu Ukrayna'da değil 2022'nin ikincisi Birleşik Krallık'ta düzenleniyor biliyorsunuz. Eminim bildiğinize çünkü dijital müzik platformlarında güncel Eurovision şarkılarına Türkiye'den ilgi aradaki 10 yıla rağmen bırakın düşmeyi, daha da katmerlenmiş durumda. Sanremo ve Eurovision'u kazanan İtalyan rock grubu Måneskin, Z kuşağının favorilerinden Türkiye'de. Dünyanın, sanatın, müziğin, aklınıza gelebilecek hiçbir şeyin yalnızca Türkiye'den ibaret olmadığını, en nihayetinde bir dünya vatandaşı olduğumuzu fark etmemiz için illa amcamızın bir Rus kadınla mı evlenmesi gerekiyor? Tatlım en nihayetinde bir dünya vatandaşı değil miyiz biz biraz geniş açıdan baktığımızda bu dünyaya? İçerde neler olabildiğini asla bilemediğimiz Kuzey Kore'de cinsel devrimden, özgürlükten bahsedebilen bir şarkıcı olabileceğine gerçekten inanabiliyor musunuz? Sanat evrenseldir. Bir şarkıyı anlamak için illa Türkçe olmasına da gerek yok. 2022 yılında Eurovision'u kazanan Kalush Orchestra grubu şarkılarını İngilizce bile değil Ukraynaca söylemişti. Ona rağmen tüm Avrupa 'Stefania mamo mamo Stefania' diye kafa sallamıştı ve grup hak ettiği gibi 1. olmuştu. Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin elbette Ukrayna'yı sempati oyu kazandırdığı ortada. Ama elimize vicdanımıza koyalım, sıkı müzik dinleyici ve yazarlarının sesine kulak verelim. Geçen yıl zaten kitleleri harekete geçirecek şarkı Birleşik Krallık ya da İspanya değildi. Onlar da çok iyiydi. Sam Ryder'a zaten Molatik olmuş ve Birleşik Krallık'a derece kazandıracağını Eurovision öncesinde değinmiştik. Chanel desek, ülkesi İspanya'yı yıllar sonra ilk 3'e taşıyacağı garantiydi. Ama ne Chanel ne de Sam Ryder, etkileşim olarak Kalush Orchestra'nın 'Stefania'sı kadar yenilikçi ve heyecan verici değildi. Folk-pop ve rap'i bir araya getiren 'Stefania' müzikalite olarak hem çağdaş ve trend hem de yenilikçiydi. Böylesine tür kombini bir şarkının Ukraynaca dilinde Eurovision şampiyonu olması yalnızca politik sebeplerle açıklanabilecek bir durum olamaz. Öyle olsa Sertab Erener burun farkıyla 2003'te birinci olmazdı, Türkiye tarihinde bir Eurovision şampiyonluğu tatmazdı. Her zaman Batı Avrupa'nın bir parçası olan Finlandiya ve Portekiz tarihlerinde yakın dönemlerde birincilik kazansalar da çok uzun yıllar boyunca oylamalarda dibi boylamazdı. Az bilgiyle geniş çerçeveyi gördüğünü iddia eden komplo teorisyenlerine inanmak sizi "Ben çok akıllıyım" diyen akılsıza dönüştürür, ortamlarda sizleri güldürür. Eğitim bu yüzden şart. Cehaletle bu yüzden savaşılmalı. Rasyonellikten bu yüzden vazgeçilmemeli. 'Stefania' heyecan veren, müzikalite bazında yeni bir şeyler sunan, üzerine de cila olarak Ukrayna'ya sempati oyları ekleyen iyi bir şarkıydı. Tıpkı Mabel Matiz'in 'Uçkun'u gibi.
Dünya aslında dilinden sevgi düşen güzel kalplerin hatrına dönüyor
Türkiye belki 2023 Eurovision Şarkı Yarışması'nda yer almadı bu yıl ama eğer katılsaydık Türkiye'yi temsil edecek şarkı 'Uçkun' olmalıydı. Neden? Çünkü hem yerel hem de evrensel. Çünkü Mabel, cinsel kimliklerini itiraf edenler-edemeyenler, ahlakın en başta beyinde olduğunu içine sindiremeyenler, batıdan doğudan yani tam da göbekten bizi bize anlatıyor. Cesur değil aslında. Onu cesur bulanlar Stockholm sendromunun tanımına bakabilir. Mabel Matiz son derece insanlık noktasından aktarıyor öyküsünü. Mert Demir'le kaydettiği 'Antidepresan' şarkısıyla ABD'de Billboard Global 200 listesine, üstelik de Türkçe bir şarkıyla girebilme başarısı göstererek dağları delen Mabel Matiz, prodüksiyonu Hello Psychaleppo'ya, sözü ve müziği kendisine ait olan 'Uçkun'da muazzam bir başyapıt ortaya koymuş. Anadolu esintili folk, pop ve tam olarak rap demesek de 'şiir okuması' diyebileceğimiz 'spoken word'ü bir araya getiren Matiz, hem yüzde 100 kendi olmuş hem de aslında yüzde 100'ümüzü bize hatırlatmış. Eklektik, güncel ve retro ile yeni dönemi harmanlaması müzikalite açısından tek kelimeyle leziz. Hello Psychaleppo tıpkı Eurovision'u kazanan 'Stefania'da gibi farklı türleri bir araya getirerek ortaya yıllarca hatırlanacak bir şarkı çıkartmış. Cenan Çelik yönetmenliğinde çekilen video klip ise Türkiye'de çekilmiş en iyi 10 video klip arasına rahatlıkla girecek kadar şık ve sempatik. Bir arada aslında nasıl da güzel olabileceğimizi, saf sevgiyi hatırlatan Mabel Matiz, rasyonellikten sapmış, akli melekelerini çoktan kaybetmiş kötü kalpli, kötü dilli, negatif her şeye "Tatlım beni de bir anne doğurdu" diyor. "Aşkımdan sana ne?" diyor. "Aşkolsun sana be, yaktın beni, gençliğim soldu böyle" diyor. "Burnum batı ama yüreğim doğu" diyor. "Eyvahlar olsun böyle düzene" diyor. "Haram yemez gönül gözüm, yayan yürür yolu uzun" diyor. "Doğru diyen bu deli sazın söveni de çok" diyor. "Kuru soğan ekmek arası zaruri" diyor. "Bize bi' barış gerek hem de umumi" diyor. "Ne olursan ol demiş ya hani Rumi, ötesi yalan olur, insanlık istifa!" diyor. Tüm bunları Anadolu aşık geleneğinin modernize edilmiş haliyle yapıyor. Müthiş değil mi? Mabel'i tanıyanlar ya da tanımak isteyenler bu sözleri yaşlarla yazdığını biliyor. Onunla ıslak hamburger yeme şansına nail olmuş birileri dahi şunu çok iyi biliyor: Mabel ve temsil ettiği her şey gerçek. Mabel ve Mabeller var ve hep olacak. Çünkü Mabel "Ben böyleyim" diyor. Sözlerinden bestesine, aranjesinden video klibine başından sonuna kusursuz bir iş olan 'Uçkun' Türkçe pop tarihinin gelmiş geçmiş en büyük, en nokta atışı hit'lerinden biri olmayı 3 günde başardı. Çünkü tıpkı 'Stefania' gibi doğru bir şarkı. Mesajı güçlü. Melodisi akılda kalıcı. Sözleri berrak. Bestesi ve temposu su gibi. Işığın doğudan yükseldiğini hatırlatan 90'lar esintili klibiyle 'Maya'dan bile daha büyük bir iş ortaya koyacak gibi duruyor, adının 'Ali' olacağı konuşulan yeni Mabel Matiz albümü. Herkese benzemediği için, farklı bir enerjisi olduğu için, bize katacak şeyi çooooook olduğu için Mabel bir yıldız. Yükselişinin arkasında enerji olarak ihtiyacımız olanı bize aktardığı için parlak o. Tıpkı daha önceki yıldızlar gibi. Ekleyecek kelamı olan, katacak olan katıyor. Miadı dolan gidiyor. Ama şuna emin olabilirsiniz, her zaman aşkı ve sevgiyi savunan Mabel Matiz'ler kazanıyor bu dünyada. Çünkü dünya ağzından nefret kusanların değil dilinden sevgi düşen, aşk düşen güzel kalplerin hatrına dönüyor. Şebnem Ferah, 2001 yılında 'Perdeler' albümüne ismini veren şarkısında da demişti, hatırlatalım: Her gün Güneş doğar, yeter ki açık olsun perdeler...
twitter.com/mayksisman
instagram.com/mayksisman
youtube.com/mayksisman
can.sisman@milliyet.com.tr