Evrencan Gündüz: 'Müzik yapmanın ötesinde anı paylaşıyoruz'
Evrencan Gündüz ile yeni albümü 'Mevsim Çiçekleri' hakkında bir röportaj yaptık. Fakat röportajdan önce biraz albümden bahsedelim. Sadece online platformlarda yer alan 'Mevsim Çiçekleri'nin en dikkat çeken özelliği; şarkıların hem kulaklarınızı doyurması hem de ruha dokunması. Zaten daha ne olsun...
Evrencan Gündüz ile yeni albümcük Mevsim Çiçekleri hakkında bir röportaj gerçekleştirdik. Fakat Evrencan Gündüz röportaj öncesinde biraz konuşalım istiyorum.
Aa, Evrencan Gündüz’ün babası Asım Can Gündüz değil miydi?
Evrencan Gündüz’ün adını duyduğunuzda aklınıza ilk gelen isim Asım Can Gündüz mü?
Lütfen olmasın. Çünkü bu başarı dolu aileyi soy ağacı ile tanımak, aslında sadece ufak bir genel kültür bilgisi. Artık Evrencan Gündüz’ü; Asım Can Gündüz’ün oğlu olarak tanımlamayı bırakıp, Asım Can Gündüz’ün Evrencan Gündüz’ün babası olduğunu; sahip olduğu müzikal başarısına ve tamamıyla kendine özgü karakterine gölge düşürmeden; minik bir ayrıntı olarak hatırlamanın zamanı geldi de geçiyor.
Tabii ki Asım Can Gündüz’ü; Evrencan Gündüz’ün bakışında, duruşunda, şarkıları yorumlayışında, sesinin tınısında, ağzıyla çıkarabildiği mızıka sesinde hissetmemek imkânsız. Fakat onu sadece Asım Can Gündüz’ün oğlu olarak tanımak, kocaman bir yanılgı. Haksızlık hem de.
Evrencan Gündüz’ün müzikal donanımı, enstrümanlara olan hâkimiyeti ve her ne söylüyorsa söylesin bozulmayan tarzı, tüm şarkıların - ve hatta türkülerin - üzerinde kullanabildiği yaratıcılığı, ürettiği müziklerde jazz ile birlikte sentezleyebildiği Türk Motifleri; aile bağlarının çok ötesinde bir yetenek. Dünya, yeni müzisyeni ile tanışmak için sadece doğru zamanını bekliyor.
İşte o doğru zamana doğru ilerlerken de minik minik albümler ortaya çıkmaya başladı bile. Evrencan ve Uzaylılar albümünden sonra geçtiğimiz günlerde Mevsim Çiçekleri albümü de online platformlarda yerini aldı. Albüm değil aslında doğrusu, EP. 6 şarkıdan oluşan bir “albümcük.”
Albümün göz bebeği, adından da anlaşılacağı gibi “Mevsim Çiçekleri”. “Yeni Bir Şarkı” ve “Moda” hariç, yer alan bütün şarkıları daha önceden yayınlanmıştı. İşte Evrencan Gündüz ve alışılmışın dışında, kendine özgü karakteri derken demek istediğim tam da bu. Evrencan herkesin geçip gittiği yollarda, özellikle duruyor ve etrafına bakıyor. Bu da ister istemez müziğine yansıyor.
Mevsim Çiçekleri, Evrencan ve Uzaylılar’a göre daha yavaş ve daha yoğun duygulu. Şarkı sözlerinin arkasındaki müzikal donanımı ise lütfen kulak vererek dinleyin. Türk ezgilerini jazz’da bulacaksınız ve bir şekilde ruhunuza dokunacak. Plaklara yakın bir müzik kalitesiyle karşılaşmaya hazır olun.
6 şarkılık bir albüm olmasına rağmen hangisini en çok sevdiğinize karar veremiyorsunuz. Hepsinin yeri ve anlattığı şeyler başka. “Moda” mesela, bence bir “teşekkür” şarkısı. Moda’ya, ailesine, sahip olduğu her şeye küçük bir teşekkür. "La la la", boyundan büyük bir aşk şarkısı. "Yeni Bir Şarkı" değişimi zorla kabullenirken yanınızda olacak. "Mevsim Çiçekleri", "Kadının Teki" ve "Sen Aşkımızdan" daha hüzünlü şarkılar.
Bu yüzden şimdi kendinize bir iyilik yapın ve bu röportajı okurken yeni “albümcük” Mevsim Çiçekleri’ni dinleyin. Albüm zaten hepi topu yarım saat. Tadı damakta bırakıyor.
Çok konuştum, şimdi gelelim Evrencan Gündüz röportajına
Çok klişe bir şey ile başlayacağım sorulara ama Evrencan, yaydığın enerji o kadar güzel ki bi’ göz ucuyla bakmak bile yetiyor seni tanımak için. İnsanların senin üzerinde olumlu da olsa bu kadar kolay bir yargıya varması canını sıkıyor mu? "Hayır, ben o değilim" diyor musun?
Öncelikle klişeler güzeldir bence. Zaten klişe olmasının nedeni çok tekrarlanmasındandır. Beni yeni tanımaya başlayan herkesin benzer hislerle tanımlaması, aslında amacımızın ve hedefimizin ne kadar belirgin olduğunun bir göstergesi. Yaptığımız şey müziğin ötesinde, anı paylaşmak ve anı yaşamakta olduğumuzu seyirciye, “sevgi” yolu ile hissettirmek. Sonuç olarak “evet” o kişi benim. Ve bu beni mutlu ediyor.
Müzisyenliği ele alışın çok başka. Her ne yapıyorsan, daha güzel hissetmek/hissettirmek için. Peki 22 yaşında sana anıların bu kadar değerli olduğunu ve yaşamanın da bu şekilde güzelleştiğini öğreten neydi?
Bu basit bir denklem. Yaptığınız şeyin karşılıklı iletişimden ibaret olduğunu anlıyorsunuz, bir yandan da yaptığınız işi sürekli araştırma halindesiniz... Yaşamlarımız zor. Kolaylaştırmak ve güzelleştirmek, sevgiyle yaklaşımı gerektiriyor. İnsan tepkileri ve sevdiğin sanat anlayışıyla, seyircinin sanat anlayışını ortak bir paydada toplamak diyebiliriz. Çoğu sanatçı daha soruya bakıp “çözemem ben bunu” diyerek vazgeçiyor. Hatta bir de sonra sınava ilk defa girenlere “o soruya bakma, çözemezsin zaten” diyerek yıldırmaya çalışıyorlar. Benim tek yaptığım denemekten korkmamak. Hatalar da, doğruları öğretti.
Genç bir sokak müzisyeniyken, sosyal medya sayesinde daha çok insana ulaşmayı başardın. Fakat geceden sabaha bir şöhret olmadı bu. Küçük ama sağlam attın adımlarını. Peki bu süreçte dönüm noktası neydi?
İster sokakta ister bir konser salonunda, her sahne bir dönüm noktasıdır benim için. İnsanlar genellikle başını ve sonunu hatırlar konserin. Önemli olan, insanlara güzel müzik yapmanın dışında, kalplerine sürekli büyüyen ve yeşeren bir filiz bırakmak. İşte o “adım adım” yolculuk bu şekilde büyüyor.
YouTube kanalına başka sanatçıları da davet ediyorsun, planda kimler var?
Hayallerim Fuat Güner, Kenan Doğulu, tekrar Sena Şener, son olarak Duygu Soylu ile yine milyon hit hedeflediğimiz ve “çorba şarkı” diye isim taktığımız klasik Evrenus şarkılarından birini yapmayı hedefliyoruz. Aslında çok kişi ve şarkı var. Biraz zamana bırakmak gerekiyor.
Performansların sırasında bu güzel enerjin ne kadar göze çarpıyorsa, enstrümanlara hâkimiyetin de o kadar göze çarpıyor ve bütün bunlar olurken seyirci büyük de olsa küçücük bir kalabalık da olsa asla heyecanlı görünmüyorsun, sanki evdesin. Bu rahatlığı sana sokak mı kazandırdı?
Seyirciyi ailem gibi gördüğüm için rahat hissediyorum. Tabii ki sokak müziğinin bunda büyük bir etkisi var. Bazen ayaklarımın titrediği anlar olsa da çaktırmıyorum.
İlk ne zaman "Ben sokağa çıkıp müzik yapacağım" dedin? Neden böyle bir şey istedin daha doğrusu? Kendini test etmek için mi, yoksa sadece para kazanmak için mi?
15 yaşındaydım. “Acaba ne olacak?” ve “Neden olmasın?” sorularının cevabı için çıkmıştım. 40 lira kazanmıştım. Hoşuma gitmişti.
Çok iyi bir müzisyen olmaktan evvel aslında çok iyi bir dinleyicisin de. Bunu kime borçlusun? Hep güzel müzikler dinlenen bir evde mi büyüdün yoksa kendi kendine mi keşfettin?
Evet, doğrusu da bu zaten. Dinlemeden nasıl anlatacağını bilemezsin, ya da daha güzel anlatabileceğini keşfedemezsin. Ancak dinleyerek öğrenirsin. Evde hep güzel ve kalitelinin yanı sıra çok geniş bir yelpazede müzik dinleniyor zaten, sonrasında YouTube’da oradan oraya atlayarak keşfime devam ettim ve hala devam ediyorum...
Türkülere farklı bir duyguyla yaklaşıyor musun? Çünkü türkülerden blues yaratırken bile özünü bozmuyorsun.
Türküler binlerce yıllık birikim ve kültüre sahip, bizim de yaşadığımız bu kutsal topraklardan gelen hikâyeler anlatıyor. Dedelerimize kadar kayıt edilmeden dilden dile, son dönemde de usta halk sanatçılarının yorumlarıyla günümüze kadar geldiler. Onlar kendi hallerinde zaten güzeller... Geleneksel bir yemeği, evinizde yapmak gibi düşünün. Yemek aynı, tat aynı; sadece yemeği yapan farklı. Bir kaç tutam ekstra baharat eklemek gibi.
2016’daki TEDx performansın en farklı TEDx performanslarından biri. O bitirişi yapmak için çok düşündün mü? Bunun bir risk olabileceği aklına geldi mi?
İşte ayaklarımın titrediği ama hissettirmemeye çalıştığım yerlerden biri... Tüm hayatımda örnek aldığım ve bu sözleri borç bildiğim bir adama, refleksif bir şekilde teşekkürlerimi 4 bin kişinin önünde dile getirme vakasıydı. Şimdi düşünürken bile gözlerim doldu. Hani halk diliyle “Bana bi geldiler orda” diyebiliriz :) Çıkıverdi, beklenilen bir şeydi sanki. Ben söylemek, seyirci de duymak istedi. Öyle hissettim. Hislerime güvenirim.
Evrencan ve Uzaylılar ne zamandır birlikte? Çünkü on yıllardır berabersiniz gibi hissettiriyorsunuz dinlerken. Özellikle Ed’in burada olmasının tek sebebi senmişsin gibi.
Bazen kader ağlarını örer ya, işte öyle. Ed ve Dilan ile sokakta müzik yaparken tanıştık. Salih, babamın son basçısı. Bateristim 4 sene önce bir konser için imdadıma koştu. O gün bugündür beraberiz. Klavyecim Onur’la konserimde tanıştım, Yasemin ve Selen (yaylılar) lansman konserlerindeki aile hissiyatından sonra bir daha bizi yalnız bırakmadılar. Mahalleyi toplayıp takım kurdum. Çok da iyi kurdum. Oh mis!
Bu tatlı isim nasıl ortaya çıktı?
İlk defa bir şenlikte “Grubumuzun ismi Uzaylılar olsun mu?” dedim. Herkes büyük bir heyecanla kabul etti ve sosyal medyadan ismimizi böyle duyurmaya başladık. O zamandan beri insanlar, grubunun her üyesiyle duygusal bir bağ kurdu... İstediğimiz de buydu zaten.
Peki yeni “albümcük” Mevsim Çiçekleri yayınlandı. Ve bir önceki “albümcük” ne kadar neşeli ise bu seferki de o kadar hüzünlü. Albümü ikiye bölmenin bir sebebi var mı?
İkiye bölmemizin nedeni, ikisinin de farklı konseptlerde olması. İlk albümcük melodik, kolay ezberlenebilir ve kolay adapte olunabilir parçalardan oluşuyordu. İlk albümde dinleyici sadece keyfine bakıyor. Şarkıları kendini iyi hissetmek için dinleyebiliyor, müzikalite ön planda. İkinci albümcük daha duygusal ve söz ağırlıklı. İnsanların içinde kendilerinden bir yaşanmışlık yakalayabileceği, daha içe dokunur şarkılardan oluşuyor. Yani kişi şarkı ile bağ kurmaya çalışıyor. Ne kadar basit olsa da anlam yüklü sözler var. O yüzden insanlar bağ kuruyorlar şarkılarla – ya da bağ kuracaklarına inanıyoruz-
Albüm şarkılarını kimseden saklamadan önce yayınlıyorsunuz. Hem geçen albümde hem de bu yeni çıkacak albümde 6 şarkıdan 4'ü YouTube'da yayınlandı, ezberlendi, hatta konserlerde de yer veriyorsunuz. Neden böyle bir yol izlemek istediniz?
Zaman kaybetmek istemedik. Albümden para kazanma gibi bir derdimiz yok. Tek isteğimiz, severek yaptığımız şarkıları, sevdiğimiz insanlarla paylaşarak, bestelerimizin çalınıp söylenmesi. İnsanların bu şarkılara severek eşlik etmesi. Albüm satışı yapılmayacak bildiğiniz gibi. Belki 2018 sonunda tüm albümcükleri bir plakta toplarız. Her şeyi tek başımıza yaptığımız için albüm yayınlanmadan önce de insanların dinlemesini istedik. İlk albümcükte de aynı yolu izlemiştik ve çok olumlu tepki aldık. Parçaların albüm öncesinde yayınlanması ve albümdeki kayıtların çok yakın oluşu, konserde çalınanın albümdeki ile benzerliği bize hep olumlu dönüşler sağladı. İnsanlar artık biliyorlar ki Evrencan ve Uzaylılar stüdyo kaydında neyse gerçek konser de de aynı şekilde söylüyor-söyleyebiliyor-. Bu insanları bize daha çok çekti, daha çok destek getirdi.
Sadece birkaç senede gösterdiğin gelişim muazzam ve geleceğin noktaları öngörmek çok da zor değil. Bir sonraki adımın ne, sen ne yapmak istiyorsun?
Bu albümden sonra birkaç single ile devam edip, sonrasında geç kalmadan, Anadolu Funk adını verdiğim (belki de uzun zamandır var olan) bir tarzı, yeni şarkılarımızda işleyeceğiz. İçinde birçok efsane ismin de şarkılarını barındırmasını ümit ediyorum. (Cem Karaca, Asım Can Gündüz, Yavuz Çetin, Fikret Kızılok) Aynı zamanda İngilizce bestelerime ağırlık verip, bir an önce yayınlanmaya hazırlamam gerekiyor. Dünya müzisyeni olma hayalimi de geciktiremem tabii ki.
Son olarak, annen ile mükemmel bir ilişkin var, bunun yanında iş hayatında da berabersiniz. Bu durum anne-oğul ilişkinizi etkiliyor mu?
Biz o işi, işteyken” Sevda Hanım” evdeyken “Anne” hitaplarıyla mümkün olduğunca dengelemeye çalıyoruz. Tabii onun iş ve hayat tecrübesi mükemmel bir şekilde yardımcı oluyor bana. O bana işteyken de evdeyken de annelik yapmaya, korumaya, kol kanat germeye ve desteklemeye devam ediyor. Çok mutluyum ki yolun başında şanslı doğmuşum. En iyi anneyi seçmişim ben.
Büşra Köksal
https://www.instagram.com/_busrakoksal/
https://twitter.com/BusraKoksal
Fotoğraflar: Kalipro, Happyportraits