Geri Dön
Duyguların ve özlemin bestecisi: Frederic Chopin

Duyguların ve özlemin bestecisi: Frederic Chopin

Fryderyk Franciszek Chopin ya da bildiğimiz adıyla Frédéric Chopin, duygularıyla, vatan özlemiyle piyanoyu adeta dile getiren tarihin en büyük müzisyenlerinden biriydi. Günümüzde her akşam dünyanın farklı bir noktasında mutlaka besteleri dinlenen bu büyük sanatçı, kendisinden sonra gelen kuşakları da derinden etkiledi.

İhsan Dindar
İhsan Dindar

1 Mart 1810 tarihinde Zelazowa Wola adlı küçük bir Polonya kasabasında doğan Chopin’in bir yanı Leh bir yanı da Fransızdı. Babası, sürgündeki Polonya Kralı’na Fransa’da hizmet edip sonrasında da onunla birlikte Polonya’ya gitmiş ve en nihayetinde de buraya yerleşip bir hayat kuran bir Fransızdı. Aristokrat ailelerin çocuklarına eğitmenlik yapan baba Nicolas Chopin, Polonya yıllarında Justyna isimli Leh kadınla evlendi ve bu evliliğinden, insanlığa en büyük meyvesi olan Frederik Chopin dünyaya geldi.

Haberin Devamı

Kilisenin vaftiz kayıtlarına göre Chopin, 22 Şubat’ta doğdu. Ama o 1 Mart tarihini doğum günü olarak kullanmayı tercih etti. 5 çocuklu bir ailenin tek erkek çocuğu olan Frederik Chopin’in evinde baba, Fransız olmasına rağmen Lehçe konuşmaya ve çocuklarını da bu şekilde yetiştirmeye özen gösteriyordu.

Annesi Justyna’dan piyano çalmayı öğrenen Frederik Chopin’in yeteneği çok erken yaşta fark edildi. İlk açıkhava konserini 7 yaşında gerçekleştiren Chopin için herkes 'harika çocuk' demeye daha o zamandan başladı.

Chopin yaşadığı çağ, Fransız Devrimi sonrasında Avrupa’da Napoleon ve milliyetçilik rüzgarlarının estiği bir dönemdi. Haliyle Polonya da üstüne düşeni fazlasıyla almıştı, sık sık saldırıya uğramaya devam ediyordu. Rusların Polonya’ya girmesiyle birlikte Chopin için de bu çok sevdiği ülkesine veda zamanı geldi.

Haberin Devamı

Duyguların ve özlemin bestecisi: Frederic Chopin

Avrupa genelinde devrimler yılı olarak bilinen 1830’da, 20 yaşındayken Paris’e yerleşen Frederik Chopin, bir daha doğduğu ülkeyi göremedi. Bu durum çok sayıda besteye imza atan Chopin’in yapıtlarına da etki etti. Polonya’nın yerel ezgileri olan Mazurka ve Polonez formlarında besteler yapan Chopin, bunun yanı sıra çok sevilen noktürn ve prelüdlere de imza attı.

Hayatı boyunca sağlık sorunlarıyla boğuşan Chopin, açıkhavada ve büyük topluluklar karşısında konser vermeyi tercih etmedi. Genellikle küçük bir kitleye ve mümkün mertebe kapalı ortamlarda konser vermeyi seçen Chopin, bu tercihiyle toplum nezdinde 'gizemli' olarak da görünmesini de sağladı.

George Sand ile yaşadığı romantik ilişki, hem içinde bulunduğu dönemin hem de ruh halinin bir yansımasıydı belki. Bu ilişki sonrasında sinemada da yerini bulacaktı.

Çocukluğu boyunca peşini bırakmayan rahatsızlıklar Chopin’i erken yaşta hayattan kopardı. 39 yaşındayken Paris’te hayatını kaybeden Chopin, pek çok önemli ismin de defnedildiği ünlü Pere Lachaise Mezarlığı’na defnedildi. 17 Ekim 1849’da aramızdan ayrılan Chopin’in besteleri, aradan geçen uzun yıllarda sayısız konser salonunda, sinemalarda, ve kentlerin sokaklarında yankılanmaya devam ediyor. İyi ki doğdun romantik müziğin hassas ve özlem dolu ustası…

Haberin Devamı

ihsan.dindar@milliyet.com.tr
https://instagram.com/ihsandinovski

Benzer İçerikler