Josh Morgerman: Kasırganın heyecanı, annem ağlayıncaya kadardı
BBC Earth, 16 Ağustos’ta ‘Hurricane Man’ isimli belgeselinin prömiyerini yapacak. Belgesel, daha önce de karşımıza kasırgaların içnde yaptığı çalışmalarla çıkan Josh Morgerman’ın kasırganın tam ortasında yaşadıklarına ve tanık olduklarına odaklanıyor. Keyifli, ilgi çekici, çarpıcı bir deneyim sunan belgeseli izledikten sonra, Morgerman’a aklıma takılan soruları sordum ve bize kasırgaları anlatmasını istedim.
Kasırgalar, Hollywood filmleri için iyi birer malzeme. Biz Türkiye’de ABD’deki gibi kasırgalara tanık olmadığımız için konu bize epey uzak gibi görünüyor. Oysa doğa olayları, insanın merakını her zaman cezbediyor. Bu merakın giderilmesini sağlayan, kasırgaları tüm yönleriyle gözler önüne seren ‘Hurricane Man’ belgeseli, BBC Earth tarafından çekildi.
Adrenalin bağımlısı Josh Morgerman’ın yürüttüğü çalışmaların bir belgeseli niteliğinde olan Hurricane Man, aksiyon dozu yüksek ve izleyicisine çok şey öğreten bir belgesel serisi. Birinci elden kasırgalara tanık olmak, kasırgayı yaşayan insanların gözünden izlemek için 16 Ağustos’ta başlayacak ‘Hurricane Man’i kaçırmamanızı öneririm. Gözümün önünden gitmeyen pek çok görüntü bıraktı hafızamda.
Bir kasırganın ortasında olmayı, kasırgalarla ilgili bilmemiz gerekenleri ve neden bir insanın kasırgalara bu kadar ilgi duyabileceğini, belgeselin baş aktörü Josh Morgerman’a sordum. Hoş sohbetiyle de ortaya akılda tutulması gereken güzel şeyler çıktı.
Kasırgalarla olan ilişkinizle başlamak istiyorum. Nasıl başladı bu ilgi? Belgeselin başlangıcında bahsediyorsunuz, ancak belki daha detaylı anlatmak istersiniz belki.
ABD’nin Doğusunda büyüdüm. Çok küçükken bile bir kasırga ihtimalini duyduğumda çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Rüzgar uğuldamaya, ağaçlar sallanmaya, evler titremeye başladığında duygusal tepkiper veriyordum. Onlu yaşlarıma geldiğimde gerçekten büyük bir kasırga yaşadık. Bunun için çok heyecanlanmıştım. O heyecan, kasırganın yarattığı yıkım annemi ağlatıncaya kadardı. Ondan sonra kendimi kötü hissettim ve kasırgalarla karmaşık bir ilişkiye başlamış oldum böylece. Onlar hakkında duygularım karışık. Hem çok güzel hem çok kötüler…
“Riskler gerçektir, bununla barışığım!”
Kasırganın tam ortasına dalmak riskli bir şey olsa gerek. Daha önce tehlikeli anlar yaşadınız mı kasırganın ortasında?
Evet, çok riskli bir şey ve ben de birkaç kez kılpayı kurtuldum işin açıkçası. Bir iki kez rüzgarın şiddetinden dağılan binaların içindeydim. O anlarda tüm enkaz her tarafa mermi gibi hıphızlı dağılıyor. Çok yükselen suyun etrafımı çevirdiği de oldu. Filipinlerde bir şehirdeydim ve etrafımdaki yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Kasırgaları, onları belgelemek ve bilgi toplamak için takip ediyorum. Ama HAIYAN kasırgasında işler çok daha korkunçtu. Suya atlayıp insanları kurtarmaya çalışmıştım. Kasırgaları takip ettiğim tüm bu uzun yıllar boyunca çok şanslıydım, hiçbir zaman ağır bir yaralanma geçirmedim, birkaç ezilme ve çizik dışında. Bir keresinde iş arkadaşıma “Eğer bir gün kasırgada ölürsem, ‘Sevdiği şeyi yaparken öldü ve hak ettiğini buldu!’ demeni istiyorum” dedim. Burada biraz kara mizah var. Riskler gerçektir, ben bununla barışığım.
“Hiçbir şey kasırga deneyimine hazırlayamaz”
Belgeseliniz Hurricane Man hakkında konuşalım. Ne kadar sürede çektiniz? Hazırlık ve çekim süreci nasıldı?
Tüm seriyi toplam 10 haftada çektik. Ağustos-Ekim 2018 arasında… Hazırlık sürecinde gergindim çünkü çekim ekibinden kimse daha önce bir kasırga yaşamamıştı. Birleşik Krallık’ta kasırga yaşanmıyor. Kasırgalar korkutucudur ve daha önce yaşamamış birine nasıl bir şey olduğunu tarif etmek çok zor. Öncesinde ekibi bu işe hazırlamak için epey uğraştım. Videolar izletip neler olabileceğini anlattım. Ama yine de hiçbir şey, bir kişiyi kasırga deneyimine hazırlayamaz. Onları böyle bir tehlikenin içine çekmek konusunda endişeliydim. Çok büyük bir sorumluluktu ve beni uzun bir süre rahatsız etti. İyi haber, tüm ekibin Kategori-5 kasırgalarda bile çok cesur olmasıydı. Onlarla gurur duyuyorum. Harika bir iş yaptılar.
Siz bir maceracı olmanızın yanında reklamcısınız da. Bu ikisini nasıl bir arada yürütüyorsunuz? İş hayatınızda da Hurricane Man’de olduğu kadar maceracı mısınız?
Benden iki tane var diyebilirim. Bir tanesi, rutin hayatını seven ve dost canlısı bir Güney California’lı, yaratıcı fikirlerle müşterilerine giden, sağlıklı beslenen, spor ve meditasyon yapan bir adam bu. Diğeri ise Hurricane Man’de göreceğiniz adrenalin bağımlısı ve bazen sağlıksız derecede tehlikenin peşinden giden bir adam. Bu ikisi de benim. Bu ikisi kolay kolay bir arada bulunmaz ve birinden diğerine geçmek oldukça zordur. Bazen havalimanına bir kasırgayı göreceğim ülkeye yetişmek için koştururken “Şu an buna uygun ruh halinde değilim” diyorum. Ama yapmalıyım. Bu kontrol edemediğim bir tür bağımlılık gibi…
“İki kez cehennemden geçmeniz gerek”
Kasırgalar gerçekleştiği şehirlerde yaşayanlar için korkutucu olmalı. Kasırgayı yaşayan kişiler neler hissediyor, neler görüyor?
Evet, kasırgalar ürkütücüdür. Çok gürültülüdür ve her kasırganın kendi sesi vardır. Bazıları, yakınınızdan bir tren geçiyor gibidir, bazıları kurt uluması gibidir, bazıları su ısıtıcıların ıslığı veya bir insanın çığlığı gibidir. Eviniz sallanmaya başladığında çok korkutucu oluyor kasırgalar, evin pencereleri patlamaya başlıyor, çatı uçuyor, araçların taklalar attığını görüyorsunuz. Kategori-3 ya da üstü bir kasırganın şehre gelmesinden sonra çoğu kişi “Bunu bir daha yapmayacağım, bir daha kasırga gelirse şehri terk edeceğim!” diyor. Hurricane Man, kasırgaları benim gözümden göstermenin yanı sıra, sıradan ve orada yaşayan insanların gözünden de kasırgayı gösteriyor.
Türkiye’de biz, ABD’de gerçekleşen kasırgaları yalnızca haberlerde görüyoruz. Bize birkaç cümleyle kasırganın tam ortasında olmanın nasıl bir şey olduğunu tarif edebilir misiniz?
Çok güçlü bir deneyim, tamamen gerçeküstü. Kasırganın merkezi, sessiz ve durgun oluyor. Rüzgar sakin, gökyüzü genellikle mavi oluyor ve kuşların sesini duyabiliyorsunuz. Ancak en kötüsü, kasırganın merkezini çevreleyen dairenin içinde olmak. Bu halkaya, ‘göz çeperi’ deniliyor ve en sert rüzgarlar orada yaşanıyor. Yani, kasırganın tam merkezine ulaşmak için iki kere ‘cehennemin içinden’ geçmeniz gerekiyor: Biri girerken, biri de çıkarken. Kasırganın merkezindeki sakinliğin süresi, merkezin büyüklüğüne ve kasırganın hızına göre birkaç dakika ila birkaç saat arasında sürer.
“En ön koltuktan kasırgayı izleyecekler”
Hurricane Man, 16 Ağustos’ta yayımlanmaya başlayacak? Belgeselde ne göreceğiz, neler beklemeliyiz?
Türk izleyiciler, tehlikeli kasırgaları en ön koltuktan ve farklı bakış açılarından izleyecek! Her bölümde bir ekip beni takip ediyor ve ben de kasırganın merkezini bilgiler toplayabilmek için arıyorum; ikinci bir ekip ise bir aileyle kalıp kasırgayı onların gözünden takip ediyor; üçüncü ekip de acil servisle birlikte insanları kurtarıyor. Yani her bölüm, kasırgayı tüm açılarıyla gösteriyor. Farklı kültürlerden insanlarla kasırgayı takip ediyoruz: Amerika, Japonya, Meksika ve Filipinler. Her bölüm benzersiz. İlk bölüm, büyük bir patlamayla başlıyor. Kategori-5 Michael Kasırgası. ABD tarihinin en güçlü dördüncü kasırgası!
Son olarak, Türk izleyicilerinize söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Belgeselin Türkiye’de yayımlanacağını öğrendiğimde çok heyecanlandım! Türkiye’ye birkaç yıl önce gelmiştim. Prag’dan yola çıkıp Güneydoğu Avrupa boyunca arabayla seyahat edip Türkiye’ye gelmiştim. Köprüden geçerek Asya’ya ulaşmak harika bir histi. İstanbul’da bir hafta kaldım. Bana göre şehir, oldukça egzotik ve herkes çok sıcakkanlı. Türkiye’nin çok büyük bir ülke olduğunu ve İstanbul’dan çok daha fazlasına sahip olduğunu biliyorum. Annem Türkiye’ye çok gitti ve bana orayla ilgili çok şey anlattı. Bir daha gelmeyi çok istiyorum. İzleyicilerin görüşlerini de duymayı çok isterim. Herkese benden selam söyleyin ve beni sosyal medyada takip etsinler!
andac.uzel@demirorenmedya.com