'Bir Başkadır' dizisi tıpkı adı gibi bir başka!
Son zamanlarda Türk yapımlarına önem gösteren dijital video platformlarında 12 Kasım'da yeni bir dizi, 'Bir Başkadır' bizlerle buluştu. Berkun Oya'nın kaleme aldığı dizinin ilk sezonu 8 bölümden oluşuyor...
'Bir Başkadır' dizisinde farklı sosyo-ekonomik yapılarda büyüyen ve çok ayrı dünyalarda yaşayan insanların hayatları bir şekilde kesişiyor. Her karakterin tanıştığı yeni insanlardan yeni bir dünya keşfettiği dizi, daha yayınlandığı ilk saatlerde trendlere girdi. Meryem karakterini canlandıran Öykü Karayel ise şüphesiz oyunculuğuyla herkesi kendine hayran bıraktı. Gelin hep birlikte ekranlara sansasyonel giriş yapan bu diziye ve karakterlerine göz atalım...
Doğu ve Batı arasında bir yer!
Size Türkiye'yi anlatın deseler neler dersiniz? Doğulu ve dinine bağlı muhafazakar bir ülke mi yoksa Batılı ve dinin etkisinin az olduğu bir ülke mi? Bu sorunun objektif cevabını merak ediyorsanız eğer ülkemiz ikisi de değildir. Özünü ve gücünü Doğu kültüründen almış, yüzünü ve vizyonunu Batı'ya çevirmiş bir ülkedir Türkiye. Ülkemizin insanı da işte tam olarak böyle kompleks bir kargaşa da kaybolup gitmekte. Nereye ait olduğunu bilmeyenlerin ve içinden gelen arzuları dinin veya ailenin getirdiği baskılar yüzünden yaşayamayanların hikâyesi yer alıyor dizide. Filmde üstüne en çok parmak basılan kavram ise 'ön yargı' olmuş. Dizide ön yargıların ne kadar mantığa aykırı olduğunu, bizlere neler kaybettirdiğini görüyoruz. Üzerinde durulan bir diğer konu da, bizim gibi ülkelerde insanların hayatını belirleyen temel etkenin içinde bulundukları sosyoekonomik durum olduğu. Dizi bizlere ne kadar zeki ve akıllı olursanız olun yaşadığınız olayları ait olduğunuz sosyoekonomik parametreler çerçevesinde yorumlayabilirsiniz demek istiyor bir bakıma. "Doğdugun ev kaderindir" mottosuyla yola çıkmış denilebilir 'Bir Başkadır' için.
Hem geleneksel hem de modern
Dizinin her bölümünün sonunda İstanbul'un eski yıllardan kalan görüntüleri yer alıyor. Bu görüntüler, Fransız sinemasının en önemli yönetmenlerden Maurice Pialat’nın Bosphore isimli kısa filminden kesitlermiş. Yönetmenin 1964 yılında Türkiye’ye gelerek çektiği altı belgeselden biri olan bu film, dönemin İstanbul’una dair önemli görüntüler içermesinin yanında bu şehrin gelenek ve çağdaşlık arasında kalmış yapısına da vurgu yapıyor. Hatta belgeselde Türkiye’ye dair şöyle bir tanım sunuluyor: “Türkiye, geleneklerini terk etmeden geleceğe dair yeni bir anlam ararken karşısında talihsizlikler buldu.” Bu arşiv görüntülerinin kullanılmasının tesadüfi olmadığı gosteren ve neredeyse her bölüm karşılaştığımız isim ise yabancı bestelerin üzerine yazdığı Türkçe sözleriyle tanınan, Batı ve Doğu müziğinin unsurlarını bir araya getiren tarzıyla seslendiren Ferdi Özbeğen. Söz konusu arşiv görüntülerinin birinde, sanatçı sahneye çıkmadan önce, Derya Baykal tarafından şu şekilde anons ediliyor: “Hem Türkçe sözlü hafif müziğimize bir anahtar hem de yeni yeni geniş bir şekilde uygulanmaya başlayan çok sesli sanat müziğimize ta o yıllarda adım atmış oldu.” Aynı zamanda dizinin adı ilk kez duyulduğunda Ayten Alpman’ın yorumuyla dinlemeye alışık olduğumuz 'Bir Başkadır Benim Memleketim' şarkısını anımsatıyor olsa da Özbeğen’in de 1993 yılında yayınlanmış 'Bir Başkadır Ferdi Özbeğen' adını taşıyan derleme bir albümü bulunuyor. Bölüm sonlarında tamamlayıcı etki yapan bu arşiv görüntüleri bir nevi dizinin kısa özeti gibi en sonda kendine yer alması güzel düşünülmüş bir ayrıntı. 'Bir Başkadır'; Türkiye’nin bu çift kutuplu, gelenek ve modern arasında sıkışmış yapısıyla bir sıkıntısı olduğunu gözler önüne seriyor.
Karakterler ve özellikleri
Şimdi gelelim dizinin ana karakterlerinin tahliline...
Meryem: Dizinin ana karakteri. Tipik bir Anadolulu ev kızı aslında. Oldukça zeki ama egitimsizliğinden ötürü olayları yorumlama becerisi düşük. Yoğun bir duygu patlaması yaşadığında bayılma geçiriyor. Ailesindeki erkek baskısı ve mahallesindeki dini baskıdan ötürü içine kapanık olmuş. Anaç bir ruha sahip olduğundan sevdiklerine de aşırı derecede bağlanan bir karakter.
Yasin: Dışardan bakıldığında maço görünümlü ve kaba biri. Sevgisini asla dışa vuramıyor bu karakter. Ailesini korumak bu hayattaki birinci vazifesi. Öyle ki ailesi aç kalmasın diye tüm mal varlığını hiç düşünmeden satmış. Çabuk sinirlenen ayrıca dediklerinin harfiyen yapılmasını isteyen biri. Aslında Yasin de Meryem gibi tipik Anadolulu bir karakter.
Ruhiye: Ruhsal problemleri olan hatta belki de ilaç tedavisi görmesi gereken bir karakter olarak sunuldu bizlere. Dizinin ilerleyen bölümlerinde anladık ki Ruhiye, her gün içimizi parçalayan haberlerde okuduğumuz gencecik masum kızlardan sadece biri. Gençken tecavüze uğrayan Ruhiye, sıkıntılarını içe ata ata biriktirmiş ve Yasin'in işini kaybetmesiyle patlama noktasına gelmiş. Senaristin toplumumuzun kanayan yarasına parmak basması son derece cesur bir hareket olmuş.
Hocaefendi: Mahalle kültürünün yaygın olduğu neredeyse her yerde vardır böyle insanlar. Dini açıdan toplumdakilerin akil adam gözüyle baktığı, bir işe kalkışmadan muhakkak danıştığı biri. Dizideki güzel olaylardan biri de Ali Sadi'nin iç dünyasına inilmesi. Dizilerde ve filmlerde genellikle yüzeysel olarak anlatılan bu karakterin de duygularının olduğunu, dışarıdan sert bir kaya gibi görünen bilge görünümlü adamın kendi dertlerine derman bulamadığını göstermeye çalışmış senarist.
Peri: En basit tabiriyle Beyaz Türk. Ülkenin en zengin çevresinde büyümüş, ülkenin gerçeklerinden haberdar olmayan, aşırı ön yargılı ve tabularını yıkmaya korkan bir psikiyatrist. Tüm yaşamını 'Çevremdekiler ne der?' sorusuyla geçirmiş. Senarist bu karakterle ön yargının, gericiliğin sadece eğitimle çözülemediğini; ancak düşünce yapısı değiştiği takdirde sonuç alınacağını gösteriyor.
Gülbin: Kürt kökenli bir aileden gelen Gülbin, toplumun alt tabakasında yetişip üst tabakasına kendini kabul ettirmiş bir psikiyatrist. Dizideki en gizemli karakterdi bence. Aklından geçenleri yüzüne asla yansıtmıyor. Dizide ön yargısız olan tek kişi diyebiliriz. Bu durumun oluşmansında her kesimden bir iz taşımasının etkisi çok büyük. Bir erkek kardeşi bir de ablası var. Erkek kardeşi yatalak, hasta. Ablası, erkek kardeşinin böyle olmasını Gülbin'in verdiği uyuşturucuya bağladığından onunla hiç anlaşamıyor hatta sürekli kavga halinde.
Mekan seçimleri enteresan
Dizide garipsediğim tek nokta mekan seçimleri oldu. Mekansal olarak karakterlerin yaşadığı çevre hikayeye biraz uçuk kaçmış gibi gözüktü. Meryem'in oturduğu ev ekonomik durumlarına göre belki uygun olabilir ancak şehrin İstanbul olduğunu düşünürsek evin köyde yer alıyormuş gibi sunulması dizinin akışına biraz ters kaçıyor. Bu ekonomik şartlarda İstanbul'da yaşayan ve şehrin merkezinde işe giden bir ailenin, şehrin kenar mahallesinde yer alan küçük bir evde yaşaması daha olağan bir durum gibi. Keza aynı sekilde Sinan'ın yaşadığı ev de yaptığı işe göre fazlasıyla lüks. Zenginin aşırı zengin, fakirin de aşırı fakir olması dizideki çatışmayı bir hayli artırıyor. Anlaşılan senarist ekonomik farkın sonuçlarını bizlere göstermek isterken biraz aşırıya kaçmış gibi. Ama bunların hiçbiri dizinin başarısına gölge düşürecek nedenler değil elbet. Kendine ait tarzıyla şimdiden en çok konuşulan dizi olmayı başardı dizi. Belki Türk yapımı en iyi dizi diyemeyiz ama çok başarılı bir dizi olduğu aşikâr. Dizinin adı boşuna böyle konulmamış belli ki. Taşıdığı ad gibi 'Bir Başka' bu dizi...