Geçmişten günümüze kısa bir astroloji turu
2020'nin başından beri yaşanan pandemiyi tahmin eden bazı astrologlar var. Sosyal medyada denk geliyoruz. O zaman bu konuya biraz eğilmek lazım. Gelin sizinle geçmişten günümüze kısa bir astroloji turuna çıkalım...
Bir süre önce yaşayacağımız salgını işaret eden bilgiler veren astrolog Dinçer Güner'in bir videosu sosyal medyada epey viral olmuştu. Her ne kadar astroloji uzmanlık alanım olmasa da birçok astrolog dostum var ve bir nebze bu bilgilerle iç içe yaşıyorum. Örneğin astrolog dostlarımdan Gahl Sasson da 2020 öngörüleri kitabında olası bir salgından bahsetmişti. Bu sorgulayıcı mesajlara bir nebze ışık tutması adına Astroloji’nin geçmişinden bahsetmenin yerinde olacağını düşünüyorum.
Aslında, yıldız anlamına gelen 'Astro' kelimesi ile bilgi anlamına gelen 'Logos' kelimesinin bir araya gelmesi ile oluşmuş olan Astroloji'nin temelini oluşturan, göksel cisimlerin insan ve toplumlar üzerindeki etkisinin araştırılması kimi kaynaklara göre M.Ö. 4000 yıllarına kimi kaynaklara göre ise daha da öncesine dayanıyor.
Ancak biraz daha detaylı baktığımızda M.Ö. 15.000 yıllara ait olduğu sanılan hayvan kemikleri üzerinde ay fazlarının kazındığını görmekteyiz. Sanırım insanlık, Ay ve Ay'ın etkilerine M.Ö. 15.000 yıllarından itibaren ilgi göstermiş.
Meksika'daki Maya kalıntıları da dahil olmak üzere birçok antik bölgeyi gezdiğimde hep karşıma güneşin ya da belli yıldızların konumlarını takip eden yapılar çıktı. Belli gün ve saatlerde inşa edilmiş bir delikten kendini gösteren yıldızlar uzun yıllardır insanlığın gökleri nasıl takip ettiğinin bir göstergesi.Mesela Stonehenge, MÖ 3000’lerden kalma taş anıtlar olarak dikkat çeker. Bir çember etrafına özenle yerleştirildiği belli olan anıt taşlardan birçoğu halen ayaktadır. Stonehenge’in girişinden geçen ekseninin yaz dönencesindeki (21 Haziran) gündoğumuna doğru konumlandırılmış olması dikkat çekicidir. Yine aynı dönemden kalan ama daha az bilinen bir yapı olan, İrlanda’daki Newgrange Anıtı'nın kış dönencesindeki (21 Aralık) gündoğumuna yöneltilmiş olması ilginçtir. Her iki anıtta da astrolojik bazı donelerin ortaya koyulduğu, dönemin Kelt rahipleri tarafından bazı yorumlamalarda bulunulduğu düşünülmektedir.
Urfa’nın Harran bölgesini ziyaret ettiğimde yine gökleri izlemek için yapılmış dünyanın ilk üniversitelerinden biri kabul edilmiş bölgenin içindeki yapılar çok ilgimi çekmişti. Hatta Harran’a yakın Sogmatar bölgesinde belli gezegenleri temsilen yapılmış yapıların olduğu söylencesi tartışmalı da olsa dolanmaktadır. Bu yapılarda yine binlerce yıl öncesinden günümüze kalmış. Akademik çevrelerce kabul edilen en eski astrolojik dökümanlardan birisi Enuma Anu Enlik’le ilgili ilk görselleri gördüğümde oldukça etkilenmiştim. Enuma Anu Enlik M.Ö. 1800 - 1500 arasında yazılmıştır. Anu, Göğün tanrısı anlamına gelmektedir. Enlik ise yeryüzü tanrısı anlamındadır. Bu döküman 7000 göksel işaret ve gözlemden oluşur. Bu dökümanın kraliyet ailesine devlet yönetimi ve toplumsal konularda destek olması amacı ile kullanıldığı söyleniyor.
Bunun yanında Babil’de basamaklı piramit biçiminde tapınak kuleleri olan 'zigguratlar' astronom ve astrologlar tarafından kullanıldığı söylenir. Aynı şekilde Mezapotamya'da M.Ö. 317 Ay tutulmalarını işaret eden bulgular bulunmuştur. Şu anda kalıntıları British Museum’da sergilenen, M.Ö. 1600’lerden Babil Kralı Amisaduka döneminden kalan Venüs Tabletleri'nde hem çeşitli gözlemler, hem de açıkça yorumlamalar bulunmaktadır. M.Ö. 419’da 12 eşit parçaya bölünmüş ilk zodyak tableti bulunmuş. M.Ö. 6. yüzyılda 12 burca ait özellikler içeren zodyak şeması öne çıkmış.
Babil M.Ö. 539'dan itibaren Pers egemenliği etkisinde kalmış ve Zerdüştlükle birlikte her insan ayrı bir birey ayrı bir evrendir diyerek kişisel doğum haritalarına yönelmiş olduğu söylenir. M.Ö. 410 yılında ilk horoskop yani doğum anı haritası Babil Kralı Shuma-Usur’un oğlu için yapılmış. Yükselen burç kullanılmasa da, harita kısaca iyi, kötü olarak yorumlanmış. Akabinde yükselen burç kavramı gelişmiş, bazı matematiksel teknikler astrolojik düzenlemelerde kullanılmaya başlamış.
M.Ö. 280 İlk Astroloji Okulu Babilli (Kaldeli) rahip Berossus tarfından Kos adasında kurulmuş. Bunun Astroloji’nin batıya yayılmasında önemli bir basamak olduğu söylenir. M.Ö. 190 Hiparkus ilk yıldız kataloğunu derlemiş, ekinoksların kaymasını açıklamış ilk astoronom olarak, astrolojinin yayılmasına yardım ettiği söylenir. 11'inci yüzyıla kadar astronomi ile iç içe olan astroloji daha sonra ayrışmaya başlamış. Astroloji daha sonraki evrelerde astronominin metafiziği olarak görülmüş.
Hristiyanlıkla birlikte etkisini yitirmeye başlayan Astroloji daha sonra 16. ve 17. yüzyıllarda Tycho Brahe ve Johannes Kepler gibi önemli gökbilimciler tarafından tekrar benimsenip Avrupa’nın büyük üniversitelerinde bilim olarak tanınmış.
Bazı İslâm bilginleri ve sanatkârlar, evreni bütünüyle kavramaya olanak sağlayacağını düşündüklerinden astrolojik sistem ve buna bağlı sembollerle ilgilenmişlerdir. Böylece İslâm düşünce sisteminde yer alan gök cisimleriyle ilgili semboller pek çok şekilde İslâm sanatına da konu olmuştur. Yıldız bilgisi anlamında kullanılan Astroloji'nin Arapçası İlm-i ahkam nücüm diye geçmektedir.
Al Buruni, Abu Ma’shar, İbn Ezra, Al Fergani, Alcabitius gibi Arap astrologlarda çeşitli dönemlerde yaşamışlar, günümüze ulaşan eserler yazmışlardır.
Sanki astroloji o kadar da altı boş bir eğlence aracı değil gibi. Siz ne dersiniz?