26.10.2022 - 01:20 | Son Güncellenme:
2000’li yılların oyunları denince akıllara sadece bilgisayar oyunları gelirken 80 ve 90’lı yılların küçük-büyük demeden herkesin, belli dönemde heyecanla oynamasına neden olan basit, eğlenceli ve yaratıcı oyunları vardı. Kimi zaman mahalledeki arkadaşlarla, kimi zaman anne ve babayla, kimi zaman da ağabey-abla ile zamanın nasıl geçtiğini fark ettirmeyecek bir dizi çocukluk oyunu oynanırdı. Oyunun büyüsüne kapılarak anneler tarafından sokak sokak aranmalar, kazanma azmi ile bitirilen arkadaşlıklar, karın ağrılarına sebep olacak kadar gülerken geçirilen oyun kazaları derken, bugün o döneme tanıklık etmiş bir kesimin hatırlamadığı oyunları anımsamaya ne dersiniz? İşte, teknolojiye meydan okuyamayan, tarih sayfalarında kalan oyunlar...
İki kişiyle oynanan oyunda, oyuncuların üçer taşları olması yeterli. Oyun en eski ve en basit tablalı oyunlardandır. Buradaki amaç, çizilen karenin kesişme noktalarına yerleştirilen taşlarla yatay, dikey veya çapraz yönde bir sıra oluşturabilmek. Oyuncular sırayla boş olan çizgilerin kesişme noktasına taşlarını yerleştirerek oyunun başlangıç konumunu oluşturur. Ardından her oyuncu sırayla taşını boş noktaya çekerek bir sıra oluşturmaya çalışır. İlk sırayı oluşturan kazanır.
Birden fazla kişiyle oynanan oyunda aşamalar bulunuyor. Birler, ikiler, üçler, dörtler ve beşler. Taşlardan birini eline alır, havaya doğru atar, o havada iken diğer taşlardan birini eline alıp havadaki taşı tutması gerekir. Taşları önce birer birer, sonra ikişer, üçer ve dörderli gruplar halinde toplar ve bir sonraki aşamaya geçer. Bir sonraki aşamada, oyuncu işaret parmağını orta parmağın üzerine koyarak elini köprü yapar. Öteki oyuncunun seçtiği taşa değdirmeden tüm taşları bu köprüden geçirir. Bu şekilde de taşları toplarsa bir sonraki aşamaya geçer. Son aşamada ise taşların tümünü havaya atıp elinin tersiyle tutar ve bunları da fırlatılıp bu kez avuçla yakalar. Avucunda ne kadar taş varsa o kadar sayı kazanır.
İki grup oluşturulur. Ortaya da yedi kiremit üst üste dizilerek bir kule oluşturulur. İlk başlayacak grup belirlenir. Ardından seçilen ilk grup kiremitleri topla devirmeye çalışır. Tamamını devirmesi durumunda, diğer grubu topla vurma hakkı elde eder. Karşı grup ise topla vurulmamak için gayret eder. En çok kişi vuran grup oyunu kazanır.
2 kişi ile oynanır. 16’şar 16’şar paylaştırılmak üzere toplam 32 taşla oynanan oyunda, oyuncular önlerine karşılıklı 4’er çukur kazar ve her çukurun içine 4 taş yerleştirir. Kura ile seçilen oyuncu başlamaya hak kazanır. Başlayan oyuncu kendine ait çukurlardan 4 taş alır istediği çukurdan başlayarak sırayla her çukura 1 er taş koyar. Diğer oyuncu da aynı eylemi tekrarlar. Bu taş yerleştirme esnasında kendi çukurunda 1 taş bırakmayı başaran oyuncu, karşısındaki diğer oyuncunun çukurundaki bütün taşları almaya hak kazanır. Rakibin taşlarını toplamayı başaran oyuncu kazanır.
Oyuncuların taşlarıyla bir sıra oluşturmaya çalıştığı oyundur. Bir yere iç içe üç kare çizilir ve kenarları orta noktalarından birleştirilir. Böylece 12 köşede ve 12 kenar üzerinde olmak üzere 24 nokta ortaya çıkar.Oyunun başında, iki oyuncu sırayla birer birer taşlarını noktalara yerleştirir. Dokuzar taş yerleştirildikten sonra sırayla hamle yapmaya başlanılır. Yatay, dikey ya da çapraz bir üçlü dizebilen oyuncu rakibinin bir taşını dışarı atma yani “kırma” hakkı kazanır. Fakat bir üçlü dizi içindeki taşlar kırılamaz. Eğer tüm hepsi üçlülerin bir parçasıysa herhangi biri kırılabilir. İki taşı kalan oyuncu, oyunu kaybeder.
O dönemin yaygın olduğu şekilde oyuncular tekerlemeyle aralarından iki kişiyi seçerler. Bunlar bezirgânbaşı olur ve kendilerine bir isim verirler (kırmızı-yeşil, elma-armut, balık-kelebek vb.) Karşılıklı olarak el ele tutuşarak bir kapı oluştururlar. Daha sonra diğer oyuncular bir kervan misali ardı ardına sıralanırlar ve bu kapının içinden geçerler. Bu sırada oyunun şarkısı söylenir:
“Aç kapıyı bezirgânbaşı, bezirgânbaşı…
Kapı hakkı ne alırsın, ne verirsin,
Arkamdaki yadigâr olsun, yadigâr olsun.
1 sıçan, 2 sıçan, 3’üncü de kapana kaçan.”
Bezirgânlar kapıya aldığı oyuncuya sorarlar, “Balık mı, kelebek mi?” Kapının içindeki çocuk hangi bezirgânın adını söylerse onun arkasına geçer ve bu durum kervanın son oyuncusuna kadar devam eder.Oyunun ikinci aşamasında bir halatı tutarak ya da birbirlerine kenetlenerek çekişmeye başlarlar. İlk hangi grup halatı bırakırsa, o grup oyunu kaybeder.
2 veya daha fazla sayıda kişi ile oynanır. Bu oyunda amaç, diğer çubukları kıpırdatmadan çubuk çekmektir. Bunu başararak en çok çubuk alan kazanır.
Çocuklar tarafından met sopalarıyla oynanır. Fakat üç noktada metten ayrılır. Birincisi metin kendisi, ikinci metin üzerine koyulduğu aletin farklılığı, üçüncüsü de ebenin karşıda beklemesidir. Adına “çelik” denilen 20 cm kadar uzunluğunda yuvarlak her iki ucu da düz kesilmiş bir aletle oynanır. Met sopasına da “çomak” denilir.Çocuk çeliği, ya yere batırılmış 50 cm yüksekliğindeki bir çubuğun üzerinden kendi elindeki çomakla vurup ilerideki ebeye doğru gönderir, ya da bir ucunu avucuna aldığı çomağa yerleştirip havaya zıplattığı çeliği çomağın kuyruğuyla ebeye doğru gönderir. Ebe yaklaşık 25-30 metre karşıda çeliği beklemektedir. Ebe elindeki çomakla çeliği karşılayıp geldiği yöne iade etmeye çalışır.Ebe karşıladığı çeliği, atan çocuğun gerisine gönderebilirse ebelikten kurtulur, atan çocuk ebe olur. Ebe çeliği diyelim ki çocuğun yönüne doğru kısa bir mesafe atabildi, ya da hiç vuramadı, çeliğin düştüğü noktadan oyunun başlangıç noktasına adımlanır, ebe o kadar gabak yemiş sayılır.
Bazı yerlerde buna sayı da denilir. Ebe olan çocukların içinde en fazla “gabak yiyen” oyunun mağlubu sayılır. 8-10 kişiyle oynanır. Yarım saatle bir saat kadar sürer. Adını “çelik” ve “çomak” adı verilen oyun aletlerinden aldığı sanılmaktadır.
Yakar top veya yakan top, oyunu sayıları eşit iki grup ile oynanır (en az dört kişi iki kişi bir gruba iki kişi de bir gruba). Sonra ikiye bölünen, bir uzunluğu kapsayan iki çizgi çizilir bu çizgiler eşit aralıkta olmak üzere ortadan bir çizgi ile ayrılır. İlk önce yazı tura atılarak topun hangi gruptan başlayacağı seçilir. Sonra herkes istediği sahaya (kendi grubu) geçer. Her grubun bir kalecisi olur. Kaleciler orta çizginin ayırdığı iki çizgiden birine geçer ama grubunu vurmamak için aksi tarafa geçer. Bu oyunda en önemlisi kimse can veremez. Vurulan kaleye geçer, topu havadan kapan can tutmuş olmaz. Yere değdikten sonra top size değerse vurulmuş sayılmazsınız, vurulduğunuzda herhangi bir kişi yere değmeden o topu kaparsa vurulmuş olmazsınız ve kaleciniz topu size yollarken topu tuttuktan sonra yere düşürmüş veya bir yerinize dokunduktan sonra topun yere düşmesi sizin oyundan çıkmanızı sağlamaz. Pas tutmak için topun üstten yani yukarıdan gelmesi gerekir.
Bu oyun koşma ve kovalamaca şeklindedir. Önce oyun için bir ebe seçilir. Ebe kendiyle aynı yükseklikte olanları ebelemeye çalışır. Kendinden yüksekte olanları ise ebeleyemez. Oyuncular sürekli yer değiştirip ebelenmeden yerden yüksek bir yere kaçmaya çalışırlar. Eğer ebe, oyunculardan birini yakalarsa, yeni ebe yakalanan oyuncu olur. Bu oyun, oyun parkı gibi farklı zemin yükseklikleri olan alanlarda rahatlıkla oynanabilir.
Yağ satarım bal satarım oyununda önce bir ebe belirlenir. Oyuncular yüzleri birbirine dönük, daire oluşturacak biçimde yere otururlar. Ebe bir mendilin ucunu düğümleyerek eline alır. Bunu arkasında saklayarak oturan grubun çevresinde -genellikle sekerek- dolaşmaya başlar. Bu sırada da oyuna adını veren şarkıyı söyler:
“Yağ satarım, bal satarım
Ustam hasta/ölmüş ben satarım
Ustamın kürkü sarıdır
Satsam 15 liradır
Zambak zumbak
Dön arkana iyi bak!”
Oturanların etrafında (çemberin dışında) dolaşırken, mendili gizlice oyunculardan birinin arkasına (yere) bırakır. Arkasına mendil bırakılan oyuncu, bunun farkına vardığı anda mendili alarak ebeyi kovalamaya başlar. Ebe, yakalanmadan kalkan oyuncunun yerine oturursa, mendil kendisinde kalan oyuncu yeni ebe olur; yakalanırsa ebelik yapmaya devam eder.
Genelde 9 Taş oyunu olarak da bilinen, 9 taş ve top ile oynanan eğlenceli bir oyundur. “7 Kiremit” oyununa benzer. İki grup halinde ayrılan oyunculardan bir grup diğer grubun dizdiği ve yıkılmaması için uğraştığı üst üste dizili taşları top işe devirmeye çalışacaktır. Başarılı olurlarsa tekrar dizmek için uğraşacaklardır. Fakat bu arada topla vurulmamaları gerekmektedir.
Gönüllü oyuncu ortaya çömelir ve diğer oyuncular, eski minder tekerlemesini söyleyerek etrafında tur atar. Tekerleme bittiğinde gönüllü, oyunculardan belirlediği bir konuda taklit yapmalarını ister ve aralarından en iyi olanını seçer.
Kız, erkek fark etmeksizin tüm çocuklar tarafından keyifle oynanan bu oyunun aslında birbirinden farklı oynama şekilleri vardır. Ancak en bilinen halinde, belli sayıda misket yan yana dizilir ve oyuncular belli bir mesafeden onları vurmaya çalışır.
Oyunculardan bir kısmının eğildiği, diğerlerinin eğilenlerin üzerinden atladığı bir oyundur. Eğilen oyuncular genellikle ellerini dizlerine koyarak beklerler. Atlayıcılar, arkadan öne ya da sırtın bir yanından diğer yanına olacak şekilde yanlamasına atlarlar. Özellikle daha büyük yaştaki gençlerin oynadığı versiyonlarda, eğilen oyuncular arka arkaya dizilerek daha uzun ya da ellerini enselerine koyarak ve neredeyse ayakta dikilerek daha yüksek engeller oluşturabilirler.
“XOX”, kâğıt kalemle oynanan en basit oyunlardan biridir. İki oyuncuyla oynanır. Kâğıda karşılıklı dört çizgi çizilir ve ilk oyuncu karelerden birine bir “çarpı”, öbürü ise başka bir kareye bir “sıfır” koyar. Oyun böylece sürer ve oyuncular dikey, yatay ya da çapraz sırada üç çarpı ya da üç sıfır elde etmeye çalışırlar.
Oyuncular iki gruba ayrıldıktan sonra hangi grubun yatacağına, hangi grubun atlayacağına karar verilir. Yatacak takım yastığın önüne dizilir.İlk baştaki oyuncu eğilerek kafasını yastığa dayar ve arkasındakiler de bir öncekinin bacaklarından tutarak eğilir ve kafalarını öndeki oyuncuya dayar. Atlayan oyuncular eşeğin üzerine bindikten sonra yıkmak amacıyla sürtünemez, ayaklarını dolayamaz. Eşek çökerse atlayan grup tekrar atlar, atlayanlardan birinin herhangi birinin vücudu yerle temas ederse yatan grup atlama hakkı kazanır. Eğer tüm grup elemanları başarılı bir şekilde eşeğe binerse, atlayanların en önündeki kişi "tek mi çift mi" deyip parmaklarıyla 1 veya 2 gösterir ve eşeğin en arkadaki oyuncusu tahmin eder. Bilirse atlama hakkı el değiştirir.
Bir kişinin yine ebe olduğu ve sokakta grup halinde oynanan sokak oyunlardan biridir. Ebe olan kişi deve diye bağırınca herkes ayağa kalkar, cüce deyince de herkes oturur. Ebe bunları art arda ve çok hızlı bir şekilde söyler. Amaç; ebenin talimatlarına uymayanın oyundan çıkması ve son kalanın kazanmasıdır.
Çocuklar iki ayrı gruba ayrılır, bir kişi elinde mendille ortada bekler. Amaç; iki gruptan bir kişinin aynı anda mendile doğru koşarak kapmasıdır. İlk kapan kazanır.
En az 4 kişiyle oynanır. Önce, gönüllü bir arkadaşımız ebe olur. Sonra sayışarak üstünden atlanacak kişi belirlenir. Her oyuncu ebenin üzerinden “abu damya!” diyerek atlar. Atlayamayan oyuncu ebe olur.
Oyunculardan birinin ismi söylenerek havaya atılan topu, ismi söylenen çocuk yakalamaya çalışır. Topu havada kaparsa sorun yok oyuna aynı şekilde devam edilir. Fakat top yere düşerse ismi söylenen çocuk ebe olur ve bir renk söyler. Arkadaşları da bu rengi bulup tutmaya çalışır. Bu sürede top ile rengi bulamayanlar vurulmaya çalışılır.
Oyunda belirli bir kurala göre yere çizilen sek sek şeması üzerinden ileri gidilip son kutudan sonra geri dönülerek oynanan bir oyundur. 8 adet kutudan oluşan şemada her kutucuk için tek tek git gel yapılmaktadır.
Köşeler ve ortada bir ebe bulunuyor. Köşelerde bulunan oyucular yerlerini ebeye kaptırmadan değiştirmeye çalışmaktadırlar.
Oyun, üç ya da dört kişi tarafından oynanıyor. İki kişi ipin iki ucundan tutarak karşılıklı olarak yer alıyor. İpi çevirmeye başladıktan sonra diğer oyuncular ipin ortasında konumlanarak atlamaya başlıyor. Bu oyun ortadaki kişilerin, ip ayaklarına dolanana kadar devam ediyor. İp ayaklarına dolandıktan sonra diğer kişiler ortaya geçerek, elenen kişiler ipi çevirmeye başlıyor.
İple ya da el kuvvetiyle çevrilen topaçlar, en uzun dönüşü sağlayanın kazandığı bir oyun türüdür. Topaçları bazıları renkli bazıları ise desenli olduğundan dönüşleri sırasında farklı motifler ortaya çıkıyor. İpli olan topaçlar, ipi topacın üzerine dolayarak hızlıca çekme işlemiyle dönüş sağlıyor. Topaç, köşeleri yuvarlatılmış koniye benzeyen ucu sivri oyuncaktır.
Oyuncular ellerini, biri üstte, diğeri altta kalacak şekilde birbirlerinin avuçlarına koyarlar. Her kelimede bir oyuncu yanındaki arkadaşının avucuna vurur ve şu şarkı söylenir:
“Çatlak patlak,
yusyuvarlak,
kremalı börek,
sütlü çörek,
çek dostum çek,
arabanı yoldan çek,
çek amca çek,
burnun kanca,
al sana bir bulmaca,
bulmaca kaç parça,
veriyorum 5 parça,
1, 2, 3, 4, 5”