09.12.2024 - 14:57 | Son Güncellenme:
Karanlık korkusu, tamamen doğal bir tepkidir ve aslında bir açıdan, bize tarih öncesi atalarımızdan miras kalan kalan bir içgüdü, dürtüdür. Özellikle ilkel çağlarda görüşün kısıtlanması, çevrede neyin olduğunu bilmemek mevcut potansiyel tehlikeleri daha korkutucu hale getiriyordu. Günümüz dünyasında bu tür tehlikeler azalmış olsa da beynimiz halen daha karanlıkta gördüklerini anlamlandırmakta zorlanıyor. Bu yüzden, ışık olmayan bir ortamda duyulan ya da duyduğumuzu sandığımız sesler veya gördüğümüzü sandığımız, aslında sadece beynimizin bize oyunu olan o gölgeler korku hissini tetikler.
Karanlık korkusu, evrimsel bir miras olarak kabul edilir. İlk insanlar, avcı hayvanlardan korunmak için genellikle gündüz aktif olur ve gece ise barınaklarına çekilirdi. Bu korku, tehlikeden kaçınmak için bir savunma mekanizması haline gelmişti. Günümüzde ise karanlıkta tehlike azalmasına rağmen, beynimiz hâlâ bilinmezlik karşısında tetikte olmayı sürdürüyor.
Karanlık korkusu genellikle çocukluk döneminde ortaya çıkar ve bu oldukça yaygın bir durumdur. Bundan dolayı, karanlıktan korkmak, garipsenecek ya da utanılacak bir durum değildir. Hayal gücünüz çok güçlü ve bu neden karanlık ortamda gördüklerinizi beyniniz gerçek dışı şekillerde yorumlayabiliyor. Aynı zamanda, ne kadar etkileyici ya da heyecan verici olsa da arkadaşlarınızın, çevrenizin ya da ebeveynlerinizin anlatmış olduğu o ürkütücü hikayelerde, bu korkunun temelinde yatabilir, tetikleyebilir.
Bu korku bize, atalarımızın miras kalmış olabilir. Ancak günümüz şartlarında, bazı basit yöntemlerle onu kontrol altına alabiliriz. Mesela gece lambası kullanabiliriz ya da uyumadan önce bir süre kitap okuyabilir veya müzik dinleyebilirsiniz. En önemlisi ise korkunuzla yüzleşmek adına karanlık ortamlarda, mesela evinizdeki karanlık bir odada kısa süre vakit geçirebilirsiniz.