14.09.2012 - 14:11 | Son Güncellenme:
Mutfakta sıktığım portakallardan yaptığım dondurmayı çıkarmaya çalışıyorum buzluktan. Irmak, “Anne çişim geldi” diye sesleniyor salondan. “Sen kendin git” diye bağırıyorum biraz yorgun, biraz sabırsız bir sesle. “Anne, korkuyorum” diyor. “Evdeyiz ne var korkacak!” diye bir cümle çıkıyor içimden. Böyle bir cümlenin hiçbir işe yaramayacağını bile bile söylemenin şaşkınlığı ile irkiliyorum. “Anne, banyonun ışığı kapalı, sen de gel” diye yanıma geliyor. “Irmak, git tuvalete kendi başına, sonra dondurma vereceğim sana” diye kendimce üstü kapalı bir ödül vaadinde bulunuyorum. Ve gözünden akan yaşlarla Irmak bana dönüp “Anne benimle pazarlık yapıyorsun” diye hıçkırıklara boğuluyor.
Elimdeki dondurma kalıplarını bir kenara atıp yere çömeliyor ve ondan özür diliyorum. İşte o an hem günün yorgunluğu hem elimdeki işi bölünmeden bitirme isteği ile bana en tanıdık gelen disiplin sistemine nasıl başvurduğumu fark ediyorum. Bir yandan ona sarılırken bir yandan da ödül sistemi ile büyütmediğim kızımın en ufak bir manipülasyon atağımda beni nasıl da uyarabildiğine için için gülümsüyorum.
Ödül sisteminin dışına çıkmak farkındalık gerektiriyor. Çünkü pek çoğumuz ödül sistemi ile büyüdük, büyütüldük. Tuvalet eğitiminde bile annem gururla bana ve kardeşime nasıl her tuvalete gittiğimizde şeker verdiğini anlatır. O yüzden de ödülsüz bir disiplin uygulamak bilinçli seçimlerle mümkün.
15-16 Eylül’de İstanbul’da bir seminer verecek olan Bilinçli Bebek kitabının yazarı Dr. Aletha Solter şöyle diyor: “Ödüller cezalara çok benzer. Yanlış davranan çocuğa ödül verilmemesi çocuk tarafından ceza olarak algılanır. Ödül almamak da tıpkı cezalandırılmak gibi özsaygı yıpratıcı, olumsuz ve mutsuzluk verici bir deneyimdir.”
Solter, çocuklarımızın davranışlarını ödülle değiştirmeye çalışmanın onlara kendi kendilerine nasıl davranacaklarını bilmediklerini ya da bizim onlara yaptığımız mantıklı açıklamaları anlamadıklarını düşündüğümüz mesajını veriyor, diyor. Onların doğuştan gelen büyüme ve öğrenme yeteneklerine güvenmediğimiz anlamına gelen ödül sistemi için Solter’ın beni en çok etkileyen yorumu ise şöyle; “Anne baba olarak görevimiz çocuklarımızı sirk hayvanları gibi yetiştirmek değil, onlara, doğal düşünme ve kendilerini yönetme yeteneklerinin gelişmesini sağlayacak biçimde saygılı ve tutarlı davranmaktır.”
Bu yazıyı okurken kiminizin “Ya bu söylediklerinde bana mantıklı gelen taraf var ama ödül yok, ceza yok, pazarlık yok, peki ne yapacağız çocuk yanlış davrandığında?” dediğini duyar gibiyim. Dr. Aletha Solter çocukların üç sebepten ötürü yanlış davrandıklarını söylüyor:
1) Karşılanmamış bir ihtiyacı olduğunda
2) Yeterli bilgiye sahip olmadığında
3) Birikmiş acı veren duyguları olduğunda
Bu yüzden çocuğumun yanlış davrandığı durumlarda kendime sormam gereken soru şu: “Şu anda neye ihtiyacı var?”Aksi takdirde çocuk dikkatini yapılması gerekene değil, sadece ödüle odaklıyor.
Ancak çocuğumla aramdaki ilişkiye odaklandığımda ona sorumlulukla ilgili bir şey öğretebilirim. Odasını topladığı için çocuğuma ödül verdiğimde, evet oda temizleniyor, ben ebeveyn olarak mutlu oluyorum ama çocuğuma sorumlulukla ilgili öğrettiğim hiçbir şey yok. Secrets of discipline kitabının yazarı Ronald Morrish şöyle diyor; “Gerçek disiplin motivasyona dayanmaz. Onun yerine disiplin, çocuklara onları ilgilendiren görevleri yerine getirme becerisi ile beraber onlara zevk vermeyen görevleri de yerine getirme becerilerini vermektir.
16 Eylül Pazar günü Cihangir Yoga İstinye’de Aletha Solter “Ödül ve Cezanın Ötesinde Disiplin” başlıklı her yaştan çocuğu olan ebeveynlere yönelik bir seminer veriyor. Bu yazı sizi ödül konusunda düşünmeye yönelttiyse eğer, bu semineri kaçırmayın derim. Ödül ve cezanın çocuk üzerindeki negatif etkileri yanında bunların olmadığı yerde nasıl davranacağımız konusunun içeriğini bu seminerde Aletha Solter’dan dinleyelim.
Gelelim benim bu yazıya başlarkenki karanlık diye tuvalete gitmeyen kızıma önerdiğim işlemeyen çözüme. Ödül, karanlık korkusunu yenmeye yardımcı olacak mıydı? Peki bunun cevabının “Hayır” olduğunu yüzde yüz bilen bir terapist olarak neden ağzımdan çıkmıştı bu kelimeler? Otomatik pilotta annelik yaptığımızda ne söylediğimizin ya da ne yaptığımızın farkında olmadığımız gerçeği bunun cevabı aslında. Irmak’ın “Benimle pazarlık yaptın” sözleri beni otomatik pilottan çıkarıp o ana döndürebilmişti. Ne mi yaptım sonra? Elinden tutup onunla beraber tuvalete gittim. Tuvaletin ışığını açtım. Sonra mutfağa dönüp dondurmaları hazırladım.
Birazdan mutfağa gelen kızım “Anne bana aldığın misketlerin üzerinde yılan resmi vardı ya belki onlardan birini yanımda taşırsam beni korur. Ama sen yine de banyoyla holün ışığını açık bırak” derken ben içimden “Acaba ellerini yıkadı mı” diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi.