27.03.2012 - 15:50 | Son Güncellenme:
Ankara Endomer Pediatrik Endokrinoloji Merkezi Başkanı Doç.Dr. Ergun Çetinkaya, çocukları büyüten büyüme hormonunun gece uyurken daha fazla salgılandığını belirterek, “Büyüme hormonunu arttırıcı özelliği olan melatonin hormonunun salınımı engellememek için çocuklarımızın yatak odalarında gece lambalarını yakmamamız ve karanlıkta uyumalarını sağlamamız daha doğru olur” dedi.
Melatonin'in hücreleri yenileyici, bağışıklık sistemini düzenleyici, vücudun biyolojik ritmini ayarlayıcı, anti-oksidan ve yaşlanmayı geciktirici özellikleriyle her derde deva hormon olduğunu vurgulayan Doç.Dr. Çetinkaya, bu hormonun gece salgılandığı için ‘Karanlıklar hormonu' olarak bilindiğini söyledi. Özellikle büyümeyi artırıcı ve ergenliği başlatıcı özelliklere sahip melatoninle ilgili olarak açıklama yapan Özel Ankara Endomer Pediatrik Endokrinoloji Merkezi Başkanı Doç.Dr. Ergun Çetinkaya, “Işığı sevmeyen, ışıkla karşılaştığında engellenen melatonin için yatak odalarımızdan, özellikle çocuklarımızın uyuduğu odalardan gece lambalarını kaldırmamız gerekiyor” dedi. Melatoninin sağlıklı yaşam için çok önemli olduğunu vurgulayan Doç.Dr. Çetinkaya, çocuklarda büyümeyi artırıcı bir hormon olan melatoninin bilinmeyenlerini anlattı:“Çocuklarımızı ‘Uyusun da büyüsün’ ninnileriyle uyuturuz. Gerçekten de eskiler doğru söylüyorlar. Çocuklar uyudukça büyürler. Bu konuda büyümeyi artırıcı bazı önlemler vardır. Bunlardan biri de yaşamımızda büyük öneme sahip olan melatonin hormonu. Bu hormonun üretimi ve salınımı karanlık ile başlar, aydınlık ile sona erer. 23.00- 05.00 saatleri arasında salgılanan melatonin 02.00-04.00 arasında en yüksek değerlerine ulaşır. Aydınlık döneminin uzaması veya aniden ışığa çıkılması melatonin üretimini durdurur.”
Doç.Dr. Çetinkaya, hücreleri yenileyici, bağışıklık sistemini düzenleyici, vücudun biyolojik ritmini ayarlayıcı, anti-oksidan, yaşlanmayı geciktirici özellikleri olan melatonin hormonu konusunda yapılan araştırmayla ilgili bigi verdi. Doç.Dr. Çetinkaya, “Özellikle görme engelli kişilerde kanser olma riskinin diğer kişilere oranla çok daha az olmasının sebebini görme engellilerde melatonin hormonunun fazla olmasıdır” diye konuştu.
Doç. Dr. Çetinkaya, melatonin hormonunun yeterince salgılanmadığı durumlarda vücut direncinin düştüğünü, hücrelerin yeterince yenilenemeyeceğini bildirirken, “Vücudumuzun biyolojik saati korunup, ritmi ayarlanamaz ve ‘jetlag' diye tanımlanan, genellikle uzun süreli uçak yolculuklarından sonra görülen klinik bulgular ortaya çıkar. Bunlar; uykusuzluk, yorgunluk hissi, iştahsızlık, hazımsızlık, zihinsel ve fiziksel performans kaybı, reaksiyon zamanında uzama, hafızada azalma gibi bulgulardır” dedi.
Geceleri her yerin ışıl ışıl aydınlık olmasının yaşamımızı aslında olumsuz etkilediğini belirten Doç.Dr. Çetinkaya, “Bu farkında olmadan insan hayatında melatonin hormonunun azalması anlamına geliyor. Işıklı ortamlar bu hormonu azaltırken aynı şekilde depresyon da melatonin hormonunu olumsuz etkiliyor. Bu nedenle depresyon tedavisinde kullanılan birçok ilaç melatonin seviyesini arttırarak etki eder” dedi.
Ankara Endomer Başkanı Doç.Dr. Ergun Çetinkaya, karanlıkta uyumak gerektiğini gerekiyorsa solgun ve kırmızı ışığın tercih edilebileceğini anlatırken “Televizyon karşısında uyuklamamalıyız. Düzenli ve yeterli uyumalıyız. Mümkünse gece çalışmalarını gündüze kaydırmalıyız. Stres, üzüntü ve öfkeden uzak durmalıyız. Alkol, sigara, kahve, fazla çay tüketmemeli, uykudan önce egzersiz yapmamalıyız” diye konuştu.
Melatonin için vişne, lahana, badem, fındık, yer fıstığı, kızılcık, papatya çayı, anason-rezene çayı, soya fasulyesi, ton balığı yememiz gerektiğini belirten Çetinkaya, bu gıdaların akşam saatlerinde alınmasının daha faydalı olduğunu söyledi. Çetinkaya, “Melatonin ilaç olarak alınabilir mi?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Melatonin ilaç olarak özellikle jetlag için kullanılmaktadır. Bilinçsiz ve düzensiz kullanımı hiçbir şekilde tavsiye edilmez. Nedeni sadece geceleri yükselen bir hormon olması nedeniyle yüksek olmaması gereken gündüz saatlerinde kan düzeyini yükseltecek şekilde ilaç alımının yarar yerine zarar vermesidir. Dolayısıyla doğal yollarla vücudun kendi salgısını arttıracak davranış kalıplarına geçilmesi daha uygun olur.”