04.02.2011 - 15:22 | Son Güncellenme:
Ebeveyn Okulu seminerleri veriyorum Kuraldışı’nda. Davranışçı yaklaşımları bir kenara koyup çocuğunu anlamaya, duymaya ve tüm bunlar olurken hangi davranışların onları nasıl tetiklediğine bakmaya hazır ebeveynlerin cesaretlerine ise her zaman hayran kalıyorum.
Geçenlerde bu cesur anne babalardan birinden bir e-posta aldım. Ayşe Hanım (isminin saklı kalmasını istediğinden gerçek isim kullanmıyorum) annesiyle yaptığı bir konuşmayı ve şu an üç yaşındaki kızıyla olan iletişiminin ulaştığı yepyeni boyutu anlatıyordu. “Tabii hiç kolay olmadı bugünlere gelmek kızımla” diyordu ve şöyle devam ediyordu: “Kızım her bana hayır dediğinde, onu kontrol altına almak isteyen bir başka ben çıkıyordu sanki içimden. Ona bağırdığım sayısız günlerin ardından bir gün anneannesinin önünde müthiş bir farkındalık anı yaşadım. Kızım günün yorgunluğu ve daha birçok şu an detayını veremeyeceğim olay yüzünden mutfakta birden öfke nöbeti geçirmeye başladı. Annem ise kızımı nasıl sakince yatıştırdığımı izledikten sonra bana dönüp, benim küçükken hiç böyle kendimi yerden yere atarak sinir krizleri yaşamadığımı söyledi. Ardından da ‘Biz de çocuk yetiştirdik’ deyip, ‘sen buna biraz fazla yüz veriyorsun’ diye eklemeyi ihmal etmedi. Ve ben içimde müthiş bir öfke hissettim anneme karşı. Ona ‘Senin yanında, öfkemi kaldıracağını bilecek kadar kendimi güvende hissetmedim, ne küçük bir kızken ne de şimdi’ demek istedim ama diyemedim. Onun yerine küçük kızıma sarılıp içimdeki küçük kızın üzüntüsünü iki gözyaşıyla ortaya çıkarmasına izin verdim. Ve şu an anne olan parçamla gurur duydum. Çünkü şimdi biliyordum neden bana her hayır dediğinde kızıma bağırdığımı ya da öfke nöbeti geçirdiğinde her zaman sakin olmamın neden bu kadar zor olduğunu. Belki Ebeveyn Okulu seminerinde buna bir pencere açmıştık. Ama ben şimdi, bu mutfakta yerde otururken benim için neden bu kadar zor olduğunu anlıyordum. Ben hiçbir zaman hayır diyememiştim anneme. Hiçbir zaman hayır diyebilecek kadar derinden sevildiğime inanmamıştım. Ne kadar şanslı olduğumu düşündüm öylece yerde sarıp sarmalarken kızımı. Bana hayır diyecek kadar güvende hissediyor kendini yanımda. Güç duygularını kaldıracağımı bilen derin bir sevgi var aramızda…”
Bunları okurken birkaç damla gözyaşı benden de aktı. Bir anne olarak böyle farkındalık anları yaşamanın değerini ve benim kendi kızımla olan iletişimime neler kazandırdığını biliyorum çünkü. Sonra düşünmeye başladım iki-dört yaş aralığının ne kadar müthiş bir dönem olduğunu aslında. Bir bebekken kendini önceleri bir parçam olarak hisseden ufaklık şimdi bir ben ve bir o olduğunun farkında. Kendi umutları, rüyaları, düşünceleri hatta duaları var. Kendi gücünü keşfediyor her şeyden önce. Bir olayın sonucunu değiştirebildiğini görüyor. Evet, daha önceleri bir topu iterek hareket ettirebildiğini görmüştü. Ama şimdi benim davranışımı etkileyebildiğini görüyor. Evdeki sosyal dinamiklerde bir kontrolü olduğunu fark ediyor. Gelişim dönemi içinde ne büyük bir adım! Aciz, benim her dediğimi yapan biri olmaktan, kendi iradesi olan bir kimliğe bürünmek. Ne müthiş bir keşif! Ama bu geçişin biz anne babalar için hiç de kolay olmadığını bilmek ayrı bir önem taşıyor bu gelişim döneminde.
Ebeveyn olarak ayakları üzerinde duran bir birey yetiştirmek ise amacım, bu dönem sorumluluk ile özgürlük arasındaki dengeyi bulmasına yardımcı olmak için en uygun zaman. Yani hayır’larını duyup, hayır demesine izin verip, sınırlar koymak çevresinde. Böyle kuvvetli bir iradenin getirdiği karmaşıklığı anlayamayan ve dile dökemeyen ufaklık ise öfke nöbetleri yaşamaya başlayacak bunun doğal sonucu. Benim ebeveyn olarak görevim ise henüz kendini regüle edemeyen beyninin karmaşık yapısına kendi sakinliğimle model olup bir anlamda taşan duygularını akıttığı bir kap olmak karşısında. Tabii kolay değil bunlar. Kolay değil öfke nöbeti geçiren ufaklığın karşısında sakin kalmak. Ayşe Hanım gibi bir farkındalık anı yaşamak ise hem biraz kolaylaştırıyor bu yaşananları, hem de içimizdeki ufaklık için müthiş bir iyileşme anı oluyor.
Böyle anların hayatınıza yansıdığı içsel yolculuklarla dolu yepyeni günler diliyorum. Doğal ebeveynlik yapan, kendi içine bir pencere açan, bu yazıyı okurken kendinden bir parça bulan sevgili okuyucular, unutmayın siz iyi bir anne babasınız.