03.03.2015 - 11:11 | Son Güncellenme:
Sesleri, heceleri ya da kelimeleri yanlış üretmeyle ortaya çıkan sesletim (artikülasyon) bozukluklarının yaşam kalitemizin, konuşmamızın yeterliliğinden etkilendiğine dikkat çeken uzmanlar sesletim sorunlarının acilen ele alınması gerektiğine dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü öğretim üyesi ve Dil ve Konuşma Terapisi Araştırma ve Uygulama Merkezi (ÜSESKOM) Müdürü Prof. Dr. Ahmet Konrot, sesletim (Artikülasyon) bozukluklarının kişinin sosyal, duygusal, akademik veya iş hayatını olumsuz etkilediğini belirterek şu bilgileri verdi:
“Sesletim, havanın ses tellerinden geçip dil, çene, dişler, dil ve damakta biçimlenip ses, hece ve kelimeler halinde işlenmesidir. Sesletim sorunu olan kişi, sesleri, heceleri ya da kelimeleri yanlış üretir; dinleyenler ne söylendiğini anlayamaz ya da kelimenin anlamından çok, ne söylendiğini anlamak için daha fazla dikkat harcarlar.
Sesletim sorunu bebek konuşması gibi midir?
Küçük çocuklar sesleri, heceleri, sözcükleri yanlış kullandıkları zaman, konuşmaları “bebek konuşması” gibi algılanabilir. Ancak ciddi sesletim sorunu olan büyük çocukların ve yetişkinlerin konuşmaları bebek konuşmasından oldukça farklıdır.
NP ALTUNİZADE Polikliniği Uzm. Dil ve Konuşma Terapisti Maral Yeşilyurt da sesletim hatalarının çoğunun üç kategoriden birine girdiğini söyledi.
Ses veya hece atma (“havuç” yerine “avuç”), yerine ses kullanma (“köpek” yerine “töpek”) ve sesi bozarak kullanma”
Sesletim sorunlarının sebebi nedir?
Sesletim sorunlarının çoğunlukla fiziksel nedenlerle oluştuğuna dikkat çeken Prof. Dr. Konrot, “Serebral palsi, yarık dudak-damak, işitme kaybı ya da ağızla ilgili diğer sorunlar (diş sorunları) gibi fiziksel nedenler sonucu gözlenir. Bununla birlikte birçok sesletim sorunu herhangi bir belirgin fiziksel özür olmadan ortaya çıkar. İşlevsel sesletim sorunları, konuşma seslerinin yanlış öğrenilmesi sonucu gerçekleşebilir.” diye konuştu.
Kulakla ilgili sorunlara dikkat!
Bebeklik dönemindeki kulak ile ilgili sorunların daha sonra ses gelişimini etkileyebileceğini belirten Prof. Dr. Ahmet Konrot, “Çocuklar konuşma seslerini çevrelerindeki konuşmaları dinleyerek öğrenirler. Bu öğrenme, hayatın çok erken döneminde başlar. Eğer, bu önemli dönemde, çocukların kulakla ilgili sorunları sık oluyorsa, bazı konuşma seslerini öğrenmede başarısız olabilirler. Çocuğun konuşması büyüdükçe daha anlaşılır hale gelir, ancak kimi çocuklara anlaşılır sesletime sahip olabilmeleri için yardım edilmesi gerekir.” dedi.
Kulak ve işitme sorunlarının sesletim bozukluklarına yol açtığını vurguluyan Konrot, bu nedenle artikülasyon (sesletim) bozukluklarının değerlendirme gerekse terapi sürecinde KBB uzmanları ve Odyoloji uzmanları ile sıkı işbirliği yaptıklarını sözlerine ekleyerek, bebeklik ve çocukluk dönemindeki kulak hastalıklarının da önemli olduğunu kaydetti.
Çocuğun konuşmasını bölmeyin, sürekli düzeltmeyin!
Bütün seslerin 8-9 yaşına kadar doğru olarak üretilmesi gerektiğini de belirten Prof. Dr. Konrot, “Birçok çocuk daha erken üretir. Çocuğa sesleri doğru üretmesi için anne, baba ve yakın çevrenin çocuğa iyi model olarak yardımcı olması önemlidir. Çocuğun konuşmasını bölmeyin ya da sürekli düzeltmeyin. Arkadaş ve akrabalar da dahil olmak üzere kimsenin çocukla alay etmesine izin vermeyin. Bunun yerine iyi bir model olun. Yanlış sesletilen kelimeyi doğru şekliyle ifade edin. Eğer çocuk, ‘Sayı güneş’ derse ‘Evet, sarı güneş, büyük sarı güneş bizi ısıtıyor’ gibi tekrarlayarak düzeltin.
Sesletim bozukluklarını düzeltmek mümkün
Sesletim bozukluklarının tedavisini NP ALTUNİZADE Polikliniğinde sürdürdüklerini, sesletim sorunlarına kişinin yaşına bakmaksızın yardım edilebildiklerini belirten Prof. Dr. Konrot, şunları söyledi:
“Fakat sorun sürdükçe, uzadıkça yanlış sesi değiştirmek zorlaşır. Bazı sorunlara yardım süreci (sesletim kaslarını uyaran sinirlerdeki sorunlar gibi), işlevsel sesletim sorunlarına yardım süresinden daha uzundur. İşitme kaybı, ağız yapıları (dişler), ne sıklıkla yardım aldığı, zekâsı ve iş birliği düzeyi gibi çeşitli etkenler de bu süreci etkiler. Sesletim bozukluklarının sosyal, duygusal, akademik ve/veya iş hayatını etkileyecek duruma gelmişse, bu sorunun çözümü daha önemli hale gelir. Konuşmamız bizim bir parçamızdır. Yaşam kalitemiz, konuşmamızın yeterliliğinden etkilenir. Dolayısıyla sesletim sorunları acilen ele alınmalıdır.”