29.11.2011 - 11:28 | Son Güncellenme:
İştahsız çocuklardaki beslenme güçlüklerini kategorize ederek çözmeyi hedefleyen “IMFeD: Identification and Management of Feeding Difficulties - Çocuklarda Beslenme Güçlüklerinin Tanımlanması ve Yönetimi Programı” gerçekleştirilen basın toplantısında tüm yönleriyle ele alındı. Projenin Türkiye ayağında Çocuk Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr.Yasemen Taner, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Benal Büyükgebiz ve Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Diyetetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülden Köksal, iştahsız çocuklarda beslenme ve beslenme güçlüklerini tüm yönleriyle ele alarak IMFeD Programı’nın yeni bir bilimsel yaklaşım olduğuna dikkat çektiler.
Çocuk sağlığı alanında yeni bilimsel yaklaşım olarak değerlendirilen ve beslenme sorunlarını sınıflandırarak çözmeyi hedefleyen IMFeD Programı, çocuk beslenmesinde amacın tam ve dengeli beslenme olması gerektiğini savunuyor. Çocuk beslenmesi ve iştahsızlık konusunun, psikiyatri, çocuk sağlığı, beslenme ve diyetetik bölümlerinin birlikte çalışmasıyla çözümlenmesi gerektiğini anlatan ve çocuklardaki beslenme güçlüklerine yeni bir bakış açısı getiren IMFeD Projesi, çocuklardaki beslenme güçlüklerini kategorilere ayırarak, her kategorideki çocuk için farklı çözüm önerileri sunuyor. Abbott Beslenme Ürünleri’nin koşulsuz desteğiyle Amerika, Avrupa, Asya ve Latin Amerika ile Türkiye’de eşzamanlı olarak yürütülen global programın Türkiye ayağında gerçekleştirilen araştırmalarda elde edilen sonuçlar ise çocuk beslenmesinde doktor, ezcacı, anne ilişkisinin önemine dikkat çekiyor (Bilgilendirme notuna bakınız).
İştahsız çocuğu doğru analiz etmek tedavinin en önemli öğesi
Yurt dışı ve yurtiçinden bir çok araştırmacı bilim insanının katkısıyla hayat bulan IMFeD Programı, beslenme güçlükleri olan çocukları 6 kategoriye ayırıyor: Birinci kategoride yer alan “yemek seçen çocuklar”; belirli tat, kıvam, koku ve görüntüye sahip yiyecekleri reddediyor ve zorlandıkları takdirde aşırı tepki gösteriyorlar. Uzmanlar, bu çocukları zorlamanın değil teşvik edip model olmanın gerekliliğine değiniyor. Aynı besinleri, belli aralar ve değişik biçimlerde tekrar denemek de olumlu olduğu belirtilen davranış biçimleri arasında yer alıyor. İkinci kategoriye giren “iştahsız ve hareketli çocuklar” ise yemek yemeye karşı ilgisizler ve kolay doyuyorlar. Dikkatleri çabuk dağılan bu aşırı enerjik çocuklar, bir an önce masadan kalkmak istiyorlar. Bu tipte, sofrada keyifli yemek ritüelinin yüceltilmesi, yemek disiplini ve dikkat terbiyesi başvurulması gereken yollar olarak belirtiliyor.
“İştahsız olarak değerlendirilen normal çocuk” ise diğer kategorilerin aksine aslında ihtiyaç duyduğu kadar yemek yiyen sağlıklı bir çocuk portresi çiziyor. Normal olarak sevdiği ve sevmediği bazı besinler olan bu çocuk tipi, annesi tarafından daha çok yiyen başka çocuklar ile karşılaştırıldığı için yanlış bir şekilde iştahsız olarak değerlendiriliyor. Bu çocuklarda, doktorların aileye muayene ile güven vermesi ve ailenin rahatlatılması yüksek önem taşıyor. Bu noktada ebeveynlerin beslenme eğitimi alması da tutumlarını olumlu etkiliyor.
Beslenmeye karşı şiddetli direnç gösteren, ağlayan ve ağızlarını açmayı reddeden çocuklar ise “yemek yemekten korkan çocuk” kategorisine giriyor. Bu çocuklar yemekle ilgili her şeyden kaçmaya çalışıyor ve yemek yememek için ellerinden geleni yapıyor. Bu çocuklar için kademeli duyarsızlaştıma yöntemi iyi sonuç veriyor. Gerekli durumlarda, beslenmelerini tam ve dengeli bir destek ile tamamlamak gerekiyor.
"Organik hastalığa bağlı iştahsız çocuk” sınıfında yer alan çocuklar için iştahsızlık, bilinmeyen başka bir sorunun göstergesi olarak ortaya çıkıyor. Bu çocukların iştahsızlıklarının altında yatan esas sorunu bulmak çocuğun sağlığı açısından büyük önem taşıyor.
Son olarak, genel anlamda içe kapanık ve keyifsiz çocuklar “iştahsız ve içine kapanık çocuk” sınıfına dahil ediliyor. Bu tür çocukların iştahsızlıklarının temelinde çoğu zaman anne-baba ayrılığı veya kendisine bakan kişilerden / anne-babadan yeterince ilgi görememe gibi problemler yatıyor. Bu durumlarda ebeveyn/bakımveren – çocuk ilişkisini ayrıntılı biçimde ele alıp olumsuzlukları gidermek gerekiyor.
Çocukları bu şekilde beslenme alışkanlıklarına göre kategorize ederken, bir çocukta birden fazla beslenme güçlüğüne rastlanabileceğini de unutmamak gerekiyor. Bir beslenme güçlüğü ile karşılaşıldığında, çocuğun tam ve dengeli beslendiğinden emin olunabilecek uygun beslenme desteğini seçmek gerekiyor.
“Çocuklarda Beslenme Güçlüklerinin Tanımlanması ve Yönetimi (IMFeD) Programı Türkiye ayağında tüm yönleriyle ele alınan basın toplantısında Çocuk Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr.Yasemen Taner, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Benal Büyükgebiz ve Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Diyetetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülden Köksal, iştahsız çocuklarda beslenme ve beslenme güçlüğünü inceleyerek IMFeD Projesi’nin yeni bir bilimsel yaklaşım olarak görülmesine dikkat çektiler.
Annelerin çaresizliği çocuklarda önerilmeyen yeme biçimleri yaratıyor
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof Dr. Benal Büyükgebiz, çocuklardaki beslenme sorunlarının sınıflara ayrıldığına değinerek, “Çocukta hangi beslenme güçlüğü olduğunu doğru analiz etmek doğru çözümleri sunabilmek açısından büyük önem taşıyor. İştahsız olan ya da yanlış beslenen bir çocuğu sağlıklı beslenmeye yönlendirirken zorlamak yerine ailecek doğru davranış biçimlerinin benimsenmesi ve tam ve dengeli beslenmenin sağlanması çocuğun fiziksel ve psikolojik gelişimi açısından olumlu sonuç veriyor” dedi. Ayrıca Büyükgebiz çocuğa ısrarcı davranışın kesinlikle yanlış olduğunu, bazı annelerin bu konuda zorlayıcı davranarak çocukların ilerleyen yaşlarda yemek ile ilgili önemli problemler yaşamasına sebep olduğunu belirtti. Büyükgebiz, böyle durumlarda hem iştahsız çocuğun beslenmesini tamamlamak hem de annenin bu konuda içini rahatlatmak için tam ve dengeli beslenme desteklerini önerdiklerini belirtti.
Sağlıklı çocukların nasıl beslenmesi gerektiğine değinen Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Diyetetik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülden Köksal ise yaş gruplarına uygun olarak tüketilmesi gereken besinlerin özelliklerinin yanı sıra öğün düzeninin ve porsiyonların nasıl ayarlanması gerektiği konusunda da bilgi verdi. Köksal, “Çocuklarda sağlıklı beslenme her gıdadan düşünmeden tüketmek anlamına gelmiyor. Sağlıklı beslenmenin yeterli ve dengeli beslenerek büyüme için gereken temel beslenme ihtiyacının giderilmesi anlamına geldiğini tüm ebeveynlere öğretmeliyiz” diyerek sağlıklı beslenmenin gerçek anlamına dikkat çekti.
Toplantıda söz alan bir diğer uzman hekim, Çocuk Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Yasemen Taner, çocuklardaki beslenme sorunlarına psikiyatrik açıdan yaklaşarak, beslenme sorunlarında anne – çocuk ve anne – doktor iletişiminin önemine vurgu yaptı. Özellikle anne – çocuk arasındaki ilişkinin çocuğun beslenmesine yansımaları üzerinde duran Taner, annelerin doğru yaklaşımlarının çocukların beslenme konusundaki davranışlarını olumlu etkilediğinin altını çizdi. Bu noktada yapılan hataların, çocuktaki beslenme becerisi gelişimini çok olumsuz etkilediğini belirten Taner, “Hatta benim Blender Çocuklar dediğim çocuklarının protein alabilmesi için köfteleri süt ile birlikte blender’dan geçirerek yediren anneler var” ifadesi ile iştahsız çocukların beslenmesinde karşılaşılan güçlükleri ve bu süreçteki hatalı davranışların boyutunu ortaya koydu. Ayrıca Taner, çocuğuna “baskı ile yediren” annelerin davranışsal olarak ileriki dönemlerde çocukta problemler yarattığı ve çocuğun yemek ile ilişkisini bozduğunun altını çizdi. Annelerin çocuğun damak tadına ve ayrı bir birey olduğuna saygı göstermemesi durumunda ilerleyen yaşlarda, temel güven duygusu gelişimi gibi konularda problem yaşandığına dikkat çeken Taner, “Bağımlılık yaşayan bireylerin çocukluklarında, belirli dönemlerinde beslenme güçlüğü yaşadığını kabul ediyoruz” dedi.