07.06.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Milyonların izlediği ‘Game of Thrones’ta Güney’in en güçlü ailesi Lannister’lardan Jaime Lannister olarak tanıdığımız Nikolaj Coster-Waldau, GQ’ya konuk oldu. Los Angeles’ta Thomas Whiteside’ın objektifine poz veren oyuncu, hakkında merak edilenleri anlattı.
Bir röportajınızda, hayattan çok az şey bekledikleri için Danimarkalılar’ın dünyanın en şanslı insanları olduklarını söylemiştiniz…
Az beklentisi olanlar, daha az hayal kırıklığına uğrar. Bizde de her şey eşit ağırlıkta tutulur; bu, kültürümüzün bir parçası... İnsan ayağını yorganına göre uzatmalı ve çok büyük hayaller kurmamalı.
O yüzden mi gençliğinizde Danimarka’nın en ünlü oyunculuk okuluna gizlice başvurdunuz?
Elbette. Çok yüksekleri hedefleyip başaramasaydım, insanlar dalga geçebilirdi.
Tipik bir Danimarkalı’nın başarı için bir reçetesi var mı?
Biz başarıyı, yaşam kalitemizle ölçeriz. Buna az çalışmak ve boş zamanlara çok yer ayırmak dahildir. Ailece sadece bir arabaya sahip olabilseniz bile bu böyle. Doğruyu söylemek gerekirse, Amerikan rüyasını gerçekleştirmek Danimarka’da çok az kişinin hedefi. Çok yüksek hedefler, kendine güven ve motivasyon harika. Ama bu sizi çok yüksek bir beklentiye sokar.
Ailenizle Los Angeles’a taşınmayı düşündünüz mü?
Mantıklı ama bir anlamı yok. Bugüne kadar kariyerimin sadece üç gününü Los Angeles’ta geçirdim. Çekimler için genellikle Avrupa veya Kanada’da oluyorum. ‘Game of Thrones’ için Belfast’taydım mesela...
Babanızın alkolle ilgili bir problemi vardı. Onu affettiniz mi?
Affedecek bir şey yoktu, bana sadece acı verdi. Alkolden öldü. Nasıl harcanmış bir hayat! Çocukluğum kötü geçmedi çünkü harika bir annem vardı. Başkasına saygı duyduğunuz müddetçe, doğru veya yanlış diye bir şey yoktur. Bana göre en önemli şey, benim için hayati değer taşıyan ilişkileri ve insanları bozmamak.
İki kızınızdan neler öğrendiniz?
Çocuklara olan sevgi, karşılıksız olmalı. Aynı şekilde yakın arkadaşlarımla gerçekten istediğim ya da onlar da istediği için vakit geçirmek isterim, ‘acaba bu ilişkiden bir kazancım olur mu’ diye değil... Her şeyi korkunç parçalara ayırıp, zarar vermekten vazgeçmeliyiz.