Yıldız Çağrı Atiksoy: ‘Güçlü kadınlar ışığımdır'

Yıldız Çağrı Atiksoy, mesleğiyle anılmak istiyor, işi dışında pek ortalarda gözükmüyor. Bir yıl aradan sonra ‘Şampiyon’ dizisiyle ekrana dönen oyuncu, “Senaryoyu okur okumaz, hiç düşünmeden içinde olmak istedim” diyor. Atiksoy’la yeni projesini, 30’lu yaşların kendisini nasıl değiştirdiğini ve evliliğe
bakışını konuştuk.

- Bir yıl aradan sonra ‘Şampiyon’la ekrana döndünüz. Setleri özlemiş misiniz?

Uzun zamandır yoğun çalışmaktan dolayı ertelediğim isteklerimi hayata geçirdiğim, tamamen kendime ayırdığım bir sene oldu. ‘Artık setleri özledim, bu kadar dinlenme yeter’ dediğim anda da ‘Şampiyon’ dizisi çıktı karşıma. Senaryoyu okur okumaz, hiç düşünmeden içinde olmak istedim.
Çekimlerimiz çok keyifli devam ediyor. Şahane bir set ortamımız var.

- Canlandırdığınız tüm karakterler güçlü kadınlar. Özellikle mi seçiyorsunuz bu tarz rolleri?

Kadın gücünün ön plana çıktığı roller beni daha çok etkiliyor. Çünkü biz çok güçlü varlıklarız. Kadının koşulları ve konumu ne olursa olsun doğasında var olan gücüne sahip çıkmasını ve bunun farkında olarak yaşamasını destekliyorum.
Bu yüzden hem kadın hem de oyuncu olarak içimizdeki gücün ve yaşamdaki değerimizin anlatıldığı hikayeleri seçiyorum.
Rol model olarak ayakları üzerinde duran, ekmeğini taştan çıkaran, kimseye eyvallahı olmayan, değerini bilen kadınları oynamayı misyon ediniyorum. Güçlü kadınlar ışığımdır.

- Canlandırdığınız doktor Suna’nın size benzeyen yanları var mı? Yerinde olsaydınız boksör Fırat ve oğluna karşı tutumunuz ne olurdu?

Muhakkak vardır. Suna da diğer canlandırdığım kadınlar gibi içimde var olan bir karakter. İnsanlığı ve vicdani yönü çok kuvvetli. O yüzden Suna’yı çok seviyorum. Her zaman mantığıyla ve vicdanıyla kararlar veren, yaşanmışlıklarına yenilmeyen Hipokrat yemininin arkasında duran örnek alınması gereken bir doktor. Ben de Suna’nın yerinde olsaydım şayet, savunduğum insani değerlerle ve mesleğimin gerektirdiği mantıkla yaklaşırdım Fırat’a ve oğlu Güneş’e...

‘Bu zamana kadar evliliği düşünmedim’

- Projeler dışında pek ortalarda yoksunuz. Göz önünde bir hayat yaşamamaya özellikle mi dikkat ediyorsunuz?

Bu benim kendi tercihim. Sadece mesleğimle anılmak ve işimin ön planda olduğu bir yaşam sürdürmeye özen gösterip, dikkat etmeye çalışıyorum.

- Evlilik ve çocuk istiyor musunuz?

Bu işler gerçekten nasip, kısmet işi. Bu zamana kadar evliliği düşünmedim. Evlenmeyi istemekten ziyade, tamamen karşınıza çıkan kişinin size bunu hissettireceğine ve böylelikle isteyeceğinize inanıyorum. Çocuk konusu ise bambaşka, her zaman bir çocuğum olsun çok istiyorum. Bunun için de doğru zamanda, doğru kişiyle temennisinde bulunuyorum kendim için...

- Nasıl bir erkek kalbinizi kazanır?

Benimle aynı ahlaki ve vicdani değerlere sahip, yüreğine ve zekasına güvendiğim bir erkek...

- 30’larla birlikte Çağrı nasıl bir kadın oldu?

30’lu yaşlar için hep “Ne istediğini bildiğin yaşlar” deniyor. Ama ben her zaman ne istediğimi ya da istemediğimi bilen biri oldum. Fazla duygusal, fevri ve sabırsızdım. Bu özelliklerimle ister istemez kendimi yoruyordum. Sanırım 30’lu yaşlar beni sakinleştirdi. Daha çok duygularımı dizginleyebilen, mantığımın ön planda olduğu, olaylar karşısında daha sakin kalmayı başarabilen, duygusallığımla kendimi daha az yorduğum bir ben oldum. Bu yaşların mantığını ve olgunluğu seviyorum.

- Hep çok fitsiniz. Formunuzu nasıl koruyorsunuz?

Spor, olmazsa olmazım. Ama şunu da itiraf etmeliyim ki bu konuda genetik olarak şanslıyım.
Sporu, ruhumu dinlendirmek ve arındırmak için yapıyorum. Bir de benim için yoga var tabii; kendimi keşfetmemde ki en büyük araçlardan biri oldu.