02.06.2021 - 09:31 | Son Güncellenme:
Sanat hayatına birçok hit sığdıran, oyunculuk kariyeriyle de beğeni toplayan Yeşim Salkım, Milliyet Instagram hesabından canlı olarak yayınlanan 'Melis Baştuğ ile Haftanın Konuğu' programına katıldı.
Bade Derinöz ile ortak çalışmanız olan 'Niye Hayat' geçtiğimiz ay çıktı. Şarkı derin anlam içermekte.
Benim için Bade çok kıymetli, kendisinin bana armağan ettiği parça Türkiye’nin içinden geçtiği bir durumu anlatıyor. Mutlaka ‘Niye Hayat’ deriz ve gün içerisinde de sürekli tekrar etmeye başladık. Hepimizin hayatında giriş, gelişme ve sonuç var. Ben diyorum ki; gözyaşının rengi yoktur, yaşadığımız tüm acılar aşağı yukarı aynıdır. Bu şarkı da biraz böyle. Bade şunu çok iyi anlatmıştır; ben hayatla kavgasını çok iyi sürdüren ve çok da güzel cilveleşen bir kadınmışım.
Giriş, gelişme, sonuç bölümlerinden hangisini hayatınızdan çıkarmak isterdiniz?
Hiçbirini çıkartmak istemezdim. Hayatımın her evresinde bir şeyler öğrendiğim için kendiyle barışmış, kendini savunabilen, empati kurabilen, bazı şeyleri arkasında bırakabilen, anneliği önemseyen biri oldum. Ben bu kıvama acılarla, yaşadığım güzelliklerle, aşkı uğruna paralanıp sonrasında hiçbir şey yokmuş gibi arkamı dönüp çekip giderek geldim. Şahane bir hayatım oldu. Herkesin hayatı gibi benim hayatım da bana özel ve hayatımı çok seviyorum.
Projeleriniz, yaptığınız evlilikler ve dobra açıklamalarınız hep konuşuldu. Güçlü kadın profiliniz ve dobra yönünüz hep beğenildi. Hayatta kalma mücadelesi sizi ne kadar yordu?
Çok yordu. 'Sen yanmazsan, ben yanmazsam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa' demiş eskiler. Rahmetli Cem Karaca ve Barış Manço yaşıyor olsaydı haksızlıklara karşı susarlar mıydı? Ben artık 50 yaşında bir kadınım ve 30 senedir bu işi yapıyorum, gördüğüm yanlışı ve doğruyu 50 yaşında söyleyemeyeceksem hangi yaşta söyleyeceğim? Olduğunca doğal ve ben olarak yaşıyorum çünkü kendimi buldum. Bu saatten sonra kimseye zararım dokunamaz. Sadece 'yapma, yazık sana, günah' derim çünkü ben o yollardan geçtim.
Eskiden nelere daha çok sinirlenip, şimdi nelere daha çok gülüyorsun?
Sosyal bir devlete çok inanıyorum. Ülkemle ve mesleğimle alakalı olan çoğu yerde hakikaten çok sinirleniyorum. Sizin mesleğinizi biri gelip de yapmaya kalktığında, işi bu olmadığı için kızıyorum. Herkes işini kabul etse, herkes işini yapsa, herkes işinde başarılı olmaya çalışsa daha iyi olur. Birinin yerine oynamak çok hadsizce bir davranış ve insanlığa hiç yakışmıyor. Bu tamamen kapitalizm ile ilgili bir durumdur. Oturup bütün kitapları okuduğunuz zaman kapitalist sistemin toplumları nasıl bir bozguna uğrattığını görebilirsiniz.
Sosyal medya kullanımın artmasıyla birlikte gerçeklik algısı da değişmeye başladı. İnsanlar olduklarından daha çok görünmek istedikleri şekilde kendilerini yansıtmaya çalışıyor. İdeal kimlik yaratma çabası ve güzel görünme arzusu insanları estetik yaptırmaya yönlendiriyor. Estetik akımı ülkemizde de ciddi anlamda yaygınlaştı.
Her kadının güzel olduğuna inanıyorum. Allah bizi güzel yaratmış, aslında kendimizi nasıl kabul ettiğimizle ilgili alakalı bir şey. Daha çocuk yaşta denilen kızların bu kadar estetik merakı çok yanlış. Herkes aynı geziyor, herkesin gözleri aynı bakıyor, aynı giyiniyorlar, makyajla denize giriyorlar. Belli bir yaşa geldiğinde kendinle ilgili net kararlar alıp 55'inden sonra bir yarım yüz gerdirme belki yaptırırsın. Bu arada yakın bir zamanda kendi ürünümü çıkartıyorum. Yazın yüzünüzü, cildinizi koruyacak tek bir kremle günü kurtaracağınız ve yine tek bir kremle güneşten korunacağınız, 'benim cildim güzelmiş' diyeceğiniz... Aslında güzel olan cildinizi ortaya çıkartacağım.
Bu dünyayı kadınlar kurtaracak, bizim birbirimize çok ihtiyacımız var, kavgamızı gürültümüzü bir kenara kaldırıp 'gel güzel kardeşim, imece usulü şu işe bir el atalım' dersek her şey hallolur. Bizim vicdanımız, doğamız, bedenimiz bir erkeğinkiyle farklı. Biz doğurganlık özelliğimizle dünyaya geliyoruz, çocuk sahibi olmamız gerekmiyor, herkese bakabiliyoruz.
Büyük bir kaos yaşıyoruz, dünya olarak büyük bir oyunun içerisindeyiz. İki kere koronavirüs geçirmiş bir kadınım, inşallah bugünleri atlatıp gerçekleri daha rahat konuştuğumuz bir zamanda oturup, hep beraber gerçekten bunları konuşalım.
Koronavirüsün etkilediği sektörlerin başında müzik ve eğlence geliyor. Sektör çalışanları bir senedir para kazanamıyorlar.
Kimseye bir hadsizlik ve terbiyesizlik yapmak istemiyorum, tek söyleyebileceğim vatandaş olarak haklarımızı bilmemiz gerektiğidir. Biz vatandaşlık dersinin okutulmadığı bir ülkedeyiz.
Ben Milli Eğitim Bakanı olsaydım sınavları kaldırırdım. Yarışmak iyi bir şey değil, bütün kaos insanları kendi içerisinde yarıştırmaktan gelir. Kolej ve paralı eğitimin olmaması gerekiyor, bu çifte standardın olmasını istemiyorum. Herkesin çocuğu iyi eğitim almayı hak ediyor, bugün bütün kolejlere baktığınızda kendi içerisinde yarışıyor, kendi puanlarını yükseltmeye çalışıyorlar. İnsan eşitliliği hak ediyor.
Yeniden evlenmeyi düşünür müsünüz?
Yeterince evlendiğimi düşünüyorum. Beş kere evlendim ama hayatımdaki flörtlerim çok azdır. Ben flörtöz ruhlu bir kadın değilimdir. Altı yıldır hayatımı bekar sürdürüyorum. Ufak tefek denemelerim oldu ama biz ona 'deneme yanılma' diyoruz.
Ben 16 yaşında 'Kadının Adı Yok' kitabıyla büyüdüm. Duygu Asena’ya koştur koştur gidip kitabını imzalatmaya çalışmış, yıllar sonra da 'Bir gün seninle röportaj yapacağım' demiş, sonrasında röportaj yapıp Kadınca dergisine kapak olmuştum. Çünkü ben onun öğrencisiyim. Ayrıca feminist bir kadınım, kadınların hakları olduğuna inanan, kadının istediği saatte sokağa çıkabileceğine, istediği erkeğe aşık olabileceğine ve aşkı bittiğinde de gidebileceğine, anne ve baba baskısı olmadan yaşaması gerektiğine, 'elalem ne der' dünyasından tamamen uzaklaşılması gerektiğine inanıyorum. Freud’un çok güzel tezidir; bir insanın size ne yaptığını unutabilirsiniz ama bir insanın size ne hissettirdiğini asla unutamazsınız.
Psikolojik ve fiziksel şiddete hiç maruz kaldınız mı?
Bu ülkede psikolojik şiddete maruz kalmayan ne kadın var, ne erkek. Çok ağır bir fiziksel şiddete maruz kalmadım ama buna yeltenen erkekler oldu. Ben kontrollü bir kadınımdır ve karşımdaki insana nasıl bir kadın olduğumu çok iyi anlatırım. Bende erkeğe karşı bir teslimiyet yoktur, hayatımın hiçbir döneminde ne başında, ne de sonunda hiçbir erkeğe teslim olmadım.
"Sekiz yıllık eşiniz Hakan Eratik’ten neden ayrıldınız?" sorusu üzerine "Biz de beklemiyorduk. İnan bana neden boşandık ben de bilmiyorum" demiştiniz. Aradan yıllar geçti, artık nedenini biliyor musunuz?
Evlilik çok zor bir karar. 30-40 sene evliliğini sürdürmüş ve birlikte yaşlanan çiftlere çok saygı duyuyorum. Rahmetli anneannem 'evlilik yaşlılıkta gerekli' derdi. Gençken kariyerimizi yapıp, ayaklarımızı sağlam yere basıp ve belli bir yaştan sonra hayatımızın erkeğini bulup birlikte yaşlanmamız lazım. Çünkü evlilik gençlikte değil, yaşlılıkta gerekli. Neden ayrıldık sorusuna ise 'iyi ki ayrılmışız' diyorum. Çünkü aynı evin içerisinde düşman gibi yaşamaya başlayacaktık, şimdi ise çok iyi arkadaşız. Ayrıldığım eşime hala çok saygı duyuyorum, gerçekten çok iyi bir baba ve doğru seçim. Dipnot olarak şunu da söylemek istiyorum; eş bir gün gider, ama iyi bir baba seçin, çocuğunuzu birlikte büyütün ve sevin.