CaddeYer gök kırmızı

Yer gök kırmızı

14.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Yer gök kırmızı

Neyse, neticede yaş büyüdü, 14 Şubat'ların anlamı azaldı, lakin ben hâlâ o gün sokakların çiftlerle dolmasını gülümseyerek karşılayabiliyordum. Oğlanların yüzünde ayakkabıları sıkıyormuş gibi bir ifade, elleri çiçekli kızlarımızda muzaffer bir eda… Nicedir ilişkilerde mevzi kaybettiğini düşündüğüm dişi takımın da bir günlük zafere hakkı vardı herhalde… Hem vesilesi ne olursa olsun arada romantik bir akşamdan kimseye zarar gelmezdi, alışık olmayan bünyelere bile… Sevgililer Günü'ne hiç karşı değildim ben. Hatta küçük bir kızken, Aziz Valentin henüz bizim memleketi pek şereflendirmemişken insanın 14 Şubat'ta karşısına çıkan ilk kişiye aşık olacağına dair efsaneleri bile heyecanla karşıladığımı hatırlıyorum. Okula erkenden giderdik, hoşlandığımız çocuğun o sabah göreceği ilk kişi olma telaşıyla. Fakat… Bu sene bana hakikaten fazla geldi. Sebebini biliyorum ama, Cafe Milliyet'imizin Ne Nerede sayfasıdır beni canımdan ve Sevgililer Günü'nden bezdiren. İnanın bir aydan fazla bir zamandır posta kutuma başka mevzuda mail gelmez oldu. Şunu söyleyebilirim ki, memleket Sevgililer Günü'ne topyekûn hazır. 14 Şubat'a özel bir şirinlik düşünmemiş bar, restoran, kebapçı, çay bahçesi, işkembeci yok. "İki sevgili neden böyle bir gecede kelle paça yesin?" gibi endişeler de taşımıyor kimse ayrıca. Herkes iddialı. Yemeğin adını değiştiriyorsun, mesela "Sevgi mendilinde tavuklu krep", ya da "Sevda ateşinde pişmiş kuzu kapama", hatta "Aşk mantosunda ciğer ızgara" diyorsun, oluyor bitiyor. Bu isimleri uydurduğumu düşünen varsa hayal gücümün bu derece geniş olmadığını üzülerek bildirmek isterim. Hepsi gerçek hayattan alınmadır. Aşk mantosunda ciğer Aynı iddia hediyelik eşya sektöründe de var. Kalp şeklinde çikolataydı, mumdu, çiçekti böcekti tamam ama artık her şey aşk ateşiyle alev alev yanmakta. Bir kere ciddi bir yüzük modası var. "Tek taşını kendi alan" bir Nil var sanırım. Hadi kıskançlık etmeyelim, tek taşın romantik çağrışımlarını teslim edelim. Ve fakat "Sevgiyi en iyi anlatan buzdolabı" nasıl bir şeydir sizce? Ben korktum, açıp bakamadım itiraf etmeliyim ki… Zira yakında kabuslarımda kalp şeklinde çamaşır makineleri, zıplayarak üzerime gelen kırmızılar giymiş tavuklar görmekten korkuyorum. Sonunda kabul ettim, bu bir şeylerin diyeti ve günah çıkarıp kurtulmak istiyorum. Kapris üstüne kapris yaparak bana oyuncak ayı almaya mecbur ettiğim ortaokul aşkımdan başlayarak birçok kişiye özür borçluyum. Böyle günleri kutlamayı anlamsız buldukları için hödüklükle suçladıklarım, "Eskiden Sevgililer Günü mü varmış?" dedi diye surat astıklarım, "Aaa, hiç önemli değil" derken içten içe kara listeye aldıklarım, her şeyden önce de romantizmin belli tezahürlerini 'şekerlenmiş' bulduğu için kalpsizlikle itham ettiğim sevgili arkadaşım Zeynep, - ki benimle beraber bu çileyi o da çekti bir aydır bu sayfayı hazırlayacağız diye – pişmanım. Ne olur alın lanetinizi üzerimden.Yine de umarım değmiştir, bu gece için birbirinden romantik planlar yapmanıza yardımcı olabilmişizdir… Yalnızlar için de bir sürü yerde program var, evde bunalıma girmeyin, atın kendinizi sokağa bence. T-Box çok komik bir oyuncak çıkartmış, adı 'Şipşak Prens', fanus içinde bir kurbağa kendisi. İçine su koyuyorsunuz, 72 saat içinde prense dönüşüyor. Bir de onu tavsiye edebilirdim ama geç oldu, neyse siz onu da akşamdan suya koyun, en azından hafta sonuna prensiniz hazır olur. Hepinize keyifli bir Sevgililer Günü dilerim. Tamam peki, romantik de olsun… Sevgiyi anlatan buzdolabı