Murat Erdin... Biz onu gazeteci olarak tanıyoruz ama o yıllardır birçok farklı frekanstan sesleniyor. Şimdilerde ise Kanaltürk Radyo’da sabah vakti dinleyicileriyle buluşuyor.
Erdin “Burası Türkiye” programıyla uzun süredir aynı formatı devam ettiriyor ve Türkiye’yi konuşuyor. Ancak bu kez diğer radyolarından farklı olarak programına mizahı, kahkahayı ve alkışı da ekliyor. Erdin, “Türkiye’de siyasi mizah yapılmıyor” diyor ve radyoya bunu taşıdığını söylüyor. Televizyon programı yapan, üniversitelerde radyo televizyon dersi de veren Erdin, birçok kitaba da imza atmış. “Mesleğimi seviyorum” diyen Erdin, yayın aşkını şöyle anlatıyor: “Yayında olmak, yazı yazmak, konuşmak, aktarmak beni diri tutan ve bana heyecan veren işler. Bazen her şeyi yapasım geliyor. Senaryo yazayım, seslendirme yapayım, film çekeyim.” Murat Erdin’i “Burası Türkiye” ile 06.00 ile 10.00 saatleri arasında İstanbul 92.9’dan dinleyebilirsiniz...
Yıllardır birçok radyoda yaptığınız "Burası Türkiye"yle şimdi Kanaltürk Radyo'dasınız. Programın içeriğinde farklılık oldu mu?
Genel format aynı sayılır. Ama eskiye göre biraz daha yumuşattım. Artık programda mizah, kahkaha ve alkış da var. Espriler yapıyorum. Kısa bir stand-up tecrübem olduğu için mizaha yatkınım. Türkiye’de siyasi mizah pek yapılmıyor. Ben radyoda yapıyorum. Ayrıca Türkiye öyle güzel ve aynı zamanda öyle ilginç bir memleket ki, çok ciddi bir olayın bile mizahi bir fonu var. Ama genelde ciddiyim galiba. Haberciyiz ne de olsa…
Radyoların tarzına göre programın formatının değiştiği oluyor mu?
Her programcının bir tarzı vardır. O tarz içinde küçük değişiklikler yapabilirsiniz. Ama radikal farklılıkların olması programcı için iyi olmaz. Çünkü dinleyici sizi kendi çizginizle benimser, beğenir ve takip eder.
Çok radikal tarz değişiklikleri yapmamalısınız. Her programcının olduğu gibi her radyonun da bir karakteri vardır. Dolayısıyla radyolar karakterlerini programcılara göre değiştirmezler. Herkes kendine göre olan radyoyu ve kendine göre olan programcıyı bulur.
Kendinizi bu frekansta nasıl hissediyorsunuz?
Gayet iyi hissediyorum. Kanaltürk gayet kurumsallaşmış, profesyonel bir radyo... Yöneticilerim yayıncılıktan gelen kişiler. Haberin, programın ne olduğunu biliyorlar. Sabahları 06.00’dan 10.00’a kadar çok yoğun bir yayın trafiği içindeyim ama mutluyum. Önceki radyolardaki dinleyicilerim beni buldular. Kanaltürk Radyo çok yaygın bir erişim alanına sahip. Bu çok iyi. Biliyorum ki, herkes beni dinliyor. Gazeteciler, köşe yazarları ve siyasetçiler…
Türkiye en çok neyi konuşuyor?
Siyaseti ve ekonomiyi… Futbol her zaman iş yapar. Türkiye’deki zıtlıklar, yerel bazda meydana gelen bazı yolsuzluklar ve kişisel hoşnutsuzluklar bizim en çok aldığımız şikâyetlerin başında geliyor. Gittiğimiz konferanslarda bile bunları soruyorlar.
Televizyon programınız da var, ondan da bahseder misiniz?
Ben yıllardan beri sabah haberlerini hazırlayıp sunduğum için Bugün TV ile sabah haberleri için görüştük. Sayın Tarık Toros ile oturup konuştuk ve anlaştık.
Televizyon haberlerini de çok seviyorum. Bugün TV daha iddialı bir kanal olacak. Sonra Kanaltürk Radyo’da bir format değişikliği gündeme gelince radyonun yayın yönetmeni İrfan Şahin ile oturduk konuştuk.
Benim radyoyu sevdiğimi bildikleri için “Hayır” demeyeceğimi biliyorlardı. Sonuçta TV ve radyo birbirlerini engelleyen mecralar değil. İkisinde de habercilik yapıyorum. Radyonun farkı şu; görüntü yok.
Kendimi daha rahat hissediyorum. Programımı yaparken eğleniyorum. Yayındayken kendimi sahnede gibi hissediyorum.
Radyo ile yeni tanışanlar hemen "Radyocuyum" diyebiliyor. Siz uzun zamandır program yapıyorsunuz, aynı zamanda gazetecisiniz. Kendinizi 'Radyocu' olarak görüyor musunuz?
Bilmem. Daha genel bir tanımlama ile “yayıncı” veya “gazeteci” diyebilirsiniz. Benim yazarlık ve hocalık tarafım da var. Piyasada dokuz tane kitabım var. Bu durumda hangi birisini söyleyebilirim? Mesleğimi seviyorum.
Yayında olmak, yazı yazmak, konuşmak, aktarmak beni diri tutan ve bana heyecan veren işler... Bazen her şeyi yapasım geliyor. Senaryo yazayım, seslendirme yapayım, film çekeyim… Buna ömrüm yetmez. Şimdilik böyle idare ediyorum.
Radyo sektöründe "Keşke böyle olmasaydı" dediğiniz şeyler var mı?
Dürüst, ahlâklı ve mütevazı olmak düsturumdur. Keskin yanlarımı rötuşlamayı öğrendim. Sabretmenin ve inançlı olmanın ne kadar önemli olduğunu biliyorum. İnsanları olduğu gibi kabul etmek, ne olursa olsun hep doğruyu söylemek benim için önemli. Şükretmeyi bilmeyen insanlardan uzak duruyorum. İnsanların kendini beğenmesinden hoşlanmıyorum.
Hırsa değil, gayrete inanıyorum. Hepimiz bir iş yapıyoruz. Zamanı gelince bırakıp gideceğiz, kendimize bu kadar önem atfetmenin ne gereği var ?
Bir radyonuz olduğunu varsayalım, içinde kimler ve ne tarz programlar olur?
“ Türkçesi ve ses tonu kötü olan tek bir insanı içeri almazdım. Radyocunun kültürlü ve ağzının dolu olması şarttır. Radyo, TV’den daha zor bir medyadır. Temel malzemesi sestir. Sesi çıkaran insan ne kadar kaliteliyse, radyo yayını da o kadar kaliteli olur.
“Samimiyeti sever ama laubali olmayı reddeder. Bilgiyi kutsar ama ukalalığı iter…” Bu tarife uyan herkes benim iş arkadaşım olabilir. Radyo bir müzik kutusu değildir. Farkındaysanız radyo dünyada yeniden yükselişte...
Çünkü erişilmesi çok kolay ve teknolojiye anında uyabiliyor. İnsanlarla direkt ilişki kurabiliyor. Televizyonda bu samimiyet yoktur.
Radyo ve televizyon programı dışında neler yapıyorsunuz?
Sabahları 04.00’te kalktığım için gece hayatım yok. Zaten sevmem. Bir sporcu disipliniyle yaşamak zorundayım. Sesimi ve sağlığımı korumam gerekiyor. Soğuk içmem, hastalıklı ortamda bulunmam. Hayatı zaman açısından ters yaşıyorum. Öğleden sonra uyumazsam ertesi gün zorlanıyorum.
Bahar yarıyılında iki üniversitede radyo TV dersi veriyorum. Gençlere mesleğimizi anlatıyorum ama onlar için umutsuzum. Bazen panel ve konferanslara gidiyorum. Hafta sonları kızlarımla görüşmeye çalışıyorum. Hayata ve Türkiye’ye iyimser bakarım. Herkesin karnının tok, sırtının pek olması için dua ederim.