Radyo Tatlıses’in sivri dilli isimlerinden biridir Kenzo... 17 sene önce tanıştığı radyoya ilk gün yaşadığı heyecanıyla devam ediyor. Güldüren ve düşündüren okkalı sözlerini esirgemeyen bir radyocu olduğunu bildiğimizden “Çok güleceğiz sohbette” düşüncesiyle söyleşiye gittik. Evet güldük, geçmişi yokladık, ciddi konulara girdik ve mizahın dününü bugününü mercek altına aldık. Bir ara sohbetimiz gelen bir telefonla kesildi ve Kenzo kibar mı kibar konuşmasının ardından bana dönerek “Bunu da yaz, beni kibar ve yakışıklı diye yaz!” diye öneride bulundu. Kenzo bak yazıyorum! Mizah dünyasından Yiğit Özgür, Vedat Özdemiroğlu ve Erdil Yaşaroğlu’nu severek takip eden Kenzo, Türkiye’deki mizahı seviyor, fakat radyolarda yapılan mizahı yetersiz görüyor. “Daha önceleri milletvekillerine bir söz söyledik mi yer yerinden oynardı, şimdi tek malzeme onlar. Sabah yataktan kalkan radyocu, milletvekillerine laf söylüyor” dedi. Kendini anlatırken “Fırlama bir tavrım var, edebiyatı seviyorum, yazıyorum, biriktiriyorum ama şimdilik kendime saklıyorum. Evde 5 kitap var ciltlenmemiş!” cümlelerini kullanan ve övgü dolu mesajları yayında okuyan radyoculara da gönderme yapan Kenzo, ‘Çocuğun olsun sana altın takıp gelece-ğim, çok tatlısın, ballısın gibi’ konuşmalarla tribüne oynamak kolaydır. Ben buna tenezzül etmedim. Hem muhalefet olacak, hem güldürü olacak, radyoda mizah yapmak sanıldığı gibi kolay değildir” dedi. ‘Hiçbir şey hakkında her şeyi bilen adam’ sloganıyla hafızalarda yer eden Kenzo’yla ‘her şeyi’ konuştuk. Kenzo’yu 11.00- 13.00 saatleri arasında Radyo Tatlıses’te dinleyebilirsiniz.
YILLARDIR SİVRİ DİLİ VE MİZAH PROGRAMLARIYLA DİKKAT ÇEKEN RADYO TATLISES’İN PROGRAMCISI ‘KENZO’ RADYOCULUK TEKNİK ANLAMDA GELİŞTİ AMA İÇERİK ANLAMINDA ZAYIF” DEDİ.
Hangi duygu radyoya yöneltti sizi?
17. senemdeyim, neredeyse emekli olacağım! Bir derdim ve bir birikmişlik vardı içimde. Bir yere çıkıp bir şeyler anlatayım istiyordum. Her şey çok yeniydi ve radyolar yeni açılmıştı, bir proje hazırladım. Olmayan, eksik bir şeyi sundum, öylece başladım.
Paylaşmak istediğiniz derdiniz neydi peki?
Birçok derdim vardı. Gördüklerimi paylaşmak istiyordum. Bana ters gelen şeyleri bir şekilde ifade etmem gerekiyordu.
Tüm bunları mizahın altına ekleyerek anlattım.
Sizce ilk dönemdeki mizahla bu dönemdekiler farklılaştı mı?
Farklılaştı. Bir kere radyolarda siyasi yergi yoktu ve bu eksikti. Olgunlaşmamış bir mizah vardı. Biz onu yaptık, bu bir ilkti. Yıllar önce radyocu arkadaşım ‘Şeker Oğlan’ ve ‘Kenzo’ olarak başladık. Sıkı bir muhalefet yaptık ve çok ilgi gördü. Dinleyiciler muhalefet partilerinden görmedikleri muhalefeti şirin bir şekilde yapan radyocuları dinledi ve benimsedi. Şimdilerde o yok. Herkes aynı şeyi yapıyor. Eskiden bir milletvekiliyle ilgili bir gönderme yapardık olay olurdu. Şimdi milletvekilleri günah keçisi oldu. Yataktan kalkan onlara laf söylüyor. Mizahı dillendiren insanlar maalesef yok. Yetişmiyorlar, arkamızdan gelmiyorlar.
Bugünlerdeki derdiniz ne mesela?
Bir ara Milli Takım’ın dünya kupasında olmamasına takmıştım... “İmparator maçları, sarayında mı, nerede izlyordur” diye düşünüyordum.
Siz mizahı hazırlarken nelerden ve nerelerden besleniyorsunuz?
Her şeyi seyretmeye takip etmeye ve okumaya özen gösteriyorum. Altyapınız ve birikiminiz yoksa çok zor. Kendi kazdığınız kuyuya düşersiniz. Sözlerinizden emin olmalısınız. Mizah çok tehlikelidir. Bazen sizi dönüp vurabilir.
Genelde sivrilmek ve gözde olabilmek için mizah
bol bol efektler eşliğinde programlarda kullanılır...
Ona mizah demeyelim, ama “Saldırırsam agresif olursam sivrilirim, arada kaynarım” düşüncesi hâkim. Böyle kıymetli bir işin değerini düşürdüler. İlk zamanlarda çok iyiydi. Türk radyoculuğu yerlerde, teknik anlamda yükseldi ,ama program içeriği olarak bitirdiler.
Radyodaki lakabınız Kenzo... Kenzo hâlâ bir parfüm markası sanılıyor mu?
Japon ismidir aslında... İlk tasarladığım radyo programında ‘Kenzo’ diye biri vardı. Dinleyicilerin Kenzo keldir, Şeker Oğlan da şöyledir, böyledir gibi düşünmelerine imkân verdik. İsmimizi sakladıkça merak uyandırıyorduk. Şimdi o gizlilik mümkün değil.
İsminizi söylemeyerek o gizemi koruyorsunuz hâlâ...
Sadece onu koruyorum. Sapkın dinleyici sana ulaşmak için her şeyi yapabilir. Annem babam bile artık “Kenzo” diyor. Aşırı seven de oluyor, tehdit eden de. Sesine âşık olan bile var. Bunlar bana komik geliyor.
Niye alışamadınız mı bunca yıldır?
Alışamazsın ki “Ben mi?” falan diyorum. Sesa kapılıyorlar. Günlük hayattaki gibi konuşmuyoruz ki, mikrofonun başında havamız değişiyor. İşte o hali bir şey sanıyorlar. Buradan uyarıyorum, bir şey değil. (Gülüyor)
‘Doğru bildiğimi söylerim’
Sivri söylemlere nasıl yorumlar geliyor?
Bazı fanatikler partilere gönderme yaptığımda ahkam kestiğinizi düşünüyor. Sağduyulu olsa, hak verecek. Ben objektif olmayı öğrendim. Vicdanım beni buna zorladı, tarzım, tavrım bellidir. Yanlışın olduğu tarafı eleştirebiliyorum. Şöyle bir endişem yok, “Bunu söylersem kitleleri arkama alır mıyım?” gibi... Bir büyük abimiz şunu söylemişti. Bir orkestra şefi gerektiğinde seyirciye arkasını dönmesini bilen kişidir. Fikrime katılmayabilirsiniz, ama doğru bildiğimi babama da yedi
yabancıya da söylerim.
Mizah programının günlük hayattaki yan etkileri neler?
Yayında kullanacağın esprilerin reaksiyon alıp almayacağını denemek için günlük hayatta da her gördüğün kişiye espri yapıyorsun. Yeni esprileri sevdiklerinin üstünde deniyorsun ve bundan sıkılıyorlar.