Bu aralar programlarda yaptığı renkli değişikliklerle dikkat çeken Show Radyo, farklı bir programla daha dinleyicilerine ulaşıyor. Bu programı hazırlayanlar da birbirini uzun zamandır tanıyan iki isim, Burcu Mızrak ve Ömer Erişmen. Programın adı da tıpkı onlar gibi... ‘Sıkı Dostlar.’ Onlar her akşam dinleyicilerini eğlendirmek için mikrofon başına geçiyor ve programda sürekli birbirleriyle atışıyor, ama birbirlerinden ayrı da kalamıyor, çünkü onlar birlikte büyüdü, ikisi de radyo programcısı oldu, aynı radyoda farklı saatlerde program yapıyorlardı ki, parlak bir fikirle kendilerini bir anda aynı programda buldu... Ve sıkı dostların arasındaki mikrofon savaşı tatlı sert dinleyicilerin şahitliğinde başladı. Onlar zıtlar, farklı bakış açıları var, kavga etmiyor ama genelde tartışıyor. Sıcak ve soğuk, acı ve tatlı, siyah ve beyaz, kuzey ve güney gibiler, yani hayattaki tezatlıkları ve farklı fikirleri programda harmanlıyorlar. Ve tek hem fikir oldukları cümleyi şöyle kuruyorlar: “İyi ki radyo ortak dilimiz de, ikimizde orada aynı dili konuşuyoruz. Bizi anlamaları için en iyisi programımızı dinlesinler.” Sıkı Dostlar hafta içi her akşam saat 17.00’de Show Radyo’da...
Birbirinizi ne zamandır tanıyorsunuz?
BURCU: Çoook uzun zaman oldu, nasıl olduysa oldu, birlikte büyüdük.
ÖMER: Ne yazık ki uzuuuun bir zamandır Burcu Mızrak hayatımda!
Radyocu olmanız konusunda birbirinizi etkilediğiniz oldu mu?
BURCU: Radyocu olma konusunda değil de radyo programcılığı konusunda evet. O inat, ben ondan inat. Bazen inandığı bir şeyi Ömer bana dikte etmeye çalışıyor, zıtlıklar var, aynı yolda yürürken farklı bakış açılarımız var, kavga etmiyoruz ama genelde tartışıyoruz. Bir konuda anlaşabilmiş olduğumuzu pek göremedim.
ÖMER: Burcu’dan çok daha önce radyoculuğa başladığım için bana çok gelip sorular sordu, dertler yandı. Ee tabii birinin ona doğru yolu göstermesi gerekiyordu. Akıl hocası olduğum için kendimle gurur duyuyorum.
BURCU: Bu söylediklerine ben bile inanamıyorum, sen nasıl inanıyorsun. Senin aklınla inseydim o kuyuya oohoooo işimiz çok zordu.
ÖMER: İyi ki o kuyuya inmişsin bak ‘Sıkı Dostlar’dasın!
Bu kadar iyi (!) geçinirken, birlikte program yapmak kimin fikriydi?
BURCU: Fikir oluşmadı, oluşturuldu. Büyük patron istedi, mecburen gülü seven dikenine katlanır, kabul ettim ben de...
ÖMER: Burcu’nun kurduğu bu cümledeki gül ben, diken de Burcu oluyor herhalde!
Birbirinizi çok iyi tanımanız avantajdır...
ÖMER: Aslında biz birbirini uzun süredir tanıyan ama pek tanıyamayan bir ikiliyiz. Yavaş yavaş, yayında keşfediyoruz birbirimizi.
BURCU: Allah aşkına ya, ikimizi de bir restorana götürün, birbirimizin hoşlanmadığı yemekleri sipariş ederiz. İşte, birbirimizi bu kadar tanıyoruz.
ÖMER: İyi ki radyo ortak dilimiz de, ikimizde orada aynı dili konuşuyoruz. Bizi anlamaları için en iyisi programımızı dinlesinler.
Programda her şey doğal mı gelişiyor, yoksa bir ön hazırlık var mı?
BURCU: Her şey kendiliğinden gelişiyor. Neysek oyuz, doğalız, samimiyiz. Farkımız bu. Program öncesi, gün içinde olan biten ne varsa her şeyi araştırıyoruz, birbirimizle paylaşıyoruz ve yayında konuşuyoruz.
Algılarımız her an öğrenmeye açık. Programı keyifle yapıyoruz, keyfimiz, enerjimiz insanlara yansıyor.
ÖMER: Sokağa adımımı attığım andan itibaren dinleyicilerim için sorumluluğum başlıyor. Duyduğum, gördüğüm her şeyi onlarla paylaşmak ve programımıza taşımak tek görevimiz. En zor kısmı ise Burcu gibi bir baş belasıyla baş başa olmak!
Program boyunca hanginiz daha sivriliyor ya da frene kim basıyor?
BURCU: Sivrilme gibi bir çaba içinde değiliz ama Ömer’in söyledikleri çoğu zaman benim düşüncelerimi yansıtmıyor, benimkiler de onu. Bunun için kendiliğinden sivriliyoruz.
Frene basma gibi bir derdimizde yok, zaten hayatım boyunca o frene basmayı becerememiş biri olarak yayında da bunu yapabilmem mucize olurdu!
ÖMER: İşte o mucizede tabii ki benim, “Bay Otokontrol” olarak aralarda Burcu’ya freni hatırlatıyorum.
Şimdi bile sürekli birbirinize laf ediyorsunuz programdaki halinizi düşünemiyorum...
ÖMER: Bizde durum eğer moda, magazin ise Burcu’nun galibiyetiyle sonuçlanıyor, buraya kadar normal değil mi? Normal olmayan bir şey var ki futbol konusu açıldığında Burcu’yu durdurmak mümkün olmuyor! Biz normalde de devamlı atıştığımız için programda bu kural bozulmuyor.
BURCU: Program öncesi ve sonrası programdaki kadar atışmıyoruz, enerjimizi programa saklıyoruz. Yayında aynı fikirde olmadığımız her şeyi açık yüreklilikle söyleyebilme rahatlığımız var. Gerçi her konuda farklı düşünüyoruz ya... Hem fikir olduğumuz tek şey fast food!
Peki iki kişi program yapmak zor geldi mi?
BURCU: Tek kişi program yapmanın avantajları mutlaka var, ama iki kişi program yapmanın zevki, keyfi ve rahatlığı o tek kişilik programlardan farklı.
Kendinizi iyi hissetmediğiniz zamanlarda da yanınızda biri var. Tabi o Ömer olduğu için, çoğu zaman çıldırtan, geriye kalan zamanlarda da huzur veren biri benim yanımda. Herkes programın sahibinin kendisi olduğunu düşünüyor. Ömer de, ben de.
ÖMER: Tek başıma program yaptığımda programın tek sahibi bendim. Şu anda da değişen bir şey yok, Burcu’yu da iki haftaya kalmaz ele geçiririm, yine programın sahibi belli!
Bu iddialarla ‘Aman dikkat’ dediğiniz anlar olmuyor mu?
ÖMER: Her zaman... Otokontrolümüzü hiçbir zaman kaybetmiyoruz. Önceliğimiz dinleyicilerimizle birbirimize karşı, karşılıklı anlayış.
BURCU: Profesyonelliğimiz ön planda, özellikle dinleyicilerimize verdiğimiz mesajlarda, doğru cümleler kurmak için özen gösteriyoruz.