16 yıldır radyolardan ses veren bir isim Pınar İnanç... Dinleyicilerinin onu ‘Pınarating’ olarak tanıdığı ve sevdiği bir radyocu, hatta dinleyicileri radyodaki ismini öyle benimsemiş ki bir zamanlar mektupların üstüne ismini Pınar, soy ismini de rating yazar öyle yollarlarmış mektupları... İnanç bir süre mikrofonlara ara vermişti ama radyo hasretiyle mikrofon başına geçti ve artık Radyo Turkuvaz’da programlara başladı. Ara verdiği sürede ise yurdışına yerleşti ve bir bebeği oldu. Çok okuduğunu, seyrettiğini ve gezdiği söyleyen İnanç, “Şimdi bunları paylaşma zamanı” diyerek dinleyicilerine sesleniyor. Bu süre içinde yurtdışındaki radyoları da takip eden İnanç, oradaki radyoları Türkiye’deki radyolar ile kıyasladığında ise şöyle bir yorum yapıyor: “Denetleme kurulu diye bir şey yok ya da yok denecek kadar az rahat ve özgürler hem radyolar hem televizyonlar. Bu da rahatlık getiriyor tabii, rahatlıkla beraber üretim de farklılaşıyor. Yoksa müzik her yerde aynı...” Güncel haberler, iyi seçilmiş şarkılar ve yorumlarla program tarzından ödün vermeyen İnanç’ı hafta içi her gün 07.00 - 09.00 İstanbul 90.2 Radyo Turkuvaz’da dinleyebilirsiniz...
“Bir programcının algıları açık olmalı her şeyi görebilmeli, takip edebilmeli. Beslenebileceğim her şeyi takip ederim. Bu bir dizi olabilir, kitap olabilir belgesel olabilir yolda gördüğüm el ilanı olabilir. Önemli olan bunları aktarabilmekte.”
Radyo programlarına bir süre ara verdiniz, mikrofonu, dinleyicilerinizi özlediniz mi?
Özlemez olur muyum hem de nasıl. Tiyatrocular şöyle der; “Sahne tozunu yuttuysan sürekli özler ve istersin sahnede olmayı.” Bu süre zarfında sosyal medyadan beni takip eden dinleyicilerimle mesajlaşıyorduk. Bazen “Hadi gel artık” diyenler, “Neredesin, sesini özledik” diyenler, insanın öyle hoşuna gidiyor ki...
Ara verdiğiniz sürede neler yaptınız?
16 sene çalışınca aslında bir mola vermek de fena olmuyor. Radyolar daha yeni kurulmaya başlamıştı bu serüvene başladığımda. İşin en hamallığını da yaptık ceremesini de cektik sefasını da sürdük. “Bu işi bırakıp yurtdışına yerleşeceksin” deselerdi hayatta inanmazdım ama olunca da bir heyecan kapladı içimi hayatıma yeni bir yön, birikim, tecrübe her nasıl adlandırırsanız çok heyecanlandırdı beni, Berlin’e yerleştik.
Almanca eğitim almaya başladım, dünya mutfağı kurslarına gittim. Radyodayken kendimle dalga geçerdim “Menemen bile yapamıyorum” diye şimdi Asya mutfağından tutun da İtalyan mutfağı, Fransız yemekleri bir dolu yemek yapabiliyorum. Görmediğim Avrupa şehri kalmadı. Hatta biraz kıtaları da aştık. Çelebi misali. Çok okudum çok seyrettim ve şimdi paylaşma zamanı...
Yurtdışındaki radyoları takip edebilme fırsatınız oldu mu, oradaki radyolarla Türkiye’dekileri kıyaslarsak...
Denetleme kurulu diye bir şey yok, rahat ve özgürler hem radyolar hem televizyonlar. Bu da rahatlık getiriyor tabi, rahatlıkla beraber üretim de farklılaşıyor. Yoksa müzik her yerde aynı. Mesele her şeyi tadında sunabilmek.
Sadece kendi açımdan şunu söyleyebilirim; burada şu an bütün radyolar aynı bir program tuttu mu benzeri bir program yapılıyor. Radyodan ayrıldıktan sonra uzun bir müddet çaldığım müzikleri dinlemedim. Kendi müziğimi unutmuş gibiydim.
‘Kullan at’ müziklere ve bunları dayatmaya fena alışmışız bence önce bundan kurtulmamız gerekiyor. Sosyal medya mesela çok güzel dinleyiciyle bütünleşmek adına. Bizim radyolarda birincil mesele radyocu ve şarkıcı ilişkisi birbirlerini takipteler ve beğense de beğenmese de sırf o şarkıcıyla sosyal medyada samimiyeti gölgelememesi için şarkıyı “10 numara şarkı olmuş” deyip programlarında yer veriyor. Sonra da müzik kalitesinden bahsetmek bence zorlaşıyor. Bugün sırf twitter’da biribirlerini takip ettikleri için şarkıyı beğenmese de yayın akışında yer veren radyocular var. Yalansa çıksın yalan desinler!
Programa nasıl hazırlanıyorsunuz, neleri takip ediyorsunuz?
Bir programcının algıları açık olmalı her şeyi görebilmeli, takip edebilmeli gözlemleyebilmeli. Ben de öyleyim. Beslenebileceğim her şeyi takip ederim. Bu bir dizi olabilir, kitap olabilir belgesel olabilir yolda gördüğüm el ilanı olabilir. Önemli olan bunları aktarabilmekte. Yani boş olmamak lazım, iki kelam laf edebilmeli insan. Bunun için bir çocuğun hafızası nasıl her şeyi kaydeder sürekli açıktır her şeye ben de öyle olmaya çalışıyorum.
Radyoculuğun en iyi yanı sizce nedir?
İnsan biriktirme... Tanımadığın binlerce arkadaşının olması, senin için heyecanlanması endişelenmesi, böyle dinleyicilerim var, onlar benim canlarım...
Radyoculuk ile ilgili hayalleriniz nelerdir?
Çok şükür Allah’ın sevgili kullarından olduğumu düşünüyorum. İşimle ilgili ne hayal ettiysem başardım. Samimiyetin dinleyene çabuk geçtiğini düşünüyorum bugüne kadar aldığım ödüller, transferlerim ki Türkiye’nin en önemli radyolarında programlar yaptım.
Şimdi de iyi işlerin yapılacağına inandığim bir radyodayım. Radyo Turkuvaz çok yeni bir radyo olmasına rağmen gittikçe büyüyen bir radyo. Hop Dedik Ayhan, Canbaz gibi eski arkadaşlarımla bir aradayım. İbrahim Sadri insani değerleri yüksek olan bir yönetici... Birlikte güzel işler yapacağımıza inanıyorum.