Yeliz Aras Çelikel

Yeliz Aras Çelikel

yeliz.aras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ekim Baykara yıllardır Joy FM’den güneşin doğuşuna şahit olurken, günün ilk saatlerinde sesini dinleyicilerine duyuruyor... Baykara 1995 yılında İzmir’e üniversite için gitti ve radyocu olup döndü. Radyo dinleyicisi onu ilk olarak haber sunumlarıyla tanıdı. Radyonun DJ’likten, haber spikerliğine, müzik direktörlüğünden haber müdürlüğüne birçok farklı birimlerinde görev aldı. O, radyoların popüler olduğu dönemlerden bugünlere gelen radyoculardan biri olarak o günleri ve radyonun gelişimini şu cümleyle özetliyor: “15 yıl önce stüdyoda çay demlerken bugün yüzbinlerce dolarlık stüdyoların ortasında bulduk kendimizi... Emekleyerek, çoğu zaman el yordamıyla bu işin kurallarını öğrenmeye çalıştık.” Ufak ayrılıklarda olsa da uzun yıllar Joy FM’den ‘Morning Joy’la dinleyicilerine ulaşan Baykara’nın önceliği her zaman iyi müzik. Programında da 1950’lerden günümüze birçok şarkıyı, ağırlıklı olarak Soul, R&B, Jazz, Latin ve Pop Rock gibi türleri dinleyicilerle paylaşıyor. Şarkıların yanında kültür ve sanat haberleri, hava ve yol durumu gibi bilgilerle de güne donanımlı başlamalarını sağlıyor. Yabancı radyolar arasında sabah kuşağında yükseliş kaydeden Ekim Baykara, bu yükselişin nedenini “Ben Joy FM dinleyicilerini, onlar da beni anlıyor, birbirimizi tanıyoruz ve samimiyiz” cümlesiyle anlatıyor. Ekim Baykara’yı 06.00-10.00 saatleri arasında Morning Joy ile 100.6 Joy FM’den dinleyebilirsiniz...

Haberin Devamı

PROGRAMCI EKİM BAYKARA, YILLARDIR SABAH 05.00’DA UYANDIĞINI, GÜNE ÇOK ERKEN BAŞLAMANIN GÜZEL AMA BAZI ‘ZORLUKLARI’ OLDUĞUNU SÖYLEDİ

Radyonun birçok bölümünde görev almışsınız... Sizi en iyi ifade eden hangi bölümdü?
Her birinin tadı farklı... Ama program biraz daha ağır basıyor. 2 yıl önce haber merkezini bırakıp tekrar yayına başlama sebebim de bu. Haber size ait bir olgu değil, bir şeyler oluyor ve siz bir elçi gibi durumu aktarıyorsunuz. Duygularınızı, dünya görüşünüzü, zevklerinizi ya da hissettiklerinizi haberin önüne koyamazsınız. Programda farklı, çalacağınız şarkıdan vereceğiniz bir habere kadar her şey sizi yansıtabiliyor. Dinleyici için en önemli şey samimiyettir, radyo dinleyicileri bunu dile getirmezler ama yokluğunu anında fark eder.

Sabah saatlerinde özellikle trafik keşmekeşinin ortasında ruh hali karışık dinleyenlere ulaşıyorsunuz...
İki-üç saat süren trafiğin tam ortasında bulan insanların ruh halini tahmin ettiğinizde gereksiz konuşmaları duymak istemeyen o kadar çok kişi var ki... Sabah saatlerinde biraz empati kurmaya ve şarkılarımı onların durumlarına uygun bir şekilde hazırlıyorum.

Peki güne herkesten önce ve erken başlıyorsunuz, özlediğiniz şeyler oluyor mu?
Haber okuduğumda da bu böyleydi. Yıllardır sabah 05.00’da uyanıyorum. Sabah bir öpücükle uyandırılıp kahvaltımı evde yapmayı özledim. Ama radyoya gittiğinizde buna değdiğini anlıyorsunuz. Dünyada en şanslı insanlar sevdiği işi yapanlar. En çok zevk aldığım sabah ve gece programları, çünkü bu saatlerde dinleyiciyle doğrudan iletişim kurabiliyorsunuz. Çaldığınız müzik, söylediğiniz bir söz fonda kalmıyor, hemen algılanıyor. Sabah evden çıktıktan sonra duydukları ilk sessiniz.
Alışkanlık gibi oluyorsunuz...

Her sabah aynı ruh halinde olabiliyor musunuz?
Zor tabi. Ama bunun da ayrı bir güzelliği var. O sabah İstanbul’da hava kapalı, puslu, kasvetliyse çaldığım şarkılar daha farklı oluyor, güneşli bir bahar havasıysa daha farklı. Keyfim olmadığı zamanlarda her şey yolundaymış gibi davranmam, dinleyicilerin bunu fark etmesi hoşuma gider. Çünkü bu samimiyetle ilgili bir olgu.

Uzun yıllar haber spikerliği de yaptınız... Günümüz radyo haberciliğinde neler dikkatinizi çekiyor?
Türkiye’de radyo haberciliği başladığı noktada değil, eskiden çok daha ciddi bir bakış vardı. Abartmak istemiyorum ama neredeyse Televizyon haberciliğiyle yarışacak kadar kapsamlıydı. 10 dakikalık ana haber kuşakları, siyasilerle röportajlar, yorumlar olurdu. Her şey daha dinamik ve basit hale geliyor. Herkes her şeye daha çabuk ulaşıyor, bir haberin haber merkezine ulaşma süresiyle twitter ya da facebook’tan duyurulma süresi arasında neredeyse fark kalmadı.

Radyo programlarının dışında yapmak istediğiniz bir şeyler var mı?
Bir türlü harekete geçemediğim bir internet radyosu fikri var aklımda. Tamamen kendime ait bir radyo olması fikri beni heyecanlandırıyor. İleride bir gün belki haberlere geri dönebilirim, ama bu kez Televizyonda. Şu an Joy FM’de olmaktan mutluyum ve hayatım şarkılarla kuşatılmış durumda.

Biri gelse “Ben radyocu olmak istiyorum” dese ilk uyarınız ve öneriniz ne olur?
Önce mutlaka farklı bir işiniz daha olsun diyorum. Çünkü ülkemizde bu iş, hatta genel anlamıyla medya sektörü oldukça dengesiz. Kendinizi güvence altına alabileceğiniz ikinci bir mesleğe ihtiyaç duyabilirsiniz. Radyoculuk genel olarak çok çekici ve büyüleyici bir kimlik.
Alıştığınız zaman bırakmanız mümkün değil. Asıl ilginç olan radyoculuğun artı ve eksilerinin aslında aynı şeyler olması. Bu işin rengi, büyüsü ve eğlencesi aynı zamanda hemen herkesin hayatının bir döneminde radyoculuğa merak salmasına neden oluyor, bu da haliyle işin niteliği açısından biraz tatsız bir durum. Aslında buradaki handikap şu, ben bu işi o kadar çok seviyorum ki asla bir meslek olarak göremedim.

Haberin Devamı

‘Sabahları öpücükle uyandırılmayı özledim’

‘Haberin önüne geçme lüksünüz yok!’
Öyle haberler var ki... Sizin haber sunarken zorlandığınız anlar oldu mu?
Herkes gibi, çok üzüldüğüm, ya da sinirlendiğim haberler oldu ve zaman zaman da sunmakta zorlandım. Ancak bir haber spikeri olarak haberin önüne geçme lüksünüz yok. Bu yüzden programdan farklı olarak duygu düşünce ve hislerinizi haberin arkasında bırakmak zorundasınız.
Ama radyodaki görünmeme hali burada avantaj oluyor...