Radyocuların kimlikleri sesleridir. Bazı radyocuların da karakteristik özellikleri dinleyicilerinin hafızasına kazınır, kiminin de kahkahasıyla ortalık şenlenir... Onlardan biri de Süper FM’in cıvıl cıvıl programcılarından Duygu Özkan Çakır... Dinleyiciler onun gülen sesiyle uykusuna veda ediyor ve neşesiyle yeni güne hazırlanıyor. 12 yıldır radyodan ses veren Çakır’ın hikâyesi, Ankara’daki yerel bir radyoda başlıyor ve Türkiye’nin en çok dinlenen radyolarından biri olan Süper FM’in sabah yayınlarına kadar uzanıyor. Dinleyicileri onu görmese de kahkahalarından tanıyor. Programlarında kıpır kıpır anonslar yapıyor ve eğlenceli şarkılarda yerinde duramayarak dans ediyor. Kimi zaman da şarkının sonunda nefes nefese kalıyor ve anonsuna heyecanla yetişiyor. Onun da içinde martılar uçuşuyor... Çakır, bir zamanların ‘bayan kahkahası’ Güzide Kasacı gibi ya da şimdilerde televizyonda kahkahalarıyla ünlenen Saba Tümer gibi kahkahasını savuranlardan... Yayında birçok kez gülme krizlerine giren Çakır, radyoculuğun çok samimi bir iş olduğunu söylüyor. Kendisine ‘siz’ denmesinden ve dinleyicileriyle araya mesafe koymaktan da hoşlanmayan Çakır, “Kimseye üstten bakmıyorum, yanlarında duruyorum. Çünkü aynı ülkede yaşadığım vatandaşla aynı gelir seviyesindeyim. Öyle 10 bin dolar alıp üstten bakmıyorum kimseye!“ diyerek bazı meslektaşlarının da kulaklarını çınlatıyor!” Radyocuların iletişim sitelerinden biri olan ‘radyonun tersi’ www.oydar.com’da sektörle ilgili yazılar yazan Duygu Özkan Çakır’ı 06.30 ile 10.00 saatleri arasında Süper FM’den dinleyebilirsiniz...
SÜPER FM’İN NEŞELİ PROGRAMCILARINDAN BİRİ OLAN DUYGU ÖZKAN ÇAKIR’I DİNLEYİCİLERİ “İÇİMDE MARTILAR UÇUŞUYOR” DEDİĞİ KAHKAHASINDAN TANIYOR...
Radyo gönlünüzü nasıl çeldi?
Ankara’dayken tüm radyoları dinler, “Acaba ben de birgün böyle yayın yapabilir miyim?” diye düşünürdüm. Okul için İstanbul’a geldim, bir radyo istasyonunda “Amatör profesyonel radyo programcıları aranıyor” reklamıyla bir radyoya başvurdum. Sesim beğenildi, başladım. İlginç olan ne biliyor musunuz? Reklamı daha bir gün önce, o zamanın parasıyla 200 milyon liraya anneme aldırdığım ‘tape’ten duymuştum. Herhalde kader bu...
Neşeli bir sesiniz ve kıpır kıpır yorumlarınız var... Sizce bir radyocu nasılsa yayında da öyle mi olmalıdır?
Kesinlikle doğal olmalı, yoksa sırf anons yapan bir radyocu olursunuz. Neşeli bir sesim olduğunun söylenmesi hoşuma gidiyor. Genelde de çok gülen bir insanım, bu yayınıma da yansıyor. Kıpır kıpır terimini çok seviyorum. Mesela ben yayında oynamadan duramam. O yüzden bazen anonsa nefes nefese girdiğim ve bunu belli etmemek için çabaladığım oluyor. Programcı kendi gibi olmazsa bir şey olmaz.Çünkü dinleyici benimle tanıştığında da “Aynı radyodaki gibisin hatta daha canayakınsın” diyor.
“Sabahları en iyi ses benim!”
Radyoların Saba Tümer’i gibisiniz, programlardaki gülüşünüzle dikkat çekiyorsunuz, gülme krizleriniz oluyor mu? Nasıl idare ediyorsunuz?
Aaaa aşk olsun ! Bence Saba Tümer’e televizyonların “Dört Dörtlük Duygu”su diyebiliriz! Çünkü o haber spikeriyken ben yine böyle gülüyordum. Çok mu iddialı oldu ne? (Gülüyor) Şaka bir yana, ben de çok benzetiyorum gülüşlerimizi... Birçok kez krize girdiğim oldu, hatta zaman zaman cümlemi bitiremeden potansı kapatmışımdır. Beni ilk kez dinleyen birisi “Gerçekten mi gülüyor, rol mu yapıyor?” diye düşünebiliyor.
Mesela bir gün kabinde kıyafet denerken gülme krizine girdim. Tezgâhtar yanıma gelip “Siz Duygu musunuz?” dedi Bu çok hoş bir şey... Geçenlerde taksiye binmiştim, o da sesimden tanıdı. Demek ki neymiş, yayında kendin gibi olursan fark edilirmişsin...
Sabah saatindeki programınız için iddianız nedir?
Sabah dinlenebilecek en iyi ses benim! Fazla iddialı konuşmayı sevmem, ama eşim bile sesimi seviyorsa herkes sever diye düşünüyorum. Çünkü bu sesi 5 yıldır her gün duyuyor! Yayında dinlemesi daha keyifli geliyormuş, öyle söylüyor.
Her gün aynı neşeyi yakalayabiliyor musunuz? Değilseniz de dinleyiciye bunu hissettirir misiniz?
Tabii ki hayır. Kim “Her gün aynı heyecanla aynı neşeyle yayına giriyorum” derse yalan söylüyordur. Ama şu var, yayına girmeden olumsuzluklardan sıyrılmaya çalışıyorum ve kendimi toparlıyorum. Sabah yayınını çok seviyorum.
“Yayıncı hata yapsa da kendisiyle dalga geçmeli”
Hazırlık sürecinde neler yapıyorsunuz?
Mesela bir gün önceden vereceğim haberleri seçiyorum. O gün, öncesi maç oynandıysa hele ki derbiyse izlemeye çalışıyorum, programda yorumlar yapıyorum.
Yayına gelince de listeme bakıp nerede neyin anonsunu yapacağımı unutmamak içinyazıyorum ama anonslarımı yazmıyorum . Bazıları anonsları yazmaya profesyonellik diyor, ben böyle düşünmüyorum.
Zaten bunu söyleyenler de Türkiye’nin en çok kazanan radyocuları.Yazıp okuyorlar doğal değil... Yayıncı, yayında hata da yapmalı , yapınca kendisiyle dalga da geçmeli.
Konuklu programlarınız devam ediyor mu? Onlar nasıl geçiyor?
En sevdiğim kısım bu aslında salı günleri 13.00’te birbirinden değerli isimler geliyor stüdyomuza. Onlarla konuşmayı çok seviyorum.
Programım sohbet tadında geçiyor. Özel hayata çok girmiyoruz. Bir de bizim Süper FM ve TEV ile yaptığımız sosyal sorumluluk projemiz eğitim için “Ses Ver Türkiye”ye destek verdiler.
En eğlendiğiniz, zorlandığınız, ya da ağzını bıçak açmayan konuklar kimlerdi?
Soru kolay ama cevaplaması riskli. Burak Hakkı‘yı ilk kez konuk aldığımda çok konuşmamıştı. En çok Gripin’de gülme krizlerine girdik. Işın Karaca, Nilgün Belgün, Cihan Okan’la çok güldük. Yeşim Salkım gelmeden çok korkmuştum “Beni döver” diye... Kendisine de söyledim ama hiç öyle olmadı, çok keyifliydi.
Hepsini çok seviyorum...
“Yayından önce dil açma egzersizleri yaparım”
Yayından önce neler yaparsınız? Takıntılarınız var mı?
Yayından önce rrrrıırrr sssııııı şşşiiii zzzıııı gibi sesler çıkarırım! (Gülüyor) Şimdi komik geldi, ama dili açmak için süper bir şey! Bir de kalemle, okumam gereken metni okurum, eğer bunu yapmamışsam genelde dilim sürçer. O yüzden önemli bir uygulama bu! 2 tane kuzum var, oğlum 1,5, kızım 4,5 yaşında... En önemlisi de uyuyan kuzularımı
öpmeden evden çıkmam...