Alem FM’de kurulduğu günden beri yayın yapan deneyimli radyocu Mansur El Sabah, eğlenceli ve güldüren programlarının yanı sıra içine sivri mesajlarını kattığı, mizahın her tonunu buluşturduğu tuvalinde dinleyicilerine her gün farklı bir resim yapıyor. Kendine özgü bakış açısı ve farklı üslubuyla dikkat çeken Mansur El Sabah, radyonun milyonlara ulaşabilme ‘sihrini’ kullanıp kafasına takılanı sesine yüklüyor ve avaz avaz bağırıyor! Dinleyicilerini görünenden ötesini keşfetmeye çağırıyor ve dumansız hayata kavuşturabilmek için arada bir onların kulaklarını da çekiyor. O ayrıca programlarda uçuşan kelimelerinin de bir yerlere dokunabilmesi ve hayatta kalabilmesi için iki kitap yazdı. “Radyonun içinde adam mı var?” diye düşündüğü vakitlerden, bugünlere gelen ve o adamlardan biri olan bol ödüllü Mansur El Sabah’la Babıali geleneğinin gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla düzenlenen Babıali Şenlikleri’nde, Sultanahmet’te buluştuk. Alem FM’in canlı yayınlarını yaptığı otobüste sohbet ettik ve programına tanık olduk. Mansur El Sabah hafta içi her gün 16.00-17.00 saatlerinde yayında...
Hayalinizi süslüyor muydu radyoculuk? Serüveniniz nasıl başlıyor?
Radyo televizyon teknisyeniyim. Benim de hayalim radyoydu. Küçükken radyonun içinde kim var? diye merak ediyordum. Radyonun içini de açtım, baktım!
Küçük yaşlardan beri konuşkan ve hikâyeleri iyi anlatan biriydim. Radyoculuk için yaratılmışım. Radyonun makinasını araştırırken konuşabilme yeteneğim ve teknik bilgimle radyocu oldum.
Zamanında isminizle ilgili birçok rivayet dolaşmış dilden dile...
Radyo kurulduğu zaman Aziz Üstel, Mehmet Ali Ilıcak’la sohbet ediyor. Ilıcak, “Sabah saatleri çok önemli, bu saatlere el atacak biri gerekiyor” diyor, Aziz Üstel “Mansur sabaha el atar” diyor. Böylece Mansur El Sabah ortaya çıkıyor ve o dönemler Kuveyt’ten gelen radyocu diye ün salıyorum!
Ama, sabah vaktiyle başlayan hikâye şimdilerde akşam üzeri yazılıyor...
Radyonun temeli sabah yayıncılığıdır. Yayın hayatımın büyük bölümü sabah yayınlarıyla geçti. İkisi de çok farklı, sabah yayın yapmanın avantajı çok. Sabah herkes aynı saatlerde yayına başlıyor, akşam erken topuklayanlar da var!
Bir saatlik yayın sizce az değil mi?
Radyomuza yeni arkadaşlar geldi, biz de yer verelim diye, misafirperverlik yaptık, sıkıştık! Enerjimizin korunması ve nefesimizin korunması açısından şimdilik bir saat yeterli...
“Radyo bir aşk, hedefin ta kendisi”
Peki 14 yıldır, enerjinizi nasıl koruyorsunuz?
Mesleğinizin devamlılığını istiyorsanız, her şeyden feragat etmeniz gerekiyor. Yayına çıkmadan kimseyle dalaşmam. Moral bozacak kişilerle konuşmam.
Maske takıp yayınlara girenler de var, ruh ruha yayın anlayışım var. Yaşadığım her şeyi dinleyicilerimle paylaşıyorum. Dinleyiciyle biz dostuz.
Televizyonda da program yaptınız, hangisi daha büyülü?
En önemli fark samimiyettir, televizyonda zorunlu olarak samimi olursun, çünkü orada bir şeyler göstermek zorundasınız. Üç, iki, bir... dendiği zaman değiş tonton durumu oluyor!
Bunu yapmakta zorundasınızdır, televizyonun kaderi budur. Radyoda bir yere takılır ım, ona, buna kafam taak diye vurur ama, “Affedersiniz bir şey düşürdüm” derim. Televizyonda birinin kontrolü altındasınız. Radyoda kaptırıyorsunuz kendinizi.
Bir keresinde radyodan öyle bir hapşırdım ki Amerika’dan ‘çok yaşa’ mesajları geldi. Radyomu aksatmadan televizyona evet diyorum.
Peki radyocu olup da televizyona geçen radyocular
hakkında ne düşünüyorsunuz?
İki türlü radyocu var, sadece radyo aşkıyla bu işi yapanlar, radyoya program yapmaya gelenler. Bizim için radyo hedefin ta kendisi. Radyo bir aşk, parayla tercih edilecek bir şey değil.
Radyodaki hedefiniz nedir?
Her gün hedefim, yeni bir şeyler söylemek. Yeni bir söz söylemek, yeni bir mesafe kat etmek...
Programınızı siz nasıl anlatırsınız?
“Siz bana bir saatinizi verin, ben size dünyayı” sloganım var. Yeni sloganım da hazır. Denizyıldızlarını dinazorlardan kurtaran program! Lay lay lom bir program değil, komik bir program da değil. Mizah, karası, pembesi, laciverti hepsi var.
Esprisini yapacağım konuları inceleyen araştıran biriyim. Gördüğüm her şeyi dinleyicilerle paylaşıyorum. Tiplemeler, taklitler, profesörler, ses karakterleri, onları canlandırıyorum. Hayatta ne varsa Mansur El Sabah Show’da var.
Aklınızdan geçeni ardınıza da koymuyorsunuz?
Konuşkan yaratılmışım! Her şeye değiniyorum, hükümeti de eleştiriyoruz, muhalefeti de...
Güzellikleri de söylüyoruz, gerçekçi bir radyocuyum. Gerçek hayatta neysem mikrofonun başında da öyleyim.
“3000 dinleyicimi sigaradan kurtardım!”
Sigaraya savaş açtınız... Savaşı kazanabildiğinizi düşünüyor musunuz?
14 yıl yayınlarımı sigaraya karşı yaptım
ve birçok şeye karşı... “Sen mi değiştireceksin dünyayı?” eleştirilerini de aldım. Kaç kişiyi kurtardım bu sigaradan? 3000’e yakın kayıt var... Bir kişi bile olsa ben görevimi tamamlamış olurum.