Romina, 18 yıldır radyolardan sesini duyduğumuz, arada ufak tatlı kaçamaklar yapıp radyo dünyasından kısa bir süre de olsa uzaklaşan, ama mikrofon özleminin ağır basmasıyla yeniden dinleyicisiyle buluşan gözde isimlerden biri... Farklı ve neşeli programlarıyla radyoların asi ve sivri dilli programcısı olarak anılan Romina,“Burada çok özgürüm” dediği Radyo Hitmix’ten dinleyicilerine seslenmeye devam ediyor. Onu dinlerken bir arkadaşınızla sohbet eder gibi hissettiğiniz tavırlarıyla da radyo dinleyicisinin gönlünde yer ediniyor. Romina, radyoların en çok dinlenildiği zaman diliminde 18.00 ve 20.00 saatleri arasında doğallığını kuşanıp çıkıyor rakiplerinin karşısına... Programda Türkiye ve dünya gündeminde yaşananları “ti”ye alarak yaşananları kendi üslubuyla sorguluyor... Kahkahalar eşliğinde geçen programda ince ince dokundurarak, ağzına geleni ardına koymayan Romina,“Öyle hadiseler yaşanıyor ki, değinmeden edemiyorum, onlar yapmaya utanmıyor da ben söylemeye mi utanacağım?” diyor. Radyo yayıncılığının yanına televizyon programları ve tiyatro oyunlarını da iliştiren Romina, “Tiyatro Ti” ile birlikte “Herkesin çok hoşuna gidecek” dediği yeni oyununun da sinyallerini veriyor ve iki sezondur devam eden “Melekler Korusun”daki rolüyle de adından söz ettiriyor. Dinleyicisinin yıllardır bildiği gibi bu kez 105.8 Radyo Hitmix’te “Romina Yayında”...
SİVRİ DİLLİ RADYOCU ROMİNA, ”RADYO ÂLEMİNDE KADIN ŞOV PROGRAMCILARI YOK!” DİYENLERE “ÖYLE KADIN PROGRAMCILAR VAR Kİ, BÜYÜK LAF EDENLERİN EGOLARINI ORTADAN ÇATLATIR!” SÖZLERİYLE KARŞILIK VERİYOR!
Son 18 yılın en eğlenceli programlarını yapıyorum... Bunu sanırım biraz olgunluğa ve onun getirdiği başka türlü bir bakış açısına borçluyum. Tecrübe sahiden önemli birşeymiş. Hayatımın her alanında kendi geçmişimle kıyaslı giderim ve baktığımda “İyi ki 18 yıl evvel başlamışım bu işe” diyorum yoksa büyük saçmalıklar yaparmışım şimdi...
Radyo Hitmix’te kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Hitmix, son derece özgür bir alan... Doğrusu daha önceki radyolarımda da bana kimse “Şunu bunu söyleme” dememişti, ama burada bambaşka bir rahatlık yaşıyorum. Günlük telaşlardan, her akşam programına girince sıyrılabiliyorum. Bir de tabii yayın saatinin getirdiği daha ağır bir sorumluluk var, tüm radyoların en çok dinlendiği saati kotarmak, bana daha bir heyecan veriyor.
Programda ipler sizin elinizde midir, dinleyicinin elinde mi?
Çok uzun yıllardır dinleyiciyi özel günlerin dışında yayına katmadan devam ediyorum. Çünkü formatım programcının performansı üzerine kurulu. Hatta sırf bu yüzden yine çok özel dostlarımın dışında programa konuk dahi almıyorum.
Eğlenceli programlarla güldürüyorsunuz, nedir sizce radyoyu vazgeçilmez kılan?
Özellikle bizim meslekte çok ciddi bir kaygan zeminde yürüyoruz,herkes farkında. Ama başka bir gerçek var ki radyo bütün bunlara rağmen manevi olarak hep çok daha güvenlidir. Birinci sebep bu olsa gerek... Bunun dışında eğlenceli programlar yapıp insanları güldürdüğümü söylüyorsun, senin fikrinden çıkışla şöyle diyeyim; düşünsene kimse seni görmüyor, ama söylediğin her sözü sesinle, vurgunla o insanlara geçirebiliyorsun...
Yani bu işin görselliği olsa iki tane objeyle veya jest mimikle kotarabileceğin bir işi, sadece sesinle yapıyorsun. Bunun insanı ne kadar geliştirdiğini ve zaman zaman bunu başarabilmek için ne kadar zorladığını tahmin edebiliyor musun? Eh şimdi sen söyle nasıl vazgeçeyim ki! (gülüyor.)
Radyo dünyasında kadın şov programı yapanlar yok derler, ya da kadın programcılarla geçinebilmenin zorluğundan bahsederler, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Oturma organımdan bir parça vermek isterdim kendilerine ama çok kıymetli, kusura bakmasınlar! Bir erkek programcı, “Ben kadın programcı istemem, sevgiliden ayrılıyor programa yansıyor, sinir yapıyor” gibi laflar etmişti.
Bu tür cümleleri kurabilmek de ayrı bir cüret istiyor doğrusu. Çoluk çocuğa yayın teslim etmeye o kadar alışmışlar ki, sanırım bundan kapılıyorlar bu tür fikirlere. Öyle kadın programcılar vardır ki, bu tür adamların egolarını orta yerinden çatlatır! İşte dönüp dolaşıyor aynı yere geliyoruz. Had bilmek çok mühim bir şey.
Peki sizin kahkahalarla ve severek dinlediğiniz programcılardan kimler?
Olmaz mı? Ayça Şen taptığım kadındır.
Sivri dilinizle anılırsınız... ‘İpin ucunu kaçırdım’ dediğiniz oluyor mu?
Valla bazen işin ucunu kaçırdığım illaki oluyor da, bir şekilde kılıfına uydurmaya çalışıyorum. Otokontrol orda devreye giriyor. Ama ne yapayım öyle hadiseler yaşanıyor ki... Şimdi, o yapmaya utanmamış ben söylemeye mi utanacağım...
Uzun yıllar radyodan ses veren biri olarak radyo dünyasında neler canınızı sıkıyor?
İnsanlar her şeyi gereğinden fazla, öyle bir abartıyor ki. Yahu 85 şirketli uluslararası holding yönetip dünya ekonomisine yön veriyoruz sanki!
En basitinden bir müzik direktörlüğü koltuğuna bile oturduklarında sanırsın küçük çaplı bir ülkenin yönetimine gelmişler.
Yapılması gereken basit işte... 500-1000 arasında bir şarkıda dönüyoruz, yapılması gereken standartlarla belirlenmiş, hangi tempo, hangi saatte olmalı herkesçe malum... Daha neyi büyütüyorsun? Yap işini otur aşağıya! Ama nerede?
O halde sizin bir radyonuz olduğunu varsayalım... Nasıl bir radyo olur?
Tevazu gösteremeyeceğim, kafası çalışan bir radyo olur. Muhakkak eğlenir. Dikkat edersen eğlenir diyorum, eğlendirir demiyorum. Yadsınamaz gerçektir ki, ben eğlenirsem, seni eğlendirebilirim. Anarşist bir radyo olur sanırım, ama sözünü söylerken hakaret etmeden söyler ki bunun yolları var. Hem böylesi daha zekice...
Radyoculuk nereye kadar, sizce bir radyocunun belirli bir süresi, bir yaşı var mıdır?
Ömrümün yarısını bu işi yaparak geçirdim ve daha ne kadar yapabilirim? Sevimsiz ve mankafa bir ihtiyar oluncaya... Sahiden “Eee yeter be sıkıldım” diyene kadar...