Yeliz Aras Çelikel

Yeliz Aras Çelikel

yeliz.aras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Radyoda bazı sesler vardır ve nerede hangi frekansta duyarsanız duyun hemen tanır ve hatırlarsınız... Böyle bir isim Şebnem Öz Doğan... Yıllar önce dinleyicisiyle tanıştırdığı “Şebnem’le Mecburi İstikamet” hâlâ devam ediyor, mecburiyetten değil, dinleyicinin radyo programcısına bağlılığından, sevgisinden... Şebnem Öz Doğan, evlilik ve çocuk sahibi olma gibi hayatının dönüm noktalarından dolayı istikametinin yönünü değiştirerek radyoya kısa kısa aralar verdi. Ama “Olgun yaşta çok daha keyifle yapılıyor” dediği radyoculuktan da vazgeçmedi. Doğan, Türkiye’nin en çok dinlenen radyosu, İstanbul’da 92.0 frekansından yayın yapan KRAL FM’den 19.00 - 21.00 saatleri arasında dinleyicilerine sesleniyor. Daha önce medyanın birçok bölümünde çalışan, gazetelere müzik yazıları ve haberler hazırlayan Doğan, “Asıl aşkım” dediği radyoya ilk günkü heyecanla yoluna devam ediyor. Programında günün önemli olaylarına farklı ve mizahi bir üslupla değiniyor, akşam trafiğine neşe oluyor. Doğan, ayrıca Kamuran Akkor, Barış Manço, Orhan Gencebay, Zülfü Livaneli, Gülden Karaböcek, Neşet Ertaş ve daha birçok özel ismin şarkılarını hazırladığı ve onları telefonla dinleyicileriyle buluşturduğu “Unutulmayanlar” isimli programı da sunuyor.

Haberin Devamı

Kral FM'in sevilen programcılarından Şebnem Özdoğan, "Radyocu, olgunluğa eriştikçe, biriktirdikçe, okudukça ve geliştikçe konuştuklarını daha çok dinletiyor" dedi.

‘Radyoculuk olgunlukta daha güzel bir meslek’

Şebnem Öz Doğan’ın 2,5 yaşındaki oğlu Kaan Tan da radyoculuğa şimdiden göz kırpıyor.

Radyo dünyasına nasıl adım attınız?
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okurken, yerel bir radyoda başladım. Radyoyu çok sevdiğimi ve meslek olarak yapmak istediğimi anladım. O zamanlardaki radyoculuk ile bu zamanki radyoculuk farklıydı. Saatlerce yayın yapardım. Ben gece yayınlarını farklılaştırdım, şiirli ve daha ağır programlar yerine, hareketli şarkılar çalıyordum.

Arada kaçamaklar yaptınız ve radyodan uzaklaştınız... O dönemlerde neler yaptınız?
1 sene Amerika’ya gittim. Seyahat ettim. Evlendim mola verdim... Ara veriyorum, ama yine dönüyorum.

Radyonun hangi vazgeçilmez özelliği sizi yeniden mikrofon başına döndürüyor?
Radyo, olgunlukta daha güzel yapılacak bir meslek. Manken ya da bir futbolcu değilsiniz, onun için belirli bir yaş sınırı yok. Radyocu biriktirdikçe, olgunluğa eriştikçe okuduğu, gördüğü şeyleri daha güzel aktarıyor. Bana radyo çok keyif veriyor. Yayındayken bazen arkadaşlar geliyor ve “Abla niye öyle konuşuyorsun?” diyorlar. Elim kolum hareketlerimden dolayı... Çünkü karşılıklı konuşuyor gibi anlatıyorum.

Türkiye’nin her yerine ulaşmak size neler hissettiriyor?
Daha önce çalıştığım radyoda bir kitap kampanyamız vardı. “Okul binamız var, ama kitaplarımız yok” diye mektup aldık. Kampanya yaptık veDiyarbakır’a gittik. Yanıma 10 yaşında bir kız çocuğu yaklaştı “Şebnem Abla ben de sizi dinliyorum” diye... Kapalı bir odada konuşuyor gibiyiz, ama bizi hangi şartlarda kim dinliyor ilk o zaman farketmiştim.Uzaklara ve o kadar çok insana ulaşmak, sorumluluk yüklüyor.

Radyonun ilk seslerinden biri olarak radyoculuğun bugün geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz?
Aslında her sektörde olduğu gibi bazı sorunlar var. Özel radyoculuk yeni ve çok zorlu gidiyor. Radyoculuk adına daha yeni yeni yasalar çıkıyor. Taşlar yerine zor oturuyor. Meslek olarak kabul edilmesinin de zaman alacağını düşünüyorum.

İnternet ve gazete haberlerinin dışında da özel haberleri dinleyicilerinize sunuyorsunuz...
Programımın çatısını müzik oluşturur. Ana malzemem müziktir. Kulağım deliktir, sektörle ilgili haberler, özel dedikodular da bana gelir. Müzikle ilgili ilk haberleri dinleyicilerimle paylaşmak beni mutlu ediyor...
Mesela Gülden Karaböcek’le ilgili bir haberi ilk ben verdim. Güncel isimlerin dışında Ahmet Özhan, Arif Susam gibi özel isimlerle de ilgili haberleri veriyorum.

İletişim Fakültesi mezunu biri olarak, radyoda kazandığınız birikimlerinizi öğrencilere aktarma gibi bir düşünceniz var mı?
Evet, üniversite öğrencilerine yönelik hedeflerim var. Birikimlerimi paylaşmak istiyorum. Radyo programcılığı hakkında dersler vermek istiyorum.

Programınız tam da yoğun bir zaman dilimine özellikle de trafik saatine denk geliyor, radyoların çok önemsediği bu saatlerde yayın yapmak sizi nasıl etkiliyor?
19.00 - 21.00 saatleri arası programım. Ben hayatımdaki gibi sakinimdir. Bizden sonra gelen 6 radyonun toplamı kadar dinlendiğimiz için de rahatım. Genelde akşam programları belirli gruplara hitap ediyor. Bizim her kesimden dinleyicimiz var.

Dinleyicilerle ilişkileriniz nasıldır?
Genelde dinleyiciler şarkı falan ister, ama benim dinleyicilerim, benden yorum istiyor. “ÖSS ile ilgili yorum yapar mısınız?” gibi... Aileden biri, abla gibi düşünüyor, o sıcaklığı samimiyeti veriyorum. “Biz Kralcılar aileyiz” deriz ve gerçekten öyle bir bağımız var. Sanatçılarla da iletişimimiz çok iyi...
Ben Edip Akbayram’ı “Edip Ağabey” diye arıyorum, dinleyiciler de beni “Şebnem Abla” diye arıyor. Aramıza öyle mesafeler koymuyoruz. Kral FM’in imajı her zaman bizim önümüzde, radyonun önüne geçmiyor, ama bizler de her birimiz ayrı ayrı kendi tarzımızda, kendi programlarımızla güçlü isimleriz...

‘Radyoculuk olgunlukta daha güzel bir meslek’

‘Kral FM’in güçlü imajı her zaman biz programcıların önündedir. Biz de her birimiz ayrı ayrı, tarzımızda özel programcılar olarak yolumuza devam ederiz.’