Serdar Gökalp yeni nesil genç komedyenlerden biri... Uzun zamandır kendisiyle bir araya gelmek istiyorduk ama çakışan zamanlardan bir türlü denk gelemedik, çünkü kendisi epey yoğun dönemlerde... Radyo programı dışında televizyon ve tek kişilik gösterileri derken nihayet Best FM’de buluştuk ve komedi ağırlıklı renkli programını konuştuk. Gençlerden oluşan kalabalık ekibini de ‘İstanbul’ manzaralı terasta fotoğrafladık. Önce biraz geriye doğru yol alıyor ve çocukken kurduğu ‘radyo programcısı olma’ hayaline gidiyoruz, ardından 98.4 Best FM’le tanışmasına derken dinleyicilerle yaşadığı birbirinden ilginç hikâyeleri de bizimle paylaşıyor. Serdar Gökalp bu içten sohbetin bize özel olduğunu “Birçok röportaj teklifini geri çeviriyorum” diyerek vurguluyor. Gökalp, komik, eğlenceli ve dinamik bir yayınla radyoculuk hayatında ilk önce gece dinleyicisinin gönlünü fethediyor ardından gündüz kuşağında haftaiçi her gün 12.00 -15.00 saatleri arasındaki dinleyiciyi yakalıyor. Yazdığı komedi filmini çekmeyi hayal eden Serdar Gökalp, ‘Güldüren’ ismiyle hazırladığı tek kişilik gösterilerine de eylül ayında devam edecek.
Uzun yıllar gece yayını yaptınız ve artık gündüz saatinde yayındasınız...
Gündüze geçerken değerlendirmelere baktığımızda şu an yayın yaptığım saatler, radyoların en çok dinlenildiği saatler. Gece çıkış noktamdır, haftada bir, gece yayını yapıyoruz. Gece iyidir fakat farklı yapacağımız işler için bu saat daha verimli geldi. Gösterilere başladım, televizyon programı da yaptım.
Peki program saati değişince programın formatında herhangi bir değişiklik oldu mu?
Değişmedi fakat eklemeler oldu. Mesela ‘Garibal enfeksiyon’ diye bir şey yapıyoruz. Twitter’da bir cümle başlatıyoruz, boşlukları dolduruyoruz. Bu bölüm biz programa başladığımızda sosyal ortamda en çok konuşulan konu haline geliyor. Ben sosyal medyanın bu kadar büyük olduğunu benim telefon şakalarının çok tıklandığını öğrendiğim zaman anladım.
O telefon şakaları dinleyicinize dinleyici katmıştı...
Beni sadece telefon şakasını yapan ve bunları internette yayınladığımı düşünen bile var. Bodrum’da bir adamla karşılaştık beni sesimden tanıdı “Abi kimim ben?” dedim. “Sen internette şaka yapıyorsun ya” dedi. Radyocu olduğumu bilmiyor!
Aslında bu telefon şakaları arkadaşlarımın “Bana şunu bir işletir misin?” demesiyle başladı. İlk önce arkadaşlar arasında mesela bir arkadaşın sevgilisini işletiyorduk. Biz bu işletmeleri insanların sevdiği gibi yapıyorduk, yani telefon şakası değil de telefon sıkıştırması. Emlak terörü, papatya şakası gibi çok tıklanan şakalarım vardı biz bu şakaları unuttuk sonra televizyonlarda değerlendirildi, yüzyılın şakası falan seçildi.
Programlarınızın tekrarları da var, kendinizi dinliyor musunuz?
Kendi yaptıklarımın büyük takipçisiyim özellikle yayınla ilgili her şeyi takip ederin. Genelde
kendimi dinlerim ama her gece tekrarım var, oturup dinleyemiyorum o saatlerde dışarıda olunca taksilerde denk geliyorum. O yayınları canlı yayın sanan da var “Niye mesajlarımı oku muyorsun?” diye tepkiler geliyor.
Geniş bir ekibiniz var, yayın arkasında neler yaşanıyor?
Yayın arkası da çok eğlenceli... Arkadaşlar röportaj yapıyor, Yasemin’in tenceresinden köşemiz var. Bahadır akışımızı ayarlar, Ecemnur arkadaşımız yeni katıldı. Tayfun da röportajlarla ilgileniyor, Ömer de yardımcımız. Çok daha kalabalık olduğumuz dönemler de oldu. Biz sohbetten, beraber vakit geçirmekten hoşlanan bir ekibiz ve dışarıda da görüşüyoruz. Yayın öncesinde bir hazırlığımız yok.
Mikrofon açılıyor ve sohbet başlıyor. Ben programlarda çok rahatım, hiç heyecanlanmıyorum. “Serdar Yayında” programı bir erkek çocuğunun hayalidir, çocukken en büyük hayalim buydu, radyoda herkesin dinlediği bir isim olmak.
Televizyon programı da yaptınız...
Üçgen bir masada oturup da albümü yeni çıkmış biriyle ne konuşabilirim ki! “Merhabalar albüme kaçıncı klip” gibi aynı sorular... Çok farklı formatta bir program yapacağım.
Genelde radyodaki programlar televizyona taşındığında uymuyor, pek tutmuyor...
Her formatı televizyonda yapamazsın ki mesela bizim radyodaki esnek bir format. Bir dinleyici arıyor “Abi sevgilimden ayrıldım” diyor. “Ver numarasını arayalım” diyorum. Bunu televizyonda yapabilir misin?
Peki televizyondaki rahatlık mı radyodaki mi?
Radyo benim dünyam, yarın öbür gün ne yaparım bilimyorum ama mutlaka ve mutlaka kendi yayın saatimde mikrofonu açarım!
Radyo, televizyon, gösteriler derken, mesleğiniz sorulduğunda cevabınız ne oluyor?
Tabii radyocuyum. Çıkış noktam radyoculuk, hiç gocunmam! Ama artık hepsinin özeti komedyen olarak anılıyorum, sağ olsunlar öyle diyorlar.
Gösteriler devam ediyor mu?
Eylül ayında yeniden başlayacağız.
Ben çok zor gülerim aslında!
Gösterilere ilk başladığımızda baktım
ben gülüyorsam komiktir. Hikâyelerimi ilk Best FM dinleyicilerine oynadım, baktım gülünüyor,
sonra profesyonel olarak başladık.
‘Yüzükle geldi evleneceksin dedi’
Yayındayken haber verdiler. Bir hanım gelmiş İzmir’den valizle, “Fotoğraf çekinebilir miyiz?” dedi. Çıkarken arabanın önünde bekliyor, arabayı da biliyor! Gittim yanına, “Sen şimdi İzmir’e gelsen biz seni dışarıda mı yatıracağız, ben sana geldim” dedi! Birkeresinde de bir ildeyim bir hanım yüzük koydu önüme! “Bunu bugün takacağız” dedi, yanındaki kızını göstererek. “Bu kız her gece seninle 3 saat telefonda konuşuyor, artık bunun adını koyalım” dedi. Ben de şaşırdım ne diyor diye, meğer kızı geceleri radyoyu kulaklıkla dinliyormuş! Annesi “Kim o kızım?” diye sorunca da “Serdar anne ya” diyormuş! Beni 1 sene dinlemenin sonunda gösteriye yüzükle geldiler!
‘Polis beni tanıdı sandım, ceza kesti!’
Birgün arabayla bir yemekten dönüyorum polis çevirdi “Sağa çeker misiniz?” dedi. Beni görünce “Aaa Serdar abi nasılsın?” dedi. “Niye çevirdin, tanıdın da mı çevirdin?” dedim. Arabanın sis farları açık unutulmuş. “Serdar abi” deyince ben de havaya girdim tabii... Üstüne “Abi bir imza alabilir miyim?” deyince iyice havaya girdim, tanıdı ya imza istiyor diye... Bir baktım ki ceza makbuzu için imza istiyor! Hâlâ saklıyorum. Bir de üstüne fotoğraf çekindik!
‘Kıymalı pide yiyorsun Serdar olamazsın!’
Beni daha önce görmeyen ve dışarıda karşılaştığım dinleyiciler benim ben olduğuma inanmıyor! Konya’dayız beni çok seviyormuş diye bir çocuk getirdiler yanıma, geldi “Serdar sen misin?” dedi. “Hadi be kıymalı pide yiyorsun neren Serdar senin“ diye küfrü bastı!