Onlarınki bir aşk hikâyesi... Siyah beyaz olmasa da film gibi biraz... Hikâyenin esas kızı Sunny, Türkçe müzik radyosu Radyo D’den, hikâyenin jönü Mert Ruscuklu da dünya müziklerinin radyosu Virgin Radio’dan ses veriyor. Evet, film gibi çünkü; yıllardır ikisi de radyoculuk yapıyor ve birçok ortak arkadaşları var, aynı ortamlarda bulunuyor, ama yıllardır tanışmamışlar. Film karesi gibi, biri oraya biri öteki tarafa savrularak bakışları çakışmadan yan yana geçiyor. Bunu şimdilerde baktıkları fotoğraflardan anlıyorlar... Gel zaman, git zaman kader ağlarını örüyor ve bir doğumgünü partisinde dans ediyor ve hikâyelerinin önsözünü yazıyorlar. Devamında gelişiyor her şey... Sohbetler çoğalıyor, radyodan özel mesajlar gönderiliyor. Mert Ruscuklu o dönem çalıştığı, konuşma süresinin çok kısa olduğu radyodan bile , “Aşkın güneşli hali” dediği Sunny’e göndermede bulunuyor. Yeni evlenen ve aynı meslekte olup yıllardır tanışmadıklarına hâlâ şaşıran çift, bu durumu ‘doğru zamana’ bağlıyor. İki radyocu aynı evde neler yaşar? Müzik komşuları rahatsız eder mi? Sesleriyle para kazanan insanlar olarak birbirlerine seslerini yükseltirler mi? Radyo dünyası hakkında neler konuşurlar? Tüm bu soruların yanıtını almak için, çiçeği burnunda mutlu çiftimizle balayı ertesi Sunny’nin eğitim aldığı Akademi İstanbul’da buluştuk. Sunny ve Mert Ruscuklu’yla kahkahalar eşliğinde sohbet ettik. Sunny, Radyo D’de haftasonu 10.00-14.00 arası, Mert Ruscuklu ise hafta içi her gün 14.00 - 18.00 Virgin Radio’da...
BİRBİRLERİNİN ‘RADYOCU’ OLDUĞUNDAN HABERSİZ TANIŞTILAR, AŞKIN FREKANSINDA BULUŞTULAR VE EVLENDİLER... EVDE BİRBİRLERİNE, FARKLI RADYOLARDAN DA DİNLEYİCİLERİNE SES VERİYORLAR
İki radyocu evlenince doğal olarak ‘radyoda tanışmışlardır’ diye düşünülür...
Sunny: Biz hep aynı ortamlarda bulunmuşuz, ama birbirimizi hatırlamıyoruz. Sonra ortak arkadaşlarımızın çektiği fotoğraflara bakınca farkettik ki, ne çok karşılaşmışız. Filmlerdeki gibi, birimiz bir tarafta diğerimiz başka bir tarafta, tanışmamışız.
Mert Ruscuklu: İşin ilginç yanı, aynı sektörde olup birbirimizi tanımıyorduk. Doğru zaman, biz buna çok inanıyoruz. Kocaman tesadüfler üzerine bir arkadaşımızın doğumgününde bir araya geldik. Orada tanıştık.
S.: Orada oynuyoruz, dans ediyoruz, ama ne iş yaptığımızı hâlâ bilmiyoruz!
M.R.: Kimse kimseye çıkma teklifinde bulunmadı, birbirimizde numaramız yok, denk gelirsek konuşuyoruz... Yine arkadaşlarımız sayesinde bir kahvaltı yaptık. İlk gün sandalyeden düştüm!
S.: Ben de daha yeni tanışmışız ya gülemedim bir türlü!
M.R.: “Rahat ol, gülebilirsin” dedim. Uzattı elini ve çok tok sesle “Bir şey var mı ?” dedi.”
Düşüş, aşkın yükselişi oldu demek?
M.R.: Mutluluğa ihtiyacımız varmış.
S.:İlk önce çok iyi arkadaş olduk, “Aslında buymuş mutluluk” diyoruz...
M.R.: Birbirimizin ruhunu gördük. Duygular anlatılmıyor. Ben Virgin Radio’da Geveze’nin programında evlilik teklifi yapmayı düşündüm, arkadaşlarla çok heyecanlandık, ama Sunny uzaktaydı ve bizi dinleme zamanını denk getiremedik.
Radyoyla ilk tanışmanız nasıl oldu?
S.: Benimki meraktı. İnsan ilişkilerini seven ve çok konuşan biriydim. Birçok radyoda çalıştım. 3,5 yıldır Radyo D’deyim. Bir yandan oyunculuk yapıyorum. Radyo programımda da doğalım ve hayatı konuşuyorum.
M.R: Seslendirmeyle başladım, ardından radyo geldi...
Radyocu radyocuyu iyi anlar mı?
M.R.: Evet! Dün gece saat 04.30’da eve döndüm. Reina’dan canlı yayın yaptım. Başkası olsa bu tempoyu zor anlar.
S.: Televizyonda tatil programı yaptım, gidiyordum 1,5 ay yokum! Başkası anlayabilir ve anlayışlı olabilir mi?
Evinizde müzik de susmuyordur...
M.R.: Evet, susmuyor. Müzik anlayışım da değişti. Radyodaki ticari şarkıları evde dinlemiyorum. Eve iş getirmiyorum!
S.: Dünya müziklerinde buluşuyoruz. Bu aralar Afrika müziklerini keşfediyoruz.
Televizyonda da ayrı ayrı yer aldınız, radyodan niye kopamıyorsunuz?
M.R: Seslendirmede ve televizyonda birçok kişi olur, her kafadan ses çıkar, ama radyoda kontrol sende. Radyoda her şey senin, sen orada özgürsün...
S.: Radyoyu çok seviyorum, radyo dinleyicisi çok samimi ve sadık. Mutlu hissettiğim, sığındığım bir yer gibi... Küçücük teknede bile beni dinliyorlar.
Programlarınız hakkında birbirinize fikir verdiğiniz oluyor mu?
M.R: Mesela, Sunny’e “Tarkan’ın albümüne yorum yapsana” diyorum. Ben yabancı radyoda olduğum için yorumları ona paslıyorum.
S.: Mert, bana bazı anonslarımda seslendirmeler de fikir veriyor, “Enerjini düşürme, şöyle yap böyle yap” gibi...
Birlikte bir radyo programı yapmayı düşündünüz mü?
M.R.: Hiç düşünmedik, ama televizyon programı düşünüyoruz. Doğal bir hayatımız var, endişemiz ise çok doğalız, doğallığımızdan “Oynanıyor” denilebilir. Ama biz böyleyiz...
Ayrı ayrı dinleyicileriniz ve aralarında fanatik olanlar da vardır, evliliğinize nasıl tepki verdiler?
S.: Bizi çift olarak seviyorlar, Mert’in dinleyicileri beni de tanıyor artık...
M.R.: “Seni çok seviyorum, ama artık evlisin” diye mesaj yazıyorlar. Biz mutluyuz ve bunu yayınlarımıza da yansıtıyoruz. Dinleyicilerim “Bana sesin bile değişti” diyorlar.
İkinizin de işi ‘ses’le... Siz şimdi evde sesinizi de yükseltmezsiniz...
S.: Aynen öyle, kavga edemiyoruz. Hemen sesimizi kullanarak sakin tepkiler veriyoruz.
M.R.: Yüksek sesle konuşamıyoruz, sesimizi satmayı biliyoruz. Öyle anlarda birimiz radyocu, birimiz dinleyici oluyor.
Bu aralar radyo dünyasında neler canınızı sıkıyor, aranızda ne konuşuluyor?
S.: Yıllar önce şarkıları da kendimiz ayarlıyorduk, sevdiğimiz şarkıları çalardık. Herkesin bir tarzı vardı. Ben o sistemi çok özledim. Dinleyen programcısına göre dinlerdi. Şimdi şarkılarda bile
objektif olunmuyor.
M.R.: Ticari kaygılar bunu yapmamızı gerektiriyor. Radyolarda tekelleşmeler var. Radyocular için de, sanatçılar için de en sıkıcı olan kısmı. “Şu şarkıyı çal, bu şarkıyı çal” gibi radyolar bile birbirlerini yönlendiriyor. Sistem bundan zarar görüyor. Yabancı müzik radyoları o yüzden çok cool... “Çalıyorum, çalmıyorum” diye bir şey yok!