Yeliz Aras Çelikel

Yeliz Aras Çelikel

yeliz.aras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bazı radyolar çok ses getirir, popülerdir ve her yerde o radyo konuşulur. Bazılarıysa sessiz ve derinden gider... Kanaltürk Radyo da derinden ilerleyen radyolardan biri... Kurulduğu ilk dönemde Alaturka şarkılarla dinleyicisiyle tanışan radyonun, daha sonra yönetiminin değişmesiyle birlikte yayın akışında da farklılıklar oldu. Daha çok pop şarkılara ağırlıklı veren bir radyo haline geldi. Kısa ve öz konuşma, bol müzik kriterleriyle çizgisini değiştirmeyen radyo, diğer format radyolarından biraz sıyrılarak anonslarını daha samimi ve dinleyiciyle aktif halde yaparak fark yaratmaya başladı. 1999’dan bu yana radyoculuğun içinde olan özellikle de radyoların teknik kısmıyla ilgilenen ve 1 yıl önce Kanaltürk Radyo’nun Genel Yayın Yönetmenliği’ni üstlenen İrfan Şahin’le bir araya geldik, Kanaltürk Radyo’yu konuştuk, radyoculuktaki sorunları irdeledik. Şahin’e göre radyolar arasındaki en büyük sorun, radyo frekans planlaması, programcıların sorunu; düşen ücretlerle orantılı motivasyonun da düşmesi, yöneticilerin sıkıntısının ise maddiyata bağlı üzerlerindeki baskıların artması... Kanaltürk Radyo’yu İstanbul 92.9’dan dinleyebilirsiniz...

Haberin Devamı

Radyolar arasındaki en büyük sorunun frekans planlaması olduğunu söyleyen İrfan Şahİn, “RTÜK’ün bunları belirlemesi gerekir, frekans ihalesi bir an önce yapılmalı” dedi

‘En iyi radyo, çeken radyodur’

İrfan Şahin ve Kanaltürk Radyo’nun sesleri bir arada...

Yayın yönetmenleri değiştikçe radyonun tarzında farklılık oldu mu?
Radyonun kurulduğu ilk zamanlar Ender Uslu’yla birlikte Alaturka ağırlıklı bir radyoyduk, gold parçalar çalıyorduk. Ağırlıklı Pop’a geçiş süresinde alaturkanın içinde Pop çaldık, sonra Şafak Karaman zamanında pop şarkılar arasında Alaturka çalmaya başladık. Değişim süresinde pop arttırıldı ve alaturka araya serpiştirildi. Bu geçişleri bir anda değil, zaman içinde yaptık ve şu anda alaturka yok.

Peki siz yönetime geçtikten sonra müzik akışlarında ne gibi farklılıklar oldu?
Şöyle bir mantık yürüttüm, dinleyenlere farklı bir şeyler vermek lazım. Biz de gençtik, şimdi 30’lu yaşlardayız. Gençliğimizdeki şarkılar 90’lı yılların şarkılarıydı. Bize göre bizim gold şarkılarımız 90’lardır. Zaten eski şarkıları çalan bir imajımız var. Şimdi saatte belirli aralıklarda 90’lar şarkılarını çalıyoruz. Bizim gibi yapan da yok.
Ekip olarak bunu ilk düşünüp ilk yapmanın sevinci içindeyiz. Format radyolarının şöyle bir soğukluğu var çok samimi gelmiyor kulağa ve çok cool oluyorlar, biz de format radyosuyuz ama biz daha samimiyiz ve dinleyicilerle birlikte interaktifiz.

Format radyoculuğu hakkında neler düşünüyorsunuz?
Aslında format radyoculuğunun işi boş, biz daha yumuşak yayın yapıyoruz. Önemli format radyoculuğunu doğru bulmak ya da bulmamak değil, insanlar artık radyoyu kategorize dinliyor. Bazıları müzik, bazıları haber, bazıları da dedikodu ve eğlence için dinliyor ama en çok da müzik için dinliyor. Şu bir gerçek insanlar başkalarının sıraladığı müzikleri daha çok seviyor, sadece müzikle mutlu olmuyor, arada birilerinin onlara hitap etmesini de bekliyor.

Programcılar da değişiklik oldu mu?
Hayır, şu andaki mevcut kadrodan çok memnunum, ekibimiz çok iyi. 5 yayıncımız var. Ağırlıklı olarak müzik üzerine bir radyoyuz ve bizde farklı olarak, sadece anonslar biraz daha sıcak, format radyosundaki keskin sınırlar yok, şu söylenmeyecek bu söylenmeyecek gibi kurallar yok, yani anonslar robot gibi değil.

Siz mikrofon başına geçtiniz mi?
Her Genel Yayın yönetmeni programcı yapacak diye bir şey yok, yayın yönetmeni radyoyu iyi idare etmeli ve müzik direktörünü de iyi yönlendirmeli, bir de bu işin matematiği var. Harmanlamayı iyi bilmesi lazım. Bence en iyi müzik direktörü kadınlardır. Duygusal olarak daha değişken oldukları için daha iyi karar verebiliyorlar. Müzik Direktörü müzik seçici olmalı, kategorilendirme, çalma işlemlerini de Genel Yayın Yönetmeni düzenlemeli...
Müzik Direktörü ise tüm enerjisini müzik seçmeye vermeli. Kategoriler Müzik Direktörüne ait ama matematik veriler bana ait.

Size göre radyolardaki temel sorun nedir?
Radyocu sendikaya kayıtlı değil, ama asıl sorun ve en büyük engel, radyo frekans planlaması, bu sorun devam ediyor. Radyolar gecekondu gibi, sağlam yapıda ama frekansları yok. Devletin, RTÜK’ün bunları belirlemesi gerekir, frekans ihalesi bir an önce yapılmalı. En iyi radyo çeken radyodur,
dinletemedikten sonra hiçbir anlamı yok, kendimiz çalıp, kendimiz oynarız en büyük sorunumuz bu. Çekmediği zaman CD takar dinler, iyi şarkının ya da iyi programın anlamı yok.
Radyocular eskiden iyi kazanırlardı, şimdi radyolar çoğaldıkça, ücretler düştü ve buna bağlı olarak radyocuların motivasyonu da düştü. Radyoculuk motivasyon işidir, radyocu böyle şartlarda nasıl yayın yapabilir ki? Yöneticilerin üzerindeki baskı da fazla, ama bunu çalışanlara yansıtamıyorlar, sanıyorlar ki bazı şeyi yöneticiler engelliyor bazı şeyleri, aslında her şey maddiyata dayanıyor. Mesela radyolardaki reyting konusu da çok tartışmalı bir konu.
Bunu çok sağlıklı bulmuyorum, biz de buna göre değerlendirilmek zorunda kalıyoruz. Bence radyo ölçümlemesi de saçma, böyle olduğunda radyolar çok kasılıyor, “Radyolar eskisi gibi değil” diyorlar. Hayat eskisi gibi değil ki, sorunlar böyle zincirleme devam ediyor...