Yeliz Aras Çelikel

Yeliz Aras Çelikel

yeliz.aras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Murat Soner... O da birçok radyocu gibi radyoyu ‘aşk’ olarak tanımlayan isimlerden... 15 sene önce başlayan radyoculuk hikâyesinde bir arkadaşına uyarak radyoyla tanışıyor. Yalova’da ne kadar yerel radyo varsa geziyor... O dönemde kafasında sürekli mikrofon, mikser ve CD çalarlar olduğu için aşka bile zamanı kalmıyor ve radyo aşkı her şeyin önüne geçiyor... O zaman anlıyor, bu işten vazgeçemeyeceğini... Pal FM’in eğlenceli seslerinden biri Murat Soner, dinleyicilerinin yeni güne en iyi şekilde başlamaları için elinden gelen ne varsa yaptığını söylüyor, gündemi çok meşgul edenler haricinde kötü haber vermiyor ve eğlenceli haberleri programda paylaşıyor. İlginç telefon şakalarıyla dinleyicilerinin yüreğini hoplatan Soner, diğer şaka yapan meslektaşlarına da ufak bir gönderme yapıyor: “Şakazedeleri gazete ilanından değil, dinleyicilerden alıyorum...” Dinleyicilerinin radyoda dinlerken sorduğu “Bu adam bu enerjiyi nereden buluyor?” un cevabını o da bilmiyor hatta mızmızlanarak uyku halinde yayına başladığını ama mikrofonu açtığında her şeyi unuttuğunu söyleyerek suçu radyocuların genelde kullandığı ‘mikrofon büyüsüne’ atıyor. Dinleyicilerle arasındaki bağın inanılmaz olduğunu anlatan Soner, “Kahvaltı organizasyonları yapıp beni davet ediyorlar. Yurdun çeşitli noktalarında organizasyonlar oluyor, katılamadıklarıma evimden web kamerası aracılığıyla bağlanıyorum. Dizüstü bilgisayarı kucaklarına alıp, ekranda olan kafamla beraber fotoğraflıyorlar bundan daha komik ne olabilir!” diyor. Murat Soner’le Yeni Gün’ü hafta içi her gün 09.00 - 12.00 saatleri arasında Pal FM’den dinleyebilirsiniz...

Haberin Devamı

PAL FM PROGRAMCISI MURAT SONER, “HER SABAH ZORLA YAYINA GİRİYORUM, PROGRAM BAŞLADIĞINDA İSE KISA GELİYOR VE BİTSİN İSTEMİYORUM, KESİN RADYO MİKROFONLARINDA BİR ŞEYLER VAR!” DEDİ

‘Biri şu mikrofonları incelesin kesin içinde kimyasallar var’

Radyo programında epey konuşuyorsunuz, peki program dışında çok konuşur musunuz?
Hayır, aslında konuşmayı çok sevmeyen bir adamım. Stüdyo dışında konuşmamı kısa sürede bitirmek isterim. Bazen düşünürüm, “Ben nasıl radyo programcısı oldum?” diye. Belki de tüm konuşma ihtiyacımı 3 saatlik radyo programımda karşılıyorum.

İlk yayınınızı hatırlıyor musunuz, dinleyicilerinize ilk neler söylemiştiniz?
‘Hiç hatırlamasaydım’ diyeceğim ama oldu! Herkesin hayatından silmek istediği bazı anlar vardır, işte benim de ilk yayınım o anlardan biridir. Düşünün evdeki telefonu açtığında “Selam yenge, abi evde yok mu?” şeklinde cümleler kuran sesi kırılgan bir delikanlı radyoda program yapıyor. İstek programıydı, ilk program kayıtlarımı dinlediğimde gülmekten hastanelik olmama çok az kalmıştı!

Programınızla ve sizinle tanışmamış bir dinleyiciye kendinizi nasıl anlatırsınız, ya da hangi özelliğinizden dolayı sizi dinlesin?
Dinleyicilerin yeni güne en iyi şekilde başlamaları adına elimden gelen ne varsa yaptığımı düşünüyorum. Kötü haber vermiyorum. Telefon şakalarımız var. Şakazedeleri gazete ilanından değil, dinleyicilerden alıyorum. Programda hava durumu ve yol durumu bile eğlenceli olabiliyor zaman zaman. Telefonlar, SMS’ler... Pal FM’i açanlar “Bu adam bu enerjiyi nereden buluyor?” diyor.

Sizce komedi içeren bir program hazırlamanın zorlukları var mı?
Kesinlikle var. Bir felaket veya şehit haberinden sonra mikrofonu açıp espri yapmak manasız geliyor, zaten içimden de gelmiyor. Program formatını aniden değiştirmek durumunda kalıyoruz bu durum hiç de kolay olmuyor.

Her gün aynı ruh halini, coşturan enerjiyi yakalayabiliyor musunuz?
Her sabah uykuluyum, her sabah programa girmek istemiyorum, her sabah “Otur oturduğun yerde, koskoca adam oldun. Hâlâ neyin peşindesin?” diyorum. Her sabah “Akşam olsa da uyusam” diyorum ama, mikrofonu açtıktan sonra hepsini unutuyorum. Program kısa bile geliyor. Biri şu mikrofonları incelesin, kesin içlerine kimyasal bir şeyler sıkıyorlar!

Telefon şakaları ve yarattığınız ilginç karakterlerle de ilgi çekiyorsunuz... En çok ses getiren şakanız hangisiydi?
Birçok şakamız sevildi ama Kutay Kut şakaları bir başka sevildi. Efemine bir karakter yarattım, şakalara özel... Adını da Kutay Kut koydum. Kendisi bir şarkıcı, Rihanna’yla düet yapmış, Tarkan “Öp” şarkısını ondan çalmış, her ay albüm çıkarıyor ve her şakaya özel bir şarkısı var.
Kutay Kut’un olduğu her şakamız çok sevildi. Bir de Alman Milli Marşı’nı okuttuğum bir şaka vardı. O da efsanedir.

Haberin Devamı

‘İplik pazarı’nda benzer şarkıları ortaya çıkarıyor
Müzik dünyasının korktuğu isimlerden biri oldunuz... ‘Alıntı’ şarkıları açıklıyor ve benzer şarkıları ortaya çıkarıyorsunuz, nasıl tepkiler geliyor?
Sanatçılardan pek tepki gelemiyor, hatta bazen yüzlerine de söylüyorum ama onlar da bazen “Evet haklısın” bazen de “Milyonlarca melodi var, artık elbet benzeyecek” şeklinde karşılık veriyor. Şarkı benzerliklerini bir de www.radyocuyuz.com’ da “İplik Pazarı” adı altında kaleme alıyorum. Mesela Hadise’nin yeni şarkısı “Süpermen”le Sıla’nın “... dan sonra” şarkısının benzerliği, Soner Sarıkabadayı’nın aynı besteden iki kez para kazanması Murat Dalkılıç - Merhaba Merhaba ve Sibel Can Arası Yok mu? gibi... Mesela kafamda soru işaretleri oluşturan bir durum gelişti. İnternette Sinan Akçıl’ın “Atma” isimli şarkısının Arapçasını bulduk, birebir aynısı. İnternette birçok kaynakta söz-müzik Sinan Akçıl yazdığını gördüm. Sinan Akçıl’dan cevap geldi “Söz bana, müzik de Mohammed Refai’ye ait.” Neden albüm daha önceden açıklanan 14 Nisan’dan tam 8 gün sonra piyasaya çıktı? Madem şarkı bir başkasına aitti, Sinan Akçıl yaklaşık 2 hafta önce neden “Bu şarkıyla Eurovision’a katılmak isterdim” dedi. Şarkıcılar ne zamandan beri başka ülkede piyasaya çıkmış şarkılarla Eurovision’a katılabiliyor? Bunlar benim kafamdaki sorular, kimse yanlış anlamasın!

Haberin Devamı

El ayak titreten şaka!
‘Bilgisayarınızın içinde bomba var!’

Beni en çok etkileyen senaryo, “Sizi teknik servisten arıyorum, dizüstü bilgisayarınız bizdeyken servise hırsız girmişti, çalınan bilgisayarlara bomba yerleştirmişler, biz polisten alıp size gönderdik ama bomba olduğunu yeni öğrendik” diyerek başladığım senaryoydu. Dinleyiciye bilgisayarı battaniyeye sardırdım, küvete koydurdum ve hatta üzerine tuvalet kâğıdı bile koydurmuştum. Şakazede “Elim ayağım titriyor” diye haykırırken, ben bir yandan vicdan azabıyla kavrulup, bir yandan da “reyting” diyordum. Neyseki helalleştik. Kendisi radyoya ziyaretime bile geldi. O yüzden içim rahat!