20.03.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Senem Aydın
Central Saint Martins’de reklam ve konsept tasarım okuyan Naz Yiğit, kariyerine bambaşka bir alanda devam ediyor. ‘Medcezir’ setinde asistan olarak dizi sektörüne başlayan Yiğit, yazma yeteneğini fark edince senaristliğe yöneldi. ‘Paramparça’, ‘Dayan Yüreğim’ ve ‘Deli Gönül’ dizilerinin proje aşamasında çalışan Yiğit, “Şimdi aklımdaki hikayelere yoğunlaştım” diyor.
- Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz, Naz Yiğit kimdir?
1993 doğumluyum. Pierre Loti Lisesi mezunuyum. Daha sonra üniversite eğitimim için Londra’ya gittim. Central Saint Martins’de reklam ve konsept tasarım okudum. Üniversite son sınıfta bitirme tezimi, Türk dizi ve filmleri üzerine seçtim. Dekanımız, “Sen bu sektöre aşıksın. Mutlaka dizi üzerine bir şeyler yapmalısın” dedi. Öyle de oldu. Dört senedir dizi ve sinema sektöründeyim.
- İlk set tecrübenizi hangi projeyle yaşadınız?
‘Medcezir.’ Reji ekibinde asistan olarak başladım. Aslında hayatımın dönüm noktasıdır. Yönetmenimiz Ali Bilgin’le birbirimizi çok sevdik. Proje bittikten sonra ‘Delibal’ı teklif etti. Böylelikle ilk kez bir projenin oluşum aşamasından itibaren içinde oldum. Sette çalışmak büyük deneyimdi.
Endemol Shine şirketiyle bir şekilde yollarımız kesişti. Proje tasarım ekibinde çalışmaya başladım. O dönem büyük projelerimiz vardı. Ancak ciddi bir senaryo sıkıntısı yaşıyorduk. Bir anda elimi klavyeye attım, sonra devamı geldi. İnsanı insana anlatma fikri, beni çok heyecanlandırdı. Daha sonra ‘Paramparça’nın üçüncü sezonunda senaryo ekibi genişletildi. İlk tecrübem de böylelikle başlamış oldu. ardından ‘Dayan Yüreğim’, ‘Deli Gönül’ ve ‘Mehmed: Bir Cihan Fatihi’ dizilerinin proje aşamasında yer aldım.
- Şu an üzerinde çalıştığınız hikayeler var mı?
Bu yaz kapanıp iki sinema filmi senaryosu yazma fırsatım oldu. Birini yazar bir arkadaşımla, birini de tek başıma yaptım. Aklımdaki hikayelere yatırım yapmaya, kendi projelerimi geliştirmeye yoğunlaştım. Tecrübe ettikçe anlatmak, öğrendikçe öğretmek istiyorum. Aslında yazdıklarımla büyüyorum.
- Ailenizde dizi sektöründe çalışan kimse var mı?
Ailemin sektörle hiç ilgisi yok. Hatta başta onlara çok yıpratıcı geldi. Kurumsal bir hayatın içinde olmamı önerdiler. Ama sağolsunlar, hep güvendiler bana.
‘Sektör çıkmaza girmiş’
- Oyunculuk eğitimi almışsınız. Kamera önünde olmayı istiyor musunuz?
Evet, eğitim aldım ama bedenimi doğru kullanabilmek ve duygularımı ifade edebilmek için. Aklımda ‘Ben oyuncu olacağım’ diye bir şey kesinlikle yoktu. İşin içine girince de öncelikli olarak yazmak içine çekti. Belki ileride kendi yazdığım bir senaryoda oynayabilirim.
- Genç bir senarist olarak, içinde bulunduğunuz sektör için neler söyleyeceksiniz?
Aslında sektörün çok sıkıntılı bir dönemine denk geldim. Dört sene içinde çok deneyimli isimlerle çalışma fırsatı yakaladım ama şimdi baktığımda herkes yorulmuş durumda. RTÜK ve süre engeline takılıyoruz. Yapım şirketlerinde, alışılmışın dışına çıkma korkusu var. Aslında sektör bir çıkmaza girmiş durumda. Artık bir şeylerin değişmesi gerekiyor. Dijital platformlarla birlikte, biz gençlere yeni bir kapı açıldı. Ben de herkes gibi yeni bir şeyler anlatabilmek istiyorum.