Selimiye’deki Söğüt Restaurant’ta bu yılın en iyi ahtapotunu yediğimi söylesem, abartmam. Fırsatım olsa, “Ahtapot sevmem” diyen herkese tattırırım
Selimiye’ye yakın Söğüt köyü, Cumhuriyet Mahallesi’nde mütevazı bir
lokanta. Evet, gösterişli bir lokanta değil. Sıcak ve samimi bir ortam, gerçek bir aile işletmesi. Kanımca Ege ve güney sahillerinin en iyi lokantaları hep bu tip. Yani sosyetenin dikkatinden kaçan,
görmek ve görülmek için değil, sevdiklerinizle gürültüsüz patırdısız ve cebi delmeyen kaliteli bir akşam yemeği için gidilen yerler. Denize sıfır konumda ve hâlâ balıkçılığın ölmediği bir sahil kasabasında yemek de ayrı bir artı tabii.
Bana sorarsanız, güney sahillerinin pek çoğu bozuldu, dejenere oldu. Şimdilerde moda olan, yeni açılan marinalarda bir avuç dolusu para dökerek, pek çoğu batı mutfağının kötü takliti olan ve adlarını bile doğru dürüst telaffuz edemediğimiz öğünleri yemek. Vasat bir pizzaya 35 TL vermek.
Yöresel yemekler hazırlanıyor
Bozburun-Selimiye-Datça gibi yerlerin şansı, yollarının virajlı ve her yere uzak olması. Bu yüzden mimariye tam açılmamışlar ve bir ölçüde doğallıklarını koruyabilmişler. Buralardaki lokantalar da Bodrum ve Çeşme civarındaki marinalarda
bulacağınız lokantalardan çok farklı.
İstanbul’dan alışık olduğumuz yemekleri değil, yöresel yemekleri pişiriyorlar.
Mehmet Usta, ahtapotuyla ünlü. Bu ününü, gerçekten hak ediyor. Arzu ederseniz farklı şekillerde geliyor ahtapot önünüze; lokum, güveç ve mangal. Lokum, küp şeklinde kesilmiş ve kızartılmış ahtapot. Benim için çok ilginç değil ama pek deniz ürünü yemeyenler ve çocuklar için ahtapota giriş.
Mangalda pişen ahtapot, çok iyi. Lokum gibi yumuşak değil, dişe geliyor ama sert de değil. Vantuzlarıyla birlikte ızgara edildiğinden çok lezzetli. En az onun kadar lezzetli olan, sirke ve şarapla güveçte pişen ahtapot. Yunan adaları dahil, bu sene yediğim en iyi ahtapot olduğunu söylesem abartmam. Elimde olsa İspanya-Galisya’da yediğim Galisya usulü ahtapotla bunu yan yana koyar ve “Ahtapot sevmem” diyen herkese tattırırım. Mehmet Usta gene güveçte, kaşer, soğan, biber ve domatesle ahtapot pişiriyor. O da iyi ama benim ilk tercihim, yukarıdaki ikisi.
Mezeler de çok iyi
Yazıya ahtapottan başladım ama Mehmet Usta’nın mezeleri, gerçekten taze ve bahçeden. Sekiz günlük güney gezimde yediğim en diri ve zeytinyağı kokan kabak çiçeği dolmayı onda buldum. Kızarmış biber ve patlıcanından aradığım doğal tadı aldım. Bu mezede kullandığı süzme yoğurt da gerçek köy yoğurduydu.
Domates salatası da çok başarılıydı. Tarla domatesinin artık unutulmaya yüz tutmuş lezzetiyle mis gibi zeytinyağı ve kırmızı soğan bir araya gelince ortaya dünyanın en basit ama nefis salatası çıkıyor. İrice kalamardan hazırlanmış kalamar dolmayı vasat buldum ama yerli kalamardan tertemiz yağda kızartılmış tavayı sevdim. Sevmesine sevdim ama sadece burada değil, tüm ülkede tarator denen nesnenin unutulmuş olduğunu da bir kez daha üzülerek fark ettim. Yoğurttan tarator falan yapılmaz ve yoğurt kalamara hiç mi hiç yakışmıyor. Gerçek tarator, üzüm sirkesi, havanda dövülmüş sarımsak, ceviz ve bayat ekmekten hazırlanır. Hazır mayonez veya yoğurt kullanarak hazırlanan tarator, bence meze olarak yenebilir ama ahtapot ya da kalamarın yanına yakışmaz. Her neyse...
Taze yerli lagos da bulunuyor Mehmet Usta’da. Mangalda pişen lagos, ülke ortalamasını tutturuyor. Daha iyi pişirmek için odun ateşinin közünde ağır ağır pişirmek ve pişim süresince zeytinyağı, kaya/deniz tuzu kullanmak gerekiyor. Buna karşılık Mehmet Usta, balıktan anlayan nadir ustalarımızdan. Lagosun en lezzetli yeri, kafası. İsterseniz gayet güzel pişirip size sunuyor lagosun kafasını.
Karides yok
Sakın karides aramayın burada. Yok çünkü, Mehmet Usta donmuş ya da ithal karides kullanmayı reddediyor. Eskiden dünyanın en lezzetli karidesi olan kırmızı kaya karidesleri bulunurmuş yörede. Artık yok. Bakalım ahtapot, kalamar ve lagos daha
ne kadar bulunabilecek? Hâlâ şansınız
varken denemenizi öneririm.
Tel: 0 252 496 58 76 ve 0 536 549 99 30
DEĞERLENDİRME: H H H H H (4)