06.12.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
SERCAN KISMET - sercan.kismet@milliyet.com.tr
Oyunculuğu meditasyona benzeten Serhan Onat, Bodrum’daki dizi setinin huzurlu olduğunu söyledi. Oyuncu, “Güne, deniz ve güneşle uyanmak motivasyon kaynağım. Oradan bir ev almak ve yerleşmek gibi bir düşüncem var” şeklinde konuştu.
- Dizide en çok konuşulan karaktersiniz. Bunu nasıl başardınız?
Uzay, çok çeşitli bir karakter. Kötü olduğu kadar, komik ve duygusal. Aslında ‘saf kötü’ değil. Kötü olmasının altında yatan sebepleri var. Senaryo Uzay’a keyifli olanaklar sunuyor. Ben de karakterimi severek oynuyorum, bu da sanırım seyirciye yansıyor. Bana verilen görevi en iyi şekilde seyirciye aktarmaya çalışıyorum. Bazen öyle sahneler geliyor ki, Uzay’dan nefret ediyorum. Ama nefret ettiğim kadar da eğleniyorum.
- Karakterin bu kadar fenomen hale geleceğini düşünmüş müydünüz?
Senaryo üzerinde ilk iki bölümü okuduğumda, Uzay’ı çok sevememiştim; ayakları yere basan bir karakter olduğunu düşünmüyordum. Üçüncü bölümden sonra fikrim değişti. Son dönemlerde gördüğüm ‘en çeşitli kötü karakter’lerden biriydi ve rolü kabul ettim. Okuma provalarında da kötülüğü sempatik bir şekilde oynamaya çalıştım. Kendimi inandırıp, Uzay’a hak verdim. O yüzden bu karakterin fenomen hale geleceğini hissediyordum.
- Uzay daha ne kadar kötü olabilir?
Hırslı biri ve hayattaki birçok şeyini kaybetmiş. Sınırları yok çünkü kaybedeceği bir şeyi kalmamış. Yalnız olmamak ve kendini güçlü kılmak adına her şeyi yapabilir.
- Kötü adam olmak nasıl bir duygu?
Oynadığım karakterleri kötü ya da iyi adam diye ayırmıyorum. Ayırmadığım için de karakter daha gerçek oluyor. Baktığınızda ‘saf kötü’ ya da ‘saf iyi’ biri hayatın içinde de yok çünkü. Oyuncuyum ve rolüm neyi gerektiriyorsa, onu en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum.
- Karakterden çıkamadığınız durumlar oluyor mu?
Bir karaktere hazırlanırken, içinde asla kendimden doneler bulundurmam. Mesela bir ağlama sahnesinde başıma gelen kötü bir olayı asla düşünmem. Problemin burada olduğunu düşünüyorum. Birçok arkadaşımız kendi anılarından besleniyor. Uzay, beynimin içerisinde bir çekmece. Sette o çekmeceyi açıyorum ve oynuyorum. Paydos olduğunda da geri kapatıyorum. Bu, oyunculuğu dünyanın en güzel mesleği yapan şey. Uzay’ı oynarken Serhan’ı unutuyorum, meditasyon gibi.
- Bodrum’da dizi çekmek nasıl?
Bodrum’da çalışıyor olmak her şeyi 1-0 öne geçiriyor. Uyandıktan yarım saat sonra dinlenmiş bir şekilde sette oluyorum. En geç gece 01.00’e kadar çalışıyoruz. Paydos ettikten en fazla 30 dakika sonra da kaldığımız otele gitmiş oluyoruz. Trafik ve stres yok. İnsanın uyandığı an da denizi görmesi ve Bodrum güneşi bambaşka bir motivasyon kaynağı. Burada iş yapıyor olmak, dünyanın en güzel şeylerinden biri. Zaten Bodrum’dan bir ev almak ve yerleşmek gibi bir düşüncem var.
‘İşin mutfağı sahne’
- Kariyeriniz için bundan sonraki hedefleriniz neler?
Tiyatro eğitimi aldım. Sürekli dizilerde oynamanın insanı körelttiğini düşünüyorum. O yüzden eğitimini aldığım tiyatroyu yapmak istiyorum. İşin mutfağının sahne olduğunu biliyorum. Tabii bunun yanında güzel filmlerde de yer almak isterim. Böylece daha fazla tecrübe kazanabilirim.
- Kendinize örnek aldığınız oyuncular var mı?
Bülent Emin Yarar’ın, ‘Hamlet’ oyununu izledim; Robert De Niro’dan farkı yok. Müşfik Kenter’in son sahnesini izlemiştim o da benim için çok önemliydi. Bülent Hoca örnek aldığım isimdir.
- Şu anda piyasaya genç oyuncular hakim. Bununla ilgili düşünceleriniz neler?
Bu, bizim için bir şans. İyi değerlendirebilirsek, bizi Çetin Tekindor’un yerinde görebilirler. Eski oyuncuların sürekli tiyatro yaptıkları için teknikleri çok kuvvetli. İyi bir eğitim alıp, bu işi yaparsak piyasayı bambaşka bir yere taşırız.
- Jön olmak gibi bir derdiniz var mı?
Yok. Amacım, kendimi tekrar etmemek ve her zaman insanlara, ‘Bu çocuk çok iyi oynuyor’ dedirtebilmek. Yaptığım işin üzerine katarak ilerlemeyi çok istiyorum.
‘Deniz insanıyım’
“Çocukluğumdan beri yelken yapıyorum. Bodrum’da hiç kesilmeyen, inanılmaz bir rüzgar var. Balık tutmayı seviyorum. Zodyak botum var, koyları geziyorum. Zıpkınla dalış yaptığım da oluyor. Deniz insanıyım diyebilirim.”