CaddeÜLKEME DÖNÜYORUM

ÜLKEME DÖNÜYORUM

22.11.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi’nde (CERN) çalışan Türk bilimadamı Dr. Erkcan Özcan ile evrenin sırlarını açığa çıkaracak Atlas deneyini konuştuk.

ÜLKEME DÖNÜYORUM

Türkiye’de mi büyüdünüz?
Evet, TED Ankara Koleji’nde okudum. Ardından ODTÜ’de elektrik-elektronik mühendisliği ve Fizik’ten iki diploma aldım. Stanford Üniversitesi’nde doktora yaptım. 2005’de doktoramı bitirdim. Bir yıl İngiltere’de kaldım. Son beş senedir Atlas deneyindeyim. Londra’da da bu deney üzerinde çalışıyordum. Üç buçuk yıldır düzenli zamanlı CERN’deyim.

CERN’de çalışmanın bir bilimadamı için önemi nedir?
Parçacık fiziğinde şu anda dünyada en tepe yer CERN. Onun için deneysel parçacık fiziği yapıyorsanız er ya da geç yolunuz buradan geçiyor.

CERN, Amerika’daki parçacık fiziği laboratuvarlarından daha mı prestijli?
Amerika’da Şikago’daki FERMILAB ve Stanford Üniversitesi’nde laboratuvarlar var. Ama oradaki makinalar CERN’den geride. Önümüzdeki 20 yılın bütün oyunları CERN’de oynanacak. Onun için buraya gelmek gerekiyor.

Amerikalı bilim adamlarının buna tepkisi nedir?
Burada birçok Amerikalı fizikçi var. Bush döneminde ABD’deki parçacık fizikçileri bir rapor hazırladı ve “Amerika parçacık fiziğindeki liderliğini kaybediyor. Avrupa öne geçiyor. Bu işi ciddiye almalıyız” dediler. Fakat bir yanıt alamadılar.

CERN’ün kuruluş amacı ABD’ye rakip olmak mıydı?
CERN, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın fizik alanında ABD’ye yetişebilmesi için 12 Avrupa ülkesinin işbirliğiyle 1954’de kurulmuş. Bir yandan da ‘Avrupa SSCB’den geri kalmasın ve Avrupalı bilim adamları beyin göçüyle gitmesin’ istenmiş. Amacına ulaştı. Artık dünyadaki en ileri yer.

Burada yapılan Atlas deneyini anlatır mısınız?
Şu anda yaptığımız şey temel parçacık fiziği araştırması. Yani maddenin en alt yapısını anlamaya çalışmak. Diyelim bir kebapçıya gittiniz, yemek yediniz. Hangi malzemelerin hangi sırayla nasıl bir araya geldiğini bilirseniz o kebabı evde de yapabilirsiniz. Parçacık fiziği de öyle. Vücudunuz, taş, toprak, her şey sonuçta parçacıklardan oluşuyor. Siz her seferinde onun daha alt yapısını anlarsanız, daha sonra bunları başka şekillerde bir araya getirip farklı bir madde yapmak mümkün.

Haberin Devamı

“Nostrdamus değiliz”
Bu deneyin insanlığa faydası nedir?
Parçacık fiziği ve onun atası sayılabilecek fizik araştırmaları tarihte birçok şey getirmiştir. Mesela elektriği 150 yıl önce çalıştıran fizikçilere sorsaydınız “İlginç bir şey, kıvılcımlarla oynuyoruz, mıknatısları döndürüyor” gibi bir şey duyardınız. İnsanlığa faydasını kimse bilemezdi. Ama bugün elektriksiz yaşayamıyoruz. Şu anda yaptığımız şey de 150 yıl önce elektriği araştıranlar gibi. Ne geleceğini söyleme şansım yok. Nostradamus olmak lazım. Çok temel işler yaptığınızda er geç dünyayı komple değiştiren büyük devrimsel sonuçlar ortaya çıkarıyorsunuz. Bizim yaptığımız da öyle bir şey.

Haberin Devamı

CERN’den sürekli haberler geliyor. Ama gelişmeyi takip etmek mümkün değil.
Diyelim Ortaçağ’dayız. Bir adam diyor ki “Ben bir gemi yapacağım. O kadar sağlam olacak ki okyanuslarda da gidebilecek. Dolaşacağım, dünyanın öbür tarafından geleceğim.” İlk adım nedir? Gemiyi okyanusa indirmek. İki yıl önce “Deney başladı” diye ilk duyduğunuz şey, geminin suya indirilmesiydi. Makine çalıştı. Bir süre sonra “İlk defa en yüksek enerjiye çıkıldı” diye bir haber oldu. O da geminin hiç gitmediği sulara çıkması oldu. Son altı aydır bakılmamış sularda dolaşıyoruz. Önü açık bir yolculuk. 15 yıldan fazla süremez bunu kesin biliyoruz. Ama ne zaman gelişme olur bilmiyoruz.

Bu deneyin bir parçası olmak nasıl bir his?
CERN’de olmak, bu deneyde çalışmak dünyada çok az insana nasip olan mutluluk ve heyecan verici bir şey.

CERN’de kaç Türk bilim adamı var?
Sürekli olarak burada bulunan 20-30 kişi filan var. Onun dışında CERN’de kayıtlı olup sürekli gidip gelen 70 kişi daha var. Ben bu senenin sonunda Boğaziçi Üniversitesi’nden gelen teklifi kabul ettim. 11 yıl aradan sonra Türkiye’ye kesin dönüş yapıyorum. Aynı deneye aynı şekilde aynı işi yaparak devam edeceğim. Her yıl iki ayı burada geçireceğim. Böyle bakarsanız yüzün üzerinde Türk bilimadamı var.

İsviçre’de yaşamaktan sıkıldınız mı?
“İsviçre’de yaşıyorum” diyemem. CERN uluslararası bir yer. Dil İngilizce oluyor. Ama hayatımın büyük çoğunluğu CERN’de geçiyor. Çocuğuma Fransızca konuşan bir dadı bakıyor. Onun için İsviçre için özel bir şeyler söyleyemem. İlk başta eşimin sorunları oldu. Çalışma izni almakta güçlük çıkardılar. CERN’de değil ama şehirde biraz önyargı var insanlarda.

CERN ve Vatikan arasındaki anlaşmazlığı anlatan ‘Melekler ve Şeytanlar’ isimli kitap için ne diyorsunuz?
Aslında Dan Brown’a çok teşekkür etmek lazım, bizi acayip popüler hale getirdi. Nasıl diyorlar? Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Diğer yandan kitap da filmde de o kadar saçma şeyler var ki.

Haberin Devamı

“Türkiye için çok önemli”
‘Tanrı parçacığı’ ifadesi bu yanlışlardan biri mi?
O, doğrudan reklam için uydurulmuş bir isim. Nobel ödüllü parçacık fizikçi Leon Lederman kitabını daha çok satabilmek için ‘Tanrı Parçacığı’ diye yazmış. O zamana kadar bu ifadeyi hiç duymamıştım. Kullandığımız terim ‘Higgs Parçacığı’dır. O kitaptan sonra Lederman ünlü oldu, bize de “Siz Tanrı’yı mı arıyorsunuz?” gibi sorular gelmeye başladı.

Türkiye’ye dönmeye nasıl karar verdiniz?
Türkiye’ye dönmek için üç nedenim var. Birincisi Türkiye CERN’e üye olacağını açıkladı. Bu çok önemli. Devlet bilime para vereceğini göstermiş oldu.

CERN’e üye olmanın Türkiye’ye faydası ne olacak?
CERN’e üyeliğin asıl kazancı politik ve ekonomik. AB’ye üye olma yolunda önemli bir adım. “Kültürel ve bilimsel açıdan da parçanızız” demek oluyor. Ama Kıbrıs Rum Kesimi gibi ülkeler bizden önce üye olursa üyeliğimiz zorlaşacak. Ekonomik açıdan da avantajlı. Türkiye’nin gelişmiş bir endüstrisi var, Türk firmaları tek tek deneylerin açtığı küçük ihalelere giriyor ama CERN’ün ciddi ihalelerine giremiyor.

CERN’e üyeliğin ekonomik getirisi tahmini ne olabilir?
Üyeliğin ardından açılacak ihalelere şirketleri yönlendirip maddi kazanç sağlamak var. Böylece verdiğiniz parayı Türkiye’ye getirmek mümkün. Bir araştırmaya göre CERN’den ihale alan bir şirket yatırımının ortalama üç katı para kazanıyor.

Türkiye’ye dönmek için diğer iki nedeniniz nedir?
Türkiye’ye faydam olacağını düşündüm. Akademik olarak kendimi dünya vatandaşı olarak görüyorum. Birçok ülkede bulundum. Ama en iyi öğretebileceğim yer, ana dilimi konuşan ve benzeri koşullarda büyümüş öğrenciler. En çok fayda sağlayabileceğim kişiler kendi ülkemin vatandaşları. Üçüncüsü de ülkemin sıcaklığı, ailem, sevenlerim.


“MELEKLER VE ŞEYTANLAR HATA DOLU”
- Filmde bütün olaylar yerin 100 metre altında oluyor. Oysa sadece makineler yerin altında. Çarpışmaların olduğu yerdeki radyasyondan korunmak için kontrol merkezi yerin üzerinde. İnsanların bulunduğu her ofis binası yukarıda.
-Kontrol merkezine girişte yapılan retina taraması lazerle değil fotoğraf çekimiyle oluyor. Kişiye özgü göz açıp kapama sayısı kayıt ediliyor. Dolayısıyla birini öldürüp gözünü alarak kapı açmak mümkün değil.
-Kitaptaki fizikçinin kaçak parazit hat yaparak parçacıkları biriktirmesi gerçekte mümkün değil.
-Anti-madde küçük bir fanusa konuyor ve pili bitiyor. Filmde anlatılan kadar anti-maddeyi üretmek 100 bin yıl alır. Üstelik bir fanusta değil birkaç kilometrelik
aletlerle saklamak gerekir.


“BU ÇOCUKLAR BiZDEN ÇOK iLERi GiDECEK”
İstanbul Üniversitesi ve Doğa Koleji işbirliğiyle kurulan İstanbul Üniversitesi Çocuk Üniversitesi Merkezi’nde ‘Genç Bilimadamı Yetiştirme’ projesi çerçevesinde özel eğitime alınan üstün zekalı öğrenciler CERN’ü ziyaret etti. Öğrencilerin sorularına hayli şaşıran ve etkilendiğini belirten Dr. Erkcan Özcan “Ben de sürekli soru sorardım ama bu çocuklar gerçekten iyi” dedi.