15.11.2018 - 08:30 | Son Güncellenme:
Eda Ünsün - eda.unsun@milliyet.com.tr
Geçtiğimiz haftalarda ülkemizden altı kez Grammy, bir kez de Latin Grammy Ödülü’ne aday gösterilen usta bir prodüktör geçti: Joel Hamilton. Vokalde Sertab Erener, gitarda Emre Kula, bas gitarda Eser Ünsalan, keyboard’da Ozan Yılmaz ve davulda Alpar Lü’den oluşan Oceans of Noise’un ikinci E.P.’si ‘Not Safe’in, Babylon’da düzenlenen lansmanında İstanbul’da bulunan Hamilton, müzik üretimi ve özel hayatı hakkında merak edilenleri CADDE’ye anlattı.
- Müzik üretim aşamasında size en çok ilham veren şey nedir?
İnsanlar. Hiç şüphesiz! Kalplerimizde taşıdığımız tüm üzüntüler, sevdiklerimizle mutluluktan uçtuğumuz anlar...
Bir şarkının gücü, ortamdaki havayı değiştirebilmesidir.
- Prodüktör olmanın en güzel yanı sizce nedir?
Sanatçıyı gerçek anlamda tanıyabilmek. Yaratıcı iş birlikleriyle ortaya mükemmel işler çıkarmak.
- Türk müzisyenler ve prodüktörler hakkında ne düşünüyorsunuz? Türk müziklerini dinliyor musunuz?
Selda Bağcan ve Barış Manço gibi klasikleşen birçok ismi dinledim. Tam anlamıyla anladım ve zevk aldım.
Uçlarda yaşayan müzikleri dinlemeyi seviyorum. Özgün sound’lar ve kolayca kategorileştirilemeyenler gibi... Diskografim de bu durumu destekliyor.
- Bir sonraki projeleriniz nelerdir?
Döner dönmez birçok şahane sanatçıyla stüdyomda çalışmaya devam edeceğim ve gelecek projeler için heyecan duyuyorum. Kacie Marie ve Amerikalı hip hop müzik grubu Run the Jewels’ın bir üyesiyle de projemiz olacak.
- Prodüktör olmak isteyenlere neler önerirsiniz?
Dürüst olun. Hatalarınızı kabul edin. Bir şeyleri savunun. Ekipmanınızdan çok, kalbinizin üzerinde çalışın. Şarkıların değeri, kullandığınız araç gereçle yükselmiyor. Sanatçının kalbi, asıl değerin bulunduğu yerdir. O parçayı önemli yapan şeye odaklanın ve hi-hat pedalının gıcırdamasına takılmayın.
- Müzik üretimi dışında yapmaktan hoşlandığınız başka neler var? Hobileriniz neler?
Tüm hayatımı müzik yaparak geçirdim. Çocukluğumdan beri bunu istedim ve başka hiçbir şey bana bu denli yakın gelmedi. Hobimi mesleğim olarak icra ediyorum. Bu nedenle iyi bir kariyere sahip olan herkes ne yapıyorsa onu yaptım: İhtiyaç olmayan pahalı bir şeyler aldım ve ona da ‘hobi’ adını verdim.
Bir fotoğraf makinesi, çok iyi birkaç lens ve bir kamera çantası alıp, fotoğraf çekmeye başladım. Kamera ve mikrofon, daha çok insanla pozitif etkileşim kurma aracıdır. Mikrofonlar da lensler gibidir... Brooklyn’de birkaç kayıt odalı bir stüdyom var. Ve iki ortağımla çalışıyoruz. Sizce buna hobi diyebilir miyiz?
- Batıl inançlarınız ya da toteminiz var mı?
Evet, birkaç tane var: 23 sayısı. Politika da öyle... Sekiz yaşındaki kızımın iki yıl önce bana verdiği ve “Ben burada yokken bunlar sana öpücüklerimi saklıyor” dediği birkaç sevimli taşı da yatağımın kenarında tutuyorum.
‘Güzel insanlarla dolu güzel şehir İstanbul’
- Sosyal medya hesaplarınızda gördüğüm kadarıyla dünyayı geziyorsunuz... Favori yeriniz neresi?
Şimdiye dek, dünya!
- Türkiye’yi ilk ziyaretiniz mi? İstanbul hakkında neler düşünüyorsunuz?
Bu İstanbul’a ikinci gelişim. İlkinde çok kısa bir süreliğine Oceans of Noise’la yaptığımız ‘Ayla’ filminin müziği için gelmiştim. O zaman yalnızca kaldığım oteli ve stüdyoyu görüp, New York’a dönmüştüm. Bu defa yeterince zaman harcadım ve İstanbul’u sevdiğimi fark ettim. Güzel insanlarla dolu güzel bir şehir.
‘Oceans of Noise benim ailem oldu’
- Oceans of Noise’la nasıl tanıştınız?
Keşke iletişime geçtiğimiz ilk anı anımsayabilseydim. Başta e-posta geldiğini, sonra demo ve benzeri şeylerle ilerlediğimizi hatırlıyorum. Sonunda tanışmamız beklediğimden çok daha farklı oldu. Aramızdaki kimya inanılmaz tuttu. Onlar ailem oldu ve tanıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Ayrıca birlikte müzik yapıyoruz.
- Grubun geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Projeleriniz nelerdir?
Onlara geleceği anlatabilmek gibi bir hediye verebilseydim keşke! Mükemmel müzik üretmek ve beraber vakit geçirmek diyebilirim. Üretilen müziği dinleyicilere sunma şekilleri, onların geleceğini belirleyecek. Nasıl başaracaklarını da çok iyi biliyorlar.
- Lansmanda, Sertab Erener’in ‘Kırık Kalpler Albümü’ndeki ‘Olsun’ parçasını, sözlerini yazdığınız ‘All Soon’ isimli İngilizce versiyonuyla dinledik. Gerçekten çok güzeldi! İlham kaynağınız ne oldu?
Orijinal eserin sözlerini çok sevdim. Kulağıma İngilizce gelen kelimeleri dinledim ve ‘Ben giderim İstanbul senin olsun’ sözlerinde, bir anda kafamda oluşan cümleyi yazdım: ‘the lightning in Istanbul is singing, all soon’. Grupla konuştuğumuzda, orijinal sözlerdeki duygunun bana hitap ettiğini gördüm.
’Onları tanımaktan gurur duyuyorum’
“Oceans of Noise’un her üyesinin kendine özgü ve grubu güçlü kılan ilginç etkileri var. Onları tanımaktan gurur duyuyorum.”