CaddeTürkiye'nin saklı cennetleri

Türkiye'nin saklı cennetleri

22.11.2009 - 11:27 | Son Güncellenme:

Turizm rehberlerine girmemiş binlerce güzellik ve doğa harikası keşfedilmeyi bekliyor. Kirletilmemiş ve bakir kalmış mağaralar, çaylar, nehirler, göller ve zirveler doğa ve tabiat tutkunları için büyük bir hazineyi içinde barındırıyor. Dünyayı keşfetmeye bu adreslerden başlayın. İşte gizli cennetler

Türkiyenin saklı cennetleri

Türkiyenin saklı cennetleri
Türkiye’nin doğal güzellikleriyle ünlü Karadeniz Bölgesi gölleri ve yeşilin her türlü tonunun görülebileceği yaylalarıyla "gizli cennet" görünümünde...

Rize’de fırtına deresi, son zamanlarda rafting severlerin önemli uğrak yerlerinden biri haline gelirken, çevredeki yaylaları, şelaleleri, tarihi taş köprüleriyle, ziyaretçilerine heyecanın yanı sıra, eşsiz güzellikler sunuyor.

Rize’nin en önemli turizm alanlarından olan Fırtına Vadisi, Çamlıhemşin ilçe merkezinde birleşen Hala ve Hemşin dereleri ile vadinin alt kesimlerinde Fırtına’ya katılan Tunca ve Durak derelerinin havzalarından oluşuyor. Vadinin deniz seviyesinden yaklaşık 4 bin metreye kadar olan yükselişi, dünyadaki en dik yamaçlardan birini oluşturur.

Geçen yıl Rize’ye gelen 450 bin turistin tamamına yakınının uğradığı vadide Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden Ayder Yaylası ile Pokut, Sal, Yukarı Kavron gibi yaylalar bulunuyor. Turistlerin ilgisini çeken Zil Kale’nin de bulunduğu vadide yer alan ve yılda yaklaşık 10 bin dağcının tırmanış yaptığı ya da etkinliklere katıldığı Kaçkar Dağları da dağcılar ile doğa sevenlerin uğrak yerlerinden biri.

Şelaleleri ve doğal güzelliği ile dikkati çeken Fırtına Vadisi’nde yer alan Fırtına Deresi ise son zamanlarda rafting sevenlerin ilgisini çekiyor.

İlçeden de yaya olarak vadiye yürüyüş yapabilen doğa severler, yöredeki Ayder Yaylası’nda yer alan 1500 yatak kapasiteli otel ve pansiyonlarda konaklayabiliyor.

-ZONGULDAK-

Zonguldak, Bartın ve Karabük’te de sportif ve turistik geziler ile bilimsel araştırmalara yönelik mağara turizmi de ilgi görüyor.

Zonguldak’ta galeri, sarkıt, dikit, travertenler ve milyonlarca yıllık mercan fosilleri bulunan ve temiz havasıyla stres giderdiği bildirilen 3 bin 250 metre uzunluğundaki Gökgöl Mağarası’nın, turizme açık 875 metresini turistlerin beğenisini kazanıyor.

Mitolojide "yeraltı tanrısı Hades’in ülkesine açılan yollardan biri" olarak gösterilen Cehennemağzı Mağaralarını da yılda binlerce kişi geziyor.

İlde bakanlık tescilli 6 bin 250 metreyle Türkiye’nin ikinci uzun mağarası konumundaki Kızılelma ve Çayırköy’ün yanı sıra Sofular, İnağzı, Cumayanı ve İncivezaltı gibi mağaraları da genellikle bilimsel araştırma yapmak isteyenlerle sporcular ziyaret ediyor.

Karabük’ün Safranbolu ilçesinde geçmiş yıllarda barınma yeri olarak kullanılan 6 bin 52 metre uzunluğundaki Mencilis Mağarası, içindeki Horasan harcıyla örülmüş duvarları, el yapımı fırını, sarkıt ve sütunlarıyla turizme açıldığı 2003’den itibaren turistler tarafından geziliyor.

Bartın’ın Amasra ilçesindeki Gürcüoluk Mağarası da gri, krem ve bej arasında değişen rengarenk damlataşlar ve fiziki özellikleriyle turizme tam olarak kazandırılmaya çalışılıyor.

-AŞK ACISINI DİNDİREN ŞELALE-

Zonguldak’ta yeşilin her tonunu barındıran ormanları görmemek için Harmankaya Şelaleleri’nde yapılacak yürüyüş, mükemmel bir doğa keşfi sunuyor.

Kentin 5 kilometre dışında, 13 kilometrelik zorlu parkurda yürüyerek temiz havanın ve doğa güzelliklerinin keyfine varacak olanlar, şelalelerin oluşturduğu göletlerde yüzmenin verdiği keyfi de yaşayabiliyorlar.

Bartın’ın Ulus ilçesindeki aşk acısını dindirdiğine inanılan Ulukaya Şelalesi de ilginç öyküsüyle görülmeye değer yerler arasında yer alıyor.

Aşk tanrısı Eros’un, eşi Hera kendisini artık sevmiyor diye intihar eden Selamnos’un bedenini dönüştürdüğü şelaleden su içen, mendil ıslatan ya da yüzünü yıkayanların, yaşadıkları aşk acılarından arındığına ilişkin mitolojik öyküyü dinleyenler, Ulukaya köyünde 20 metre yükseklikten yazları da dahil olmak üzere sürekli akan şelaleyi keşfetmeden bölgeden ayrılmıyor.

-TÜRKİYE’NİN VENEDİK’İ-

Yaklaşık 15 kilometrelik bölümü Bartın kent merkezinden geçerek Karadeniz’e dökülen Bartın Irmağı’nda, gezi tekneleriyle şehir merkezinden ormanlık alanlara doğru "yeşil tur" düzenlenmesi hedefleniyor.

Milattan önceki yıllarda "suların ilahı" anlamına geldiği bildirilen Parthenios adı ile anılan Bartın Irmağı, akışının az, derinliğinin ise fazla oluşu sayesinde ulaşım açısından büyük kolaylık sağlıyor.

Denizden 15 kilometre kentin içine sokulan ve Türkiye’nin en az alüvyon taşıyan ırmağı, çevresindeki yemyeşil bitki örtüsünün oluşturduğu doğal peyzaj görünümüyle kano, su bisikleti, sandal gezileri ve kürek yarışları gibi aktiviteler için önemli alanlar arasında gösteriliyor.

İtalya’nın 118 adacık üzerine kurulu ve 170 su kanalının yer aldığı Venedik şehri ile Hollanda’nın kanallarında yüzen evlerin bulunduğu Amsterdam kentleri gibi Bartın Irmağı’nın da yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmesi amaçlanan kentte, ırmaktan Karadeniz sahillerine uzanan turlar da planlanıyor.

-SAMSUN-

Samsun’un Tekkeköy ilçesinde "delikli kayalar" olarak da bilinen mağaraların kalkolitik dönemden kalma barınma amacıyla kullanılan mekanlar olduğu tahmin ediliyor.

Samsun kent merkezine yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta Tekkeköy ilçesinde Fındıcak ve Çınarlı derelerinin suladığı vadi boyunca yükselen kaya kütlelerin irili ufaklı çok sayıda mağara bulunuyor.

"Tekkeköy mağaraları" olarak adlandırılan, mekanların Kalkolitik döneme ait ve doğal yollarla oluşmuş barınma amaçlı yerler olduğu tahmin ediliyor.

Samsun’dan kolaylıkla ulaşılabilecek konumda olan mağaralar, kenti ziyaret eden ve tarihe meraklı turistlerin de ilgisini çekiyor.

-KIZILIRMAK DELTASI-

Sivas Kızıl Dağ’dan doğduktan sonra Orta Anadolu’da kıvrılarak Samsun’un Bafra ilçesinden Karadeniz’e ulaşan Kızılırmak, Türkiye’nin en önemli sulak alanlarından biri olan Kızılırmak Deltası’na da can veriyor.

1151 kilometre uzunluğundaki Kızılırmak, geçtiği bir çok yöreye canlılık katarken, oluşturduğu delta ile de doğal yaşama önemli katkı sağlıyor.

Bafra ilçesinin ortasından Karadeniz’e ulaşan bu can suyu, Kızılırmak Deltası olarak bilinen ve yaklaşık 60 kilometrelik bir sahil şeridine sahip bölgede çok sayıda balık gölü, kıyı kumulları, su basar çayırları ve tarım alanlarının yanı sıra kuş popülasyonu açısından da son derece önemli bir doğal yapıya ev sahipliği yapıyor.

Kızılırmak’ın denizle buluştuğu Bafra’daki "Kuş Cenneti", Kızılırmak Deltası’nın Karadeniz sahilinde doğal özelliklerini koruyabilmiş en büyük sulak alan.

Deniz, ırmak, göl, kumul, sazlık, bataklık, tarım alanı ve orman gibi hayat ortamlarının sağlıklı bir eko sistem içinde bir arada bulunduğu bölge, Türkiye’de bulunan 400’ün üzerindeki kuş türünden 300’den fazlasını barındırıyor.

Kızılırmak’ın Bafra ilçesi sınırları içinde yer alan Derbent ve Altınkaya Baraj gölleri ise yöreye ayrı bir seyir güzelliği katıyor.

Özelikle olta balıkçılığı açısından uygun olan yörede keyifli bir hafta sonu geçirmek isteyenler için değişik piknik imkanları bulunuyor.

Altınkaya Baraj Gölü’nün uzantısında yer alan Şahin Kanyonu ise yine Kızılırmak’ın yöreye adeta bahşettiği görülecek doğal güzelliklerden birisi olarak dikkati çekiyor.

-İNALTI MAĞARASI-

Sinop’un Ayancık ilçesinin 50 kilometre güneyinde yer alan İnaltı Mağarası, son dönemde Sinop turizmi açısından bir potansiyel oluşturuyor.

Önümüzdeki dönem önemli bir turizm alanı olması beklenen mağara denizden yaklaşık 1070 yükseklikte.

Mağaranın henüz tespit edilebilen yaklaşık 3.5 kilometrelik bölümü, çeşitli büyüklüklerde ve renklerde binlerce traverten, sarkıt ve dikitlerden oluşuyor.

Mağaranın ilk 600 metresinden sonra küçük bir göl bulunurken, mağara göl boyunca yer altından devam ediyor. Oldukça farklı bir hava sirkülasyonu mevcut olan mağara, macera sevenler için de ilginç bir mekan.

-AMASYA-

Türkiyenin saklı cennetleri

Amasya’nın Taşova ilçe merkezine 63 kilometre uzaklıktaki Borabay Gölü, yörenin önemli doğal güzelliklerinden biri olarak dikkat çekiyor.

Borabay Gölü, Taşova ilçe merkezine 63 kilometre uzaklıkta, denizden yaklaşık 1050 metre yükseklikte küçük bir göl.

Tabandan sızan su ve çevredeki derelerden beslenen göl, çevresindeki kayın, sarıçam, sedir ve kestane ağaçları içinde yer alıyor. Yaklaşık 1 milyon metreküp su hacmi bulunan ve 25 metre derinliğe sahip göl üst ve alt florasının zenginliği ile dikkati çekiyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararı ile 1993 yılında 1. derece doğal sit alanı ilan edilen gölün Milli Park yapılması için de Amasya Çevre ve Orman İl Müdürlüğü tarafından bir çalışma bulunuyor.

Samsun’dan gelenler için Ladik ilçesi üzerinden kolaylıkla ulaşım sağlanabilen yöre, yaz ve kış dönemlerindeki farklı görünümü ile ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

Amasya’da dikkati çeken bir diğer göl ise Yedikuğular Kuş Cenneti olarak bilinen baraj gölü.

Suluova ilçesinde sulama amaçlı yapılan Yedikır Barajı’nın oluşturduğu göl, kuşların göç yolu üzerinde olması nedeniyle çok sayıda göçmen kuşun yaşadığı 1. derece doğal sit alanı.

-ORDU-

Ordu’nun Gölköy ilçesinde kısa süre önce tabiat parkı ilan edilen Ulugöl ise yöre halkının rekreasyon ihtiyacına cevap verecek nitelikte.

Günübirlik piknik ihtiyacını da karşılayan park, içerisinde biri büyük, diğer ikisi sazlıkla kaplı küçük yapıda üç heyelan set gölü barındırıyor. Büyük olan gölde Abant Alası yaşıyor.

Orman ve göl eko sisteminin hakim olduğu alandaki gölün etrafı ise kayın ormanlarıyla kaplı. Kayınla birlikte gürgen, kızılağaç, akçaağaç, orman gülü, karayemiş, çobanpüskülü gibi yapraklı türler de yayılış gösteriyor.

Ordu merkeze yaklaşık 80 kilometre uzaklıkta bulunan yöreye Gölköy üzerinden ulaşım imkanı bulunuyor.

Kentteki görülmeye değer yerlerden biri olan Gaga Gölü ise Ordu’nun Fatsa ilçesine 10 kilometre uzaklıkta, Örencik ve Yassıtaç köyleri arasında yer alıyor.

-DOĞU KARADENİZ-

Doğu Karadeniz, Gümüşhane’deki Karaca ve Trabzon’daki Çal mağaralarıyla, ziyaretçilerine alternatif sunuyor.

Gümüşhane Kültür ve Turizm Müdürü Temel Yalçın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, insanların ilk doğal barınakları olan mağaralardaki gizem ve güzelliğin insanlara ayrı bir huzur verdiğini belirterek, kentin Torul ilçesine bağlı Cebeli köyündeki Karaca Mağarası’nın gözde turizm merkezleri arasında yer aldığını söyledi.

Kent merkezine 17 kilometre, Trabzon Havaalanı’na 100 kilometre uzaklıkta olan Karaca Mağarası’nın deniz seviyesinden 1550 metre yükseklikte olduğunu anlatan Yalçın, mağaranın bulunduğu yerde kır kahvesi, dinlenme tesisleri gibi ziyaretçilerin çeşitli ihtiyaçlarını karşılayacakları öncül tesislerin mevcut olduğunu bildirdi.

Karaca Mağara içinde akarsunun yanı sıra çok sayıda küçük gölün de yer aldığını anlatan Yalçın, mağaranın yazın serin, kışın ise sıcak olan havasının astım hastalığı başta olmak üzere birçok solunum hastalığına iyi geldiğini ifade etti.

Yalçın, mağaranın Gümüşhane turizminin lokomotifi durumunda olduğunu belirtti.

-ÇALKÖY MAĞARASI-

Doğu Karadeniz’de mağara turizmi için önemli bir başka yer ise Trabzon’un Düzköy ilçesindeki Çalköy Mağarası.

İlçe merkezinin 5 kilometre güneyinde olan ve deniz seviyesinden 1050 metre yüksekte bulunan ve aydınlatması da tamamlanan mağara yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.

-TRABZON-

Yaylaları ve yeşil vadileriyle doğa cenneti olan Doğu Karadeniz, barındırdığı gölleriyle de ziyaretçilerine güzelliklerini cömertçe sergiliyor.

Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Uzungöl, Doğu Karadeniz’e gelen yerli ve yabancı turistlerin en çok ziyaret ettiği turistik mekan.

Özel çevre koruma alanı olarak ilan edilen ve 2. derecede SİT alanı olan Uzungöl, yamaçlardan düşen kayaların Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla oluştu.

Trabzon’a 99, Çaykara ilçesine 19 kilometre uzaklıkta ve deniz seviyesinden 1090 metre yükseklikte olan Uzungöl, çevresindeki ladin ağırlıklı karışık orman örtüsü ile Alplerin güzelliğini geride bırakıyor.

Yakınındaki Şerah köyünün yöreye uygun tarzda yapılmış eski ahşap evlerinin doğanın güzelliğini tamamladığı Uzungöl’e gitmek isteyen turistler, tamamı asfalt olan yol güzergahında yeşilin her tonu ve rengarenk orman örtüsü ile Solaklı Vadisi’nden akan derenin yanı sıra çevredeki küçük şelaleleri görme imkanı buluyor.

Geçen yıl 5 bin 140’ı yabancı, 320 bin 553’ü yerli, toplam 325 bin 693 turistin ziyaret ettiği Uzungöl, genellikle Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında ziyaretçi ağırlıyor.

Turistik potansiyeli bakımından oldukça zengin olan Uzungöl’e gelen turistler, beldede, aralarında 5 yıldızlı bir otel, pansiyon, bungalov tipi evlerin de yer aldığı, toplam 1437 yatak kapasiteli 52 tesiste konaklama imkanına sahip.

Çevresinde trekking, kuş gözlem ve botanik amaçlı turlar düzenlenebilen Uzungöl’ün yüksek kesimindeki dağların arasında bulunan göllere ya da yakındaki Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi yaylalara geziler düzenleme olanağı bulunuyor.

-KENTİN DİĞER SAKLI CENNETLERİ-

Trabzon’da Akçaabat-Düzköy yolu üzerinden Hıdırnebi Yaylası’na çıkarken yol üzerinde yer alan ve muhteşem doğal güzelliği olan Balıklı Göl ile kentin batısındaki Yıldızlı beldesi Demirtaş köyü yakınındaki Sera deresi üzerinde, kıyıdan 8 kilometre içeride Sera Gölü de özellikle yerli turistin ilgisini çekiyor.

Dağ yamacının kaymasıyla 20 Şubat 1950'de oluşan bir baraj gölü olan Sera Gölü’nün vadi boyunca 2 kilometrelik uzunluğu ile 150 ile 200 metre arasında değişen genişliği bulunuyor.

Ayrıca yörede Trabzon-Gümüşhane arasında bulunan ve ülkenin saklı cennetlerinden olan Çakırgöl’de turistlerin uğrak yerlerinden...

Çakırgöl Dağı’nın kuzey eteklerindeki Mecit-Mescit Yaylası’nın platosunda, Dilowal devri buzullarının çanağında bulunan Çakırgöl mide görünüşünde ve denizden 2533 metre yükseklikte yer alıyor.

-BORÇKA KARAGÖL-

Doğu Karadeniz’in bir başka saklı cenneti ise Artvin’in Borça ilçesinde bulunan ve 1800’lü yılların başında heyelanın bir derenin önü kapatmasıyla oluşan Karagöl.

Kendi muhteşem güzelliğinin yanı sıra çevresindeki zengin bitki örtüsü ve hayvan çeşitliliğiyle doğa tutkunlarının ilgisini çeken göl, ilçeye 27 kilometre uzaklıkta bulunuyor.

Doğa severler ile fotoğraf sanatçılarının dikkatini çeken ve metrekarede 3-4 çiçek çeşidi olan Karagöl, İsrailli turistler başta olmak üzere yerli ve yabancı turistlerin uğrak yerlerinden.

-LİMNİ GÖLÜ-

Doğu Karadeniz’deki bir diğer saklı cennet ise Gümüşhane’nin Torul ilçesi Zigana köyü Saronay Yaylası’ndaki Limni Gölü...

Doğal güzelliği, zengin flora ve faunasının yanı sıra serin havasıyla dikkati çeken göl, özellikle yaz aylarında ziyaret edilebilecek mekanlar arasında yer alıyor.

ŞANLIURFA

Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden Şanlıurfa, sahip olduğu turizm potansiyeli ve su kaynaklarıyla bölgenin en önemli turizm merkezleri arasında yer alıyor."Dünyanın en büyük doğal akvaryumu" olarak da adlandırılan ve kentin simgesi durumundaki Balıklıgöl, sahip olduğu doğal güzellikleri dolayısıyla her yıl binlerce yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapıyor.Kent merkezinde yer alan Şanlıurfa Kalesi ile aynı yerleşkede yer alan ve Hz. İbrahim’in doğduğu ve dönemin hükümdarı Nemrut tarafından ateşe atıldığı yer olarak bilinen dergahı ve Halilürrahman göllerinin bulunduğu Balıklıgöl Yerleşkesi’nde Aynzeliha Gölü de yer alıyor.Şanlıurfa Kalesi’nin eteklerinde yer alan Damlacık mağaralarındaki kafeteryalar da kenti kuş bakışı seyretmek isteyenlerin ilk tercihleri arasında bulunuyor.Yöresel yemeklerin hazırlandığı otantik mekanlarda Şanlıurfa manzarasını seyreden ziyaretçiler, mağaranın doğal güzelliklerini görme imkanı buluyor.-

Türkiyenin saklı cennetleri

ATATÜRK BARAJI-

Türkiye’nin en verimli tarım arazilerine can veren ve Şanlıurfa sınırlarından geçen Fırat Nehri, dünyanın sayılı barajları arasında yer alan Atatürk Barajı’nın yanı sıra Birecik Barajı’nı besliyor.Büyüklüğüyle Türkiye’nin sayılı gölleri arasına da giren Atatürk Barajı Gölü, tarım ve hidroelektrik enerjisine katkısının yanı sıra turizme hitap ediyor.

-DİYARBAKIR-

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne bereketli kollarıyla hayat sunan Dicle Nehri, ihtişamıyla da göz kamaştırıyor.Birçok kolları olan, Irak topraklarına geçip orada Fırat’la birleşerek Şattülarap’ta Basra Körfezi’ne dökülen Dicle Nehri, bir yandan Kralkızı, Batman ve Dicle gibi önemli hidroelektrik santrallarla bölgenin enerji ihtiyacını karşılarken bir yandan da sulama gücüyle yöre halkına yaşam sunuyor.Turizm alanında nehrin güzelliğine ve ihtişamına yakışır tesisler henüz yeterince kurulamamasına rağmen Güneydoğulular piknik alanları, çay bahçeleri ve mesire gibi sosyal alanlarla suyun güzellik kattığı mekanlarda keyifli anlar yaşıyor.Muş’tan çıkarak Pervari ilçesi sınırlarında Siirt topraklarına katılan ve daha sonra Kurtalan ilçesi Çattepe köyü yakınlarında Dicle Nehri sularına karışan türkülere konu olan Botan Çayı, 144.5 debisiyle rafting için ideal sulardan biri.Lezzetli balıklarıyla da tanınan Botan Çayı 2002-2004 yıllarında dönemin Siirt Valisi Nuri Okutan’ın talimatıyla gerçekleştirilen rafting çalışmaları büyük ilgi görmüştü. Saklı cennet olan Botan Çayı ise keşfedilmeyi bekliyor.Batman’ın Hasankeyf ilçesinde de her yıl Turizm Haftası etkinlikleri, nehir üzerinde düzenlenen kelek (sal) yarışmaları ilgi görüyor.

-BÖLGEDEKİ MAĞARALAR-

Bölgede ayrıca irili ufaklı tarihe tanıklık etmiş çok sayıda mağara, Türkiye’yi keşfe meraklı yerli ve yabancı turistler için farklı bir seçenek sunuyor.Bölgenin merkezi konumunda olan, onlarca medeniyete beşiklik etmiş Diyarbakır, 10 bin yıllık tarihin izlerini taşıyor.Diyarbakır’ın Ergani ilçesi yakınlarındaki Hilar mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar gün ışığına çıkarılmış. Anadolu’nun en eski köy yerleşimlerinden olan, tarım yapılan ilk yerler arasında bulunan ilçe yakınlarındaki Çayönü Tepesi, 10 bin yıllık geçmişiyle sadece bölge tarihine değil dünya uygarlık tarihine de ışık tutuyor.-

"DÜNYANIN İLKLERİNİ BARINDIRIYOR"-

Anadolu’nun en eski mağara yerleşimlerinden biri olan Hilar Mağaraları’nın tarihi MÖ 12 binlere kadar gidiyor.Geçici yerleşimlere sahne olan, özellikle Geç Roma Dönemi’nde yerel eyaletlerin hakimiyetinde kaya mezarı olarak kullanılan Çayönü ve Hilar mağaralarındaki kazı çalışmasında Artuklular, Bizans, Roma ve Osmanlılara ait sikkeler ve buluntular açığa çıkarken hem Çayönü hem de Hilar, dünyada insanlığın ilklerini barındırması açısından bütün görkemiyle tarihi merak eden ziyaretçilerini bekliyor. Hilar’ın turizme kazandırılması amacıyla çalışmalar sürdürülüyor.-

DÜNYANIN BİTTİĞİ YER: BIRKLEYN MAĞARALARI-

Lice ilçesinde Diyarbakır-Bingöl kara yolu ayrımındaki Bırkleyn Mağaraları ilgi çekiyor.Bırkleyn Çayı, antik yol ile birleşmeden önce yerin altında akar ve doğal bir tünelden sonra yeniden yukarıya çıkıyor. Bu özel oluşumdan ötürü buradaki mağaraya Bırkleyn Mağaraları veya Dicle Tüneli isminin verildiği belirtiliyor.Antik çağlarda bu suyun kaybolduğu, toprağın altına indiği yer "Dünyanın Bittiği Yer" olarak tanımlanmış. Hassuni Mağaraları da alternatif turizm meraklılarının ilgisini çeken alanlar arasında bulunuyor.

-ASHAB-I KEHF-

Diyarbakır’ın inanç turizmi açısından en gözde, gelecek vadeden, Ashab-ı Kehf’in sığındığı mağaralardan olduğu iddia edilen, Lice ilçesinin Duru köyünün bulunduğu dağlık alandaki mağara, her yıl şifa arayan binlerce kişiyi ağırlıyor.Yüzyıllardır 28 Mayısta Ashab-ı Kehf’in bulunduğu nokta ziyaret ediliyor ve 1 gün orada geçiriliyor.

-MAĞARALAR KENTİ HASANKEYF-

Dicle Nehri’ne paralel, nehirden yaklaşık 200 metre yükselen yekpare ve devasa bir kaya kütlesinin yontularak adeta nakış gibi işlenmesiyle oluşturulan Hasankeyf Kalesi bütün görkemiyle ilçeye gelenleri kucaklıyor. Kale, neolitik dönemde insanların taşa hükmederek egemenliği altına aldığını, taşın üzerinde yükselen medeniyetlerin ilk temellerini bu dönemde nasıl attığını gözler önüne seriyor.İlçede bulunan yaklaşık 4 bin mağara, Sümerler, Asurlular ve Babillere ev sahipliği yapmış. Mağaralarla donatılmış Hasankeyf Kalesi, güzelliğini bütün cömertliğiyle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni görmeye gelenlere sergiliyor.

-MARDİN-

Dinlerin ve dillerin beşiği, kiliseleri, oya gibi işlenmiş evleri, daracık sokaklarıyla konuklarını her an sürprizle karşılayan Mardin, Gızzelin, Şakolin, Firiye, Midyat Linveyri Şifa, Kefilsannur, Şenköy Kefilmelep, Kefilmardin, Hapisnas, Tınat, Savur Kıllıt, Kızıltepe Hanika ve Salah, Nusaybin Hessinmeryem ve Sercahan, Mazıdağı Gümüşyuva ve Avrıhan, Derik Derinsu, Dırkıp, Haramiye mağaraları ile çok fazla bilinmeyen yüzünü de ziyaretçilerine gösteriyor.

-SİİRT-

Botan Çayı kenarında, Siirt’ten 15 kilometre uzaklıkta bulunan ve doğal iki mağaradan oluşan Billoris Kaplıcası ilgi görüyor. Siirt-Baykan kara yolunda bulunan Çaykaya köyü yakınlarındaki mağara, görülmeye değer mağaralar arasında yerini alıyor.

-ŞIRNAK-

Şırnak’ta Kültür ve Turizm Müdürlüğünce yüzey araştırmalarının sürdürüldüğü kültür varlıkları arasında yer alan Şenoba beldesi, Cudi Dağı zirvesindeki Hazreti Ali Mağarası ile Güçlükonak ilçesindeki mağaralar da gün yüzüne çıkarılmayı bekliyor. Mağaralar, inanç turizmi bakımından gelecek vadediyor.

-ELAZIĞ’DA SU SPORLARI-

Tatilcilerin vazgeçemediği bir piknik alanı olan Hazar Gölü’nün en ilgi çekici yönünü son yıllarda su seviyesinin düşmesi sonucu ortaya çıkan batık yapılar oluşturuyor. Kilise Adası civarında başlayan batık yapıların Sivrice ilçesine kadar uzandığı tespit edildi. Yapılar, su altı dalış sporu meraklılarını bekliyor.Kente 47 kilometre mesafedeki Keban ve Karakaya baraj göllerinin ilçeye en büyük katkısının, alabalık üretim tesislerinin hızla artması olduğu belirtiliyor.İlde mağara turizmi açısından öne çıkan en önemli mağara ise Buzluk Mağarası. Mağaranın en dikkat çekici özelliği, hava sirkülasyonunun meydana getirdiği buzlar. Mağarada kış aylarında sıcak hava etkili oluyor, yaz mevsiminde ise buz sarkıtları oluşuyor.

-ERZURUM-

Erzurum’un İspir ilçesinin Madenköprübaşı beldesine bağlı Elmalı köyündeki devasa büyüklükteki Elmalı Mağarası, ilginç traverten oluşumları ve kaya sütunlarıyla görülmeye değer manzara sunuyor.Şimdiye kadar büyüklüğü tespit edilemeyen tarihi mağara, il merkezine 150 kilometre uzaklıkta, Erzurum-İspir kara yolu üzerindeki Elmalı köyünden 400 metre yükseklikte bulunuyor.Mağaranın girişindeki gözetleme kuleleri, içindeki havuz, travertenler dikkati çekiyor. Havuzun bulunduğu bölümde çok sayıda yarasanın bulunması mağaraya mistik bir hava katıyor.Mağaranın turizme kazandırılması için İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce çalışma yapılıyor.

-ZAĞ MAĞARASI-

Bingöl’e bağlı Kuşburnu köyündeki Zağ Mağarası’nın hangi dönemde kimler tarafından yapıldığı bilinmemekle birlikte tipik bir erken Hristiyanlık dönemine ait bir manastır veya şapel olduğu tahmin ediliyor.Murat Nehri’ne bakan tarafı yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunan mağaranın birinci katında zahire depoları, orta katında oturma odaları, en üst katında 2 harem odası yer alıyor. Katlar arası geçişlerin yuvarlak bacalarla sağlandığı mağaranın tepesinde gözetleme kuleleri bulunuyor.

-VAN-

Türkiye’nin en büyük gölü olan Van Gölü, sodalı suyu ve doğal güzelliğiyle her yıl binlerce turisti ağırlıyor.Bitlis’in Tatvan ilçesi sınırlarında bulunan Nemrut volkanının patlaması sonucu oluşan, yüz ölçümü 3 bin 713 kilometrekare, en derin yeri 451 metre olan Van Gölü, dünyanın en büyük sodalı gölü olma özelliği taşıyor.Tarihi ve turistik açıdan önemli yere sahip Akdamar, Çarpanak, Adır ve Kuş adalarının bulunduğu Van Gölü, mavi suları ve el değmemiş koylarıyla her yıl binlerce turisti ağırlıyor.Doğu Anadolu Bölgesi’nde Mengene ve Yiğit dağları arasındaki yamaçlardan doğan Zap Suyu da üzerindeki asma köprüleri ve eşsiz görüntüsüyle her yıl yerli ve yabancı turiste ev sahipliği yapıyor.Kentin önemli su kaynaklarından Murat Nehri, kış aylarında donmuş görüntüsü, ilkbahar mevsiminde yeşille bütünleşen sularıyla turistleri ağırlıyor.

-ERZURUM-

Erzurum’un Uzundere ilçesinde, 1700’lü yılların ortalarında Balıklı köyünün batısındaki bir dağın heyelan sonucu Tortum Çayı’nın önünü kapatmasıyla oluşan Tortum Gölü, ilin en çok ilgi gören doğa merkezleri arasında yer alıyor.Yaklaşık 6 milyon 625 bin metrekare büyüklüğündeki Tortum Gölü, çevresindeki peri bacalarıyla doğaseverleri adeta büyülüyor.Çevresi mesire alanı olarak kullanılan gölü her yıl yaklaşık 10 bin kişi ziyaret ediyor.

-ÇORUH NEHRİ-

Erzurum’daki birçok nehir, özellikle doğa sporu meraklılarının ilgisini çekiyor.Ulusal ve uluslararası rafting ve kano müsabakalarına ev sahipliği yaparak doğa sporları merkezi haline gelen Çoruh Nehri, yaz dönemi boyunca debisinin düzenli olarak azalması dolayısıyla rafting ve kano için istenilen zorluk derecesini sunması nedeniyle rafting sporcusu ve kanocuların ilgisini çekiyor.Dünyanın en hızlı akan nehirlerinden Çoruh Nehri, her yıl turistik amaçlı birçok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor. Son yıllarda turizme kazandırılması için başlatılan tanıtım çalışmaları sayesinde giderek daha fazla turist çeken Çoruh Nehri’ni her yıl ortalama 4 bin turist ziyaret ediyor.

-ERZİNCAN-

Türkiyenin saklı cennetleri

Erzincan ile Çayırlı arasındaki Keşiş Dağları’nın zirvesinde bulunan Yedi Göller, bölgeye gelecek olan yerli ve yabancı turistlerin gözde mekanları arasında yer alıyor.3 bin 500 metre yükseklikte bulunan Esence Tepesi yakınlarında yer alan Yedi Göller, bölgeye gelen dağcıların kamp yapmak için tercih ettiği yerlerin başında bulunuyor.İki ulaşım yolunun olduğu Yedi Göller bölgesini özellikle temmuz ve ağustos aylarında çok sayıda kişi ziyaret ediyor.

-MUŞ-

Muş’a 75, Varto ilçesine ise 35 kilometre uzaklıkta bulunan büyük ve küçük Hamurpet göllerinde yetişen aynalı sazan balığına yerli turistler ilgi gösteriyor.Büyük Hamurpet Gölü’nün çevresindeki yürüyüş parkurları da ilgi görüyor.Bulanık ilçesinde bulunan, Bulanık-Ahlat kara yolundan ulaşılan Kazan Gölü, genellikle yöre insanının tatilini geçirmek için tercih ettiği yerler arasında bulunuyor. Gölün, çevresinde yapılacak düzenlemenin ardından yabancı turistleri de ağırlaması bekleniyor.

-ARDAHAN-

Ardahan’a 45 kilometre uzaklıkta olan, yılın her dönemi rahatlıkla ulaşımın sağlandığı Çıldır Gölü, kışın yüzeyinin tamamen buz tutması nedeniyle bölge turizminde önemli yer tutuyor.Çıldır ilçesinde bulunan ve Ardahan’a 60 kilometre mesafedeki Aktaş Gölü de yerli ve yabancı turistlerin ilgi gösterdiği yerler arasında bulunuyor.

-MUNZUR ÇAYI-

Tunceli’nin doğal güzelliklerinden, Ovacık ilçesinin 15 kilometre uzağındaki Gözeler köyünden doğan ve Keban Baraj Gölü’ne dökülen yaklaşık 120 kilometre uzunluğundaki Munzur Çayı, uluslararası rafting müsabakalarına ev sahipliği yapabilecek kapasiteye sahip bulunuyor.Kış mevsiminin ardından kar birikintisinin erimesiyle debisi artan Munzur Çayı, özellikle ilkbaharda ortaya çıkan eşsiz güzelliğiyle doğaseverlere güzel bir manzara sunuyor

.-KARASU NEHRİ VE RAFTİNG-

Erzincan’dan Keban Barajı’na dökülen Karasu Nehri, özellikle raftingle uğraşan doğa sporcularının gözde mekanları arasında yer alıyor.Erzurum ile Erzincan arasındaki Sansa Boğazı mevkisinde yapılan rafting şampiyonaları ilgi görüyor. Erzincan’a 30 kilometre uzaklıkta bulunan Sansa Boğazı mevkisi, zengin bitki örtüsüyle de dikkati çekiyor. Bölgede rafting botlarının nehre indirilebileceği yerler bulunuyor.Zorluk derecesi yüksek bölgelerin de yer aldığı Karasu Nehri’nde rafting yapmak isteyenlere, eğitimli ve bölgeye hakim uzman raftingciler eşlik ediyor.

-FIRAT VE MURAT NEHİRLERİ-

Deniz seviyesinden 1350 metre yükseklikte bulunan Türkiye’nin 3. büyük ovası olan Muş Ovası’ndan geçen Murat Nehri, bölge insanının ilkbahar ve yaz aylarında boş zamanlarını geçirdiği yerlerin başında bulunuyor.Nehrin üzerindeki Alparslan 1 Barajı, bölgeye enerji ve su sağlaması bakımından önem taşıyor.Karasu Nehri ise Bitlis’in Güroymak ilçesinden geçerek Muş Ovası’nda Murat Nehri ile birleşiyor.Ardahan şehir merkezinden geçen ve ilin tek nehri olan Kura Nehri, rafting için değerlendirilmesi gereken önemli potansiyele sahip bulunuyor.

GÖKSÜ DELTASI

Ev sahipliği yaptığı 300’den fazla kuş türüyle doğa tutkunlarının tercih ettiği Mersin’deki Göksu deltası, raftinge başlayanlar için de gözde mekanlar arasında yer alıyor.Mersin’de Akdeniz’e ulaşan Göksu nehri ve deltası, sahip olduğu kuş varlığıyla doğaseverleri, raftinge elverişli yapısı ve debisi dolayısıyla da sporseverleri bekliyor.Akdeniz’e dökülen yaklaşık 260 kilometre uzunluğundaki nehir, Toros Dağları’ndaki yolculuğunu Gökçay ve Gökdere olmak üzere iki kola ayrılarak sürdürüyor. Her iki kol, Mut ilçesinin güneyinde yeniden buluşarak, Akdeniz’in sularıyla kucaklaşıyor.Akıntı boyunca yarattığı küçük şelalelerle güzel bir görüntü oluşturan Göksu, deltasındaki varlıklarıyla da bulunmaz bir yer. Öyle ki halk arasında "Kuş Cenneti" olarak bilinen deltada, 300’den fazla kuş türü bulunuyor.Akarsu boyunca seyahat edenler, tatil zamanını denk getirebilirse, ağustos ayında, nesli tükenme riskiyle karşı karşıya olan caretta carettalar ile mavi yengeçlerin yumurtlamalarına da şahit olabilir. Delta, doğal özellikleri nedeniyle Çevre ve Orman Bakanlığı’nca geçen yıllarda koruma altına alındı.

-RAFTİNG HEYECANI-

Göksu Nehrinin özellikle Mut’un güneyinden başlayarak 90 kilometrelik bölümünde su sporlarının yapılabileceği belirtiliyor.Debisi nedeniyle raftinge yeni başlayanların deneyim kazanmalarına çok elverişli olduğu ifade edilen nehir, bu özelliği dolayısıyla da ilgi görüyor.-

ADANA-

Türkiye’nin yelken sporu için en elverişli yerlerinden olan ve her yıl düzenlenen Uluslararası Türkiye Offshore Şampiyonası’nın bir ayağının yapıldığı Seyhan Baraj Gölü, kent turizminin canlanması açısından önem taşıyor.50 civarında büyük ve 70’in üzerinde küçük koy bulunan göl, derinliği, temiz suyu ve stabil esen rüzgarı sayesinde son yıllarda özellikle yelken sporcularının da ilgisini çekiyor. Yelken yarışmalarında olimpik parkura uygun olan göl, son yıllarda Uluslararası Türkiye Offshore Şampiyonası’nın bir ayağının yapıldığı merkez konumuna da geldi.Özellikle yaz aylarında piknikçilerin uğrak yeri olan baraj gölünün, turistik tesis yapılmasıyla daha çok ilgi göreceği belirtiliyor.

-ASİ NEHRİ-

Lübnan’dan doğan Suriye üzerinden geçerek Türkiye’den Akdeniz’e dökülen Asi Nehri, kente gelen yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.Yıllardır kirlilik nedeniyle kötü bir görünüme sahip olan nehir, Antakya Belediyesi’nin peyzaj düzenleme ve DSİ’nin temizlik çalışmasıyla eski ihtişamlı günlerine kavuşturulmaya çalışılıyor.Antik çağda, küçük tonajlı nehir gemilerinin geçişinde kullanılan Asi Nehri’nin kente yakışır bir hale getirilmesi amacıyla çalışma yapılıyor.

-SEYİR TERASLI ASİ NEHRİ PEYZAJ PROJESİ-

Antakya Belediyesi tarafından geçen yıl başlatılan "Asi Nehri Peyzaj Projesi" ile nehrin iki yakasına toplam 810 metre uzunluğunda seyir terası yapılması, çevre düzenlemesi ve ağaçlandırma çalışmaları sürdürülüyor.Yetkililer, projenin tamamlanmasıyla nehrin turistlerin oturup güzel vakit geçirebileceği, doyumsuz güzelliğinin izleneceği bir yer haline geleceğini, böylelikle nehrin turizme kazandırılacağını kaydetti.-

ANTALYA

Antalya’nın İbradı ilçesine bağlı Ürünlü köyü sınırları içinde bulunan, dünyanın üçüncü, Türkiye’nin ise en büyük yeraltı gölüne sahip mağarası olan ve toplam uzunluğu 2 bin 500 metre olan Altınbeşik Mağarası, içerisinde yer aldığı Altınbeşik milli Parkı’nın master planı yapılamadığı için düzenlenip, daha geniş kitlelere açılamıyor.İbradı ilçesine 7, Ürünlü köyüne 4 kilometre uzaklıktaki Altınbeşik, milyonlarca yıllık bir sürecin izlerini taşıyor. Mağara içindeki sarkıt ve dikitler görülmeye değer manzaralar sunarken, beyaz renkli kalın traverten oluşumlar, mağaranın görsel açıdan en güzel bölümünü oluşturuyor.Bölgeyi yaz aylarında ziyarete gelen yerli ve yabancı turistler, mağara girişindeki iki adet kayık ile bu muhteşem doğa oluşumunu görme imkanı buluyor.Fakat yolların dar ve bozuk olması yüzünden ziyaretçiler zor şartlarda mağaraya ulaşabiliyor. Yapımına başlanan yolun kısa süre sonra tammamlanması ve mağaraya ulaşımın kolaylaşması bekleniyor.-

ALANYA’DAKİ MAĞARALAR-

Mağaralar kenti Alanya, Türkiye’nin en tanınmış mağaralarından "Damlataş Mağarası"nı bünyesinde barındırırırken her gün binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor.Damlataş Mağarası, 1948 yılında liman inşaatında kullanılacak taş için ocak açılması sırasında tesadüfen bulundu. Havasının astım hastalarına iyi geldiğine ilişkin yaygın kanı, mağaranın yerli ziyaretçilerinin sayısının artmasını sağlıyor. Mağaranın havasının yılın tüm günlerinde 22 derece, rutubetin yüzde 95 olduğu bildiriliyor.Alanya’nın 12 kilometre doğusunda, Cebel-i Reis dağının yamacında denizden 232 metre yükseklikteki Dim Mağarası da 1998 yılında ziyarete açıldı.Türkiye’nin ziyarete açılan ikinci büyük mağarası olduğu belirtilen mağaranın 1 milyon yıllık olduğu tahmin ediliyor. İki ayrı koldan dağın içinde ilerleyen mağaranın kollarından biri 50 diğeri 360 metre uzunluğunda. Sarkıt ve dikitler bulunan mağaranın dip kısmında küçük bir göl bulunuyor. Mağara gezisinden sonra yamaçtan yürüyerek aşağıdaki Dim Çayı vadisine gidilebiliyor. Alanya merkezindeki Damlataş mağarası ise üç kat büyük sarkıt ve dikitlere sahip.Hasbahçe Mahallesi’nde İnişdibi mevkisindeki Hasbahçe mağarası da Damlataş Mağarası’ndan dört kat kadar daha büyük olmasına rağmen henüz ziyarete açılmadı.Alanya’da ayrıca, Korsanlar Mağarası, Aşıklar Mağarası ve Fosforlu mağara da denizden teknelerle ziyaret edilen belli başlı mağaralar arasında gösteriliyor.

-TÜRKİYE’NİN TURİZME AÇILAN İLK MAĞARASI-

Türkiye’nin turizme açılan ilk mağarası olan Burdur yakınlarındaki İnsuyu Mağarası yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmeye devam ediyor.Burdur-Antalya kara yolu mevkisinde ve Burdur’a 13 kilometre mesafede yer alan İnsuyu Mağarası’nın girişine konulan tak ve Burdur-Antalya kara yolundan görülebilecek şekilde dikilen AB üyesi ülkelere ait bayraklar mağaraya ilgiyi artırdı.İnsuyu mağarasını 2007 yılının ağustos ayı sonuna kadar 42 bin 262, 2008 yılının Ağustos sonuna kadar ise 42 bin 392 kişinin ziyaret ettiği, bu yılın aynı döneminde ziyaretçi sayısının 50 bin 568 olarak gerçekleştiği bildirildi. Yıl sonuna kadar İnsuyu Mağarası’nı ziyaret edenlerin sayısının 65 bine ulaşması bekleniyor.Mağarada irili ufaklı 9 göl bulunuyor. Mağaranın ilk 597 metrelik bölümü gezilebiliyor. Geriye kalan alana ise sadece uzman dalgıçlar, mağara içindeki Büyük Göl’den dalarak girebiliyor. Bazı ziyaretçiler mağarayı gezerken Dilek Gölü’ne bozuk para atarak dilekte bulunuyor.

-TÜRKİYE’NİN EN UZUN MAĞARALARI ARASINDA-

Türkiye’nin en uzun mağaraları arasında gösterilen Isparta’nın Yenişarbademli ilçesi yakınlarındaki Pınargözü, doğal güzelliği ile ilgi görüyor.Yenişarbademli ilçesine 8 kilometre mesafedeki Pınargözü Mağarası, Çaydere ormanlarının gizemli güzelliğiyle büyülenmiş durumda. Dünya mağaralar literatürüne giren Pınargözü, yerli ve yabancı mağaracıların da araştırma konusu olarak dikkatini çekiyor. Zengin bitki örtüsüne sahip olan Pınargözü Mağarası’nın diğer bir özelliği de 600 yıllık bir çam ağacını barındırıyor olması. Mağaradaki yer altı sularının ısısının ise 5.8 derece olduğu bildiriliyor. Mağara içerisinde yer alan şelaleler ve travertenler, yerli ve yabancı turistler tarafından keşfedilmeli bekliyor.-

ZİNDAN MAĞARASI-

Isparta’da yılda 9 bin ziyaretçinin gördüğü Aksu ilçesine bir kilometre mesafedeki 765 metre uzunluktaki Zindan Mağarası, çok sayıda yarasaya ev sahipliği yapıyor. Geç Roma döneminde ağzı kapatıldığı belirlenen Zindan Mağarası’nın bir çeşit sığınak veya gizli ibadet yeri olarak kullanıldığı ifade ediliyor.Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından koruma altına alınan mağaranın ilk 300 metresi turizm amaçlı olarak aydınlatıldı. Isparta Kültür ve Turizm İl Müdürü Abdullah Kılıç, Zindan Mağarası’nı yılda 9 bin kişinin giriş ücreti ödeyerek gezdiğini bildirdi.-

FİNİKE SULUİN MAĞARASI GİZEMİNİ KORUYOR

Asya Kıtası’nın en büyük su altı mağarası olarak adlandırılan Suluin Mağarası (İncirli veya Gök Mağara olarak da biliniyor) içinde sakladığı sırla gizemini koruyor.Finike’ye 1 kilometre mesafede bulunan ve keşfedilmeyi bekleyen Suluin Mağarası, zaman zaman dalgıçların da dikkatini çekiyor. 80 metrelik girişi bulunan mağaranın, bilinmeyen yönleri ve derinliği, uzmanların yanı sıra çevre halkı için de merak konusu olmaya devam ediyor. 1995 yılında Amerikalı Jarrod Jablonski ve ekibinin dalış yaparak 122 metre derinliğe ulaştığı Suluin Mağarasına geçen yıllarda Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Gökoğlu ve ekibi 42 metreye kadar inerek çekim amaçlı dalış yaptı. Dalış sonrasında yapılan açıklamada ise mağaranın jeolojik açıdan çok önemli olduğu ifade edilmişti.

SULTANSAZLIĞI

Kayseri’nin 70 kilometre güneyinde, Develi, Yeşilhisar ve Yahyalı ilçelerinin sınırlar içerisinde yer alan Sultansazlığı’nda 320 tür kuş barınıyor.Toplam 319 bin hektar sulu alana sahip Sultansazlığı’nda tuzlu, az tuzlu ve tuzsuz bölümler bulunuyor.Nesli tehlikede bulunan 72 tür kuştan 20’si burada kuluçkaya yatıyor.Milli park kapsamındaki Sultansazlığı’nda eylül ve ekim aylarında kuş sayısı 700 bine ulaşıyor.Dönem dönem foto safari turları düzenlenen Sultansazlığı’na kuş bilimciler ve gözlemciler ilgi gösteriyor.-YEDİGÖLLER-

Kayseri ve Niğde sınırları içerisinde kalan Aladağlar Milli Parkı’ndaki Yedigöller bölgesinde çok sayıda irili ufaklı göl bulunuyor.Ulaşımın çok zor olduğu bölgeye katır sırtında veya yürüyerek gidilebiliyor.Yaz aylarında göçerlerin yerleştiği bölgede koyun ve keçi yetiştiriliyor.Bölgeye yerli ve yabancı turistler için doğa yürüyüşü turları düzenleniyor.-YER ALTI ŞEHİRLERİ-

Kayseri’de çok sayıda yer altı şehri bulunuyor. Mimar Sinan’ın doğduğu Ağırnas beldesindeki yer altı şehri turizme açılmıştır. Diğer yer altı şehirleri de turizme açılmayı beklemektedir.Talas ilçesinde bulunan yer altı şehrinin turizme kazandırılması için belediyenin yaptırdığı temizlik çalışmaları son aşamaya gelmiştir.Nevşehir’de bölgeye özgü tüf kayalara oyularak insan emeğiyle yapılan yer altı şehirleri, yılın her mevsiminde turizme katkıda bulunuyor. Her biri adeta zaman tüneli olan yer altı şehirleri, Kapadokya turizminin peri bacalarından sonra en önemli unsurlarını oluşturuyor.Yılda ortalama 2 milyon yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Kapadokya bölgesinde, Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak, Mazı, Özlüce, Tatlarin ve Acıgöl yer altı şehirleri, Kültür ve Turizm Bakanlığınca işletilerek turizme hizmet ediyor.Yapıldıkları dönemlerde gizli barınma ve ibadet merkezleri olarak kullanılan bu yer altı şehirleri, tüf kayalardan oyulduğu için peri bacaları gibi yazın serin kışın ise sıcak oluyor.Kırşehir’de Hristiyanlığın hızla yayıldığı Roma dönemine ait, ibadet ve sığınma amacıyla yapılmış yaklaşık 15 yer altı şehri bulunuyor.Mucur, Kümealtı ve Dulkadirli yer altı kentleri, büyüklükleri ve turizm faaliyetleri açısından dikkati çekiyor. Mucur ilçe merkezinde bulunan ve MS 3. ve 4. yüzyıllarda yapıldığı tahmin edilen yer altı kenti, zeminden 7-8 metre derinlikte yer alıyor. 42 odaya sahip yer altı kentinde dehlizler, ahırlar, ibaret yerleri, gizli yollar ve geçitler bulunuyor.Kümbetaltı Mahallesi’ndeki Kümbetaltı yer altı kentinin giriş bölümü ile sadece birkaç odası gezilebiliyor. Yer altı şehrinde elektrik donanımı ve gerekli düzenlemeler gerçekleştiremediğinden diğer oda, salon ve dehlizler turistik anlamda değerlendirilemiyor.İl merkezine 58 kilometre uzaklıktaki Dulkadirli yer altı kenti de turizme istenilen faydayı sağlayamıyor.-SEYFE GÖLÜ-

Kırşehir’in Mucur ve Boztepe ilçeleri arasında bulunan Seyfe Gölü, Orta Anadolu’da bulunan birkaç tuzlu gölden biridir. Yer yer sazlık ve bataklık alanlardan oluşan göl ve çevresi, göçmen kuşların önemli uğrak merkezlerinden.Flamingo sürülerine belirli dönemlerde ev sahipliği yapan, sonbaharda da ördeklerin konaklama alanı olan Seyfe Gölü, çamurcun, pelikan, balıkçıl, yağmurcun, kaz, kılıç gaga, martı, balaban ve sumru gibi çok sayıda kuş türünü barındırıyor.Seyfe Gölü, günübirlik piknikçiler dışında turizme yeterince hizmet veremiyor.-NİĞDE-

Merkeze bağlı Nar ve Sofular köyleri yakınlarında bulunan Narlıgöl ve çevresi, sağlık turizmi açısından önemli potansiyele sahip bulunuyor.Narlıgöl, sıcak su kaynaklarıyla termal turizme hizmet ediyor. Göl çevresindeki kükürtlü su kaynakları içmece olarak değerlendiriliyor. Göl sularından balıkçılık yapılarak yararlanılıyor.Kapadokya Bölgesi’nin uzantısı olarak Ihlara-Derinkuyu Vadisi’nin devamı görünümündeki Narlıgöl bölgesinde yer yer peri bacalarına rastlanıyor. Bu peri bacalarının 10-12. yüzyıllarda ikametgah, kilise ve mezar olarak kullanıldığı biliniyor.-SİVAS-

Türkiye’nin en uzun nehri olan 1355 kilometre uzunluğundaki Kızılırmak, Sivas’tan doğup Bafra Burnu’ndan Karadeniz’e dökülüyor.Kızıldağ’ın tepesinin güney yamaçlarından birkaç kol halinde çıkan, İmranlı yakınlarına kadar ayrı akan kollar, İmranlı önlerinde birleşerek Kızılırmak adını alıyor. Zara’ya giren ırmak, Kösedağı eteklerinden gelen Habeş (Arap) Çayı’nı ve Zara Ovası’nın güneyinde Acısu’yu aldıktan sonra Hafik yönünde akmaya devam ediyor.Kızılırmak, geçtiği yörelerin tarımı açısından büyük önem taşıyor.-TÖDÜRGE GÖLÜ-

Sivas’ın Zara ilçesinde çok sayıda kuş türünün barındığı, Ulusal Sulak Alanlar Komisyonu’nca su kuşları yaşama ortamı olarak uluslararası öneme sahip 20 sulak alandan biri olarak belirlenen Tödürge Gölü, doğal güzelliğiyle büyülüyor.Sivas-Erzincan kara yolunun 55. kilometresinde, Zara ilçesine 16 kilometre uzaklıktaki Tödürge Gölü, masmavi görünümüyle bölgeye ayrı bir renk katıyor.Kuş gözlemcilerinin, balık tutkunlarının, doğa fotoğrafçılarının uğrak yeri olan göl, bölgenin de en önemli mesire alanlarından biri olarak görülüyor.-GÖKPINAR GÖLÜ-

Kent merkezine 147, ilçe merkezine 10 kilometre uzaklıktaki, birçok yerli ve yabancı turistin uğrak yeri olan Gürün ilçesindeki Gökpınar Gölü, dipten kaynaklarla besleniyor ve derinliği yaklaşık 18 metreyi buluyor.Çok temiz suyu, büyüleyici manzarasıyla göz kamaştıran Gökpınar, birçok turistin yanı sıra doğa fotoğrafçılarını konuk ediyor. Doğal bir akvaryumu andıran gölde kayık ve sandalla gezilebiliyor.Gökpınar Gölü ve çevresinde başlatılan rekreasyon çalışmalarının bir bölümünün bu yıl tamamlanacağı belirtiliyor.-HAFİK GÖLÜ-

Balık tutkunlarının, doğaseverlerin ve piknikçilerin uğrak yeri olan Hafik Gölü, Sivas’a 36, Hafik ilçesine ise 2 kilometre uzaklıkta bulunuyor.Kayıkla gezilen alabalık tesislerinin bulunduğu bir mesire yeri olan Hafik Gölü, ilçe merkezinin kuzeybatısında yer alıyor. Dipten kaynayan sularla beslenen gölün ortasında bir adacık bulunuyor.-TOKAT-

Tokat’ın Pazar ilçesinde bulunan, bazı kişilerin "dünyanın 8. harikası" olarak nitelendirdiği Ballıca Mağarası, kente gelenlerin ilk uğradığı yerler arasında yer alıyor.Pazar ilçesine 8 kilometre uzaklıkta Ballıca köyündeki mağara, 1987 yılında başlatılan araştırma ve haritalandırma çalışmaları ile 1995 yılında yapılan yürüme yolları ve ışıklandırma çalışmalarının ardından turizme açıldı.Kristalleşmiş kireç taşlarından meydana gelen, ziyarete açılan bölümlerindeki 8 salonun gezilebildiği, ortalama sıcaklığı 18 derece, ortalama nem oranı yüzde 54 olan mağaranın bol oksijenli havasının nefes almayı kolaylaştırdığı belirtiliyor.Ziyarete açılan 5 kat ve 8 salonu ile 680 metre uzunluğunda, 95 metre yüksekliğinde olan Ballıca Mağarası, dünyanın en büyük ve en görkemli mağaralarından biri olarak gösteriliyor.-ÇOBANLARIN BULDUĞU ÇAL MAĞARASI-

Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Teknecik köyünde çobanlar tarafından bulunan Çal Mağarası’na yerden yaklaşık 6 metre yükseklikten girilebiliyor.Mağarada değişik şekillerde çok sayıda dikit ve sarkıt bulunuyor.300 metrekarelik alanına ulaşılabilen mağaranın ilk etapta haritasının çıkarılarak turizme kazandırılması öngörülüyor.-GÖÇMEN KUŞLARIN UĞRAK YERİ: KAZ GÖLÜ-

Tokat’ın Pazar ilçesinde kuşların göç yolu üzerinde bulunması nedeniyle önem taşıyan, yeniden düzenlenerek turizme kazandırılan Kaz Gölü Kuş Cenneti, 108 kuş türüne ev sahipliği yapıyor.Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünce yeniden değerlendirilen göl, ülkenin uluslararası öneme sahip sulak alanları arasında yer alıyor.-ZİNAV GÖLÜ-

Reşadiye ilçesinin Yolüstü (Meğedün) köyüne 3 kilometre uzaklıktaki Zinav Gölü, bir dere ve küçük sularla besleniyor.Suyu tatlı olan, ortalama 1.5 kilometrekare alana sahip gölün ortalama derinliği 10 ile 15 metre arasında değişiyor.Etrafı korunmaya alınmış orman alanı olan gölde, kızılkanatlar yaşıyor.

23