Cadde“TÜRK OLDUĞUMDAN ÇOK, KADIN OLDUĞUMA ŞAŞIRIYORLAR”

“TÜRK OLDUĞUMDAN ÇOK, KADIN OLDUĞUMA ŞAŞIRIYORLAR”

10.06.2011 - 20:54 | Son Güncellenme:

Aslen Türk ama Londra’da keşfedildi. Aslen prodüktör ama yurt dışında ‘ünlü Türk DJ’ olarak biliniyor. Deniz Kurtel ile bu geceki Club to Club peformansı öncesi konuştuk

“TÜRK OLDUĞUMDAN ÇOK, KADIN OLDUĞUMA ŞAŞIRIYORLAR”

Yurt dışında hem kulağa hem göze hitap eden çalışmalarıyla parlayan, müzik ve sanatta yeni akım sanatçıların başını çeken prodüktör Deniz Kurtel’in bas sesleri ve dub müziğinin izlerini taşıyan 4/4lük ritimlerle örülü müziğine kayıtsız kalmak güç. Müzik dünyanın referans dergilerinden DJ MAG, dünyaca ünlü gece kulüplerinden New York Paşcha ve Londra Fabric Kurtel’in yaratıcı performansına kayıtsız kalamayanlardan. İngiltere’nin saygın plak şirketlerinden Crosstown Rebels’dan çıkan ilk albümü ‘Music Watching Over Me’ sonrası Kurtel, Türkiye’de ilk kez, Club to Club festivali kapsamında bu gece Otto
Santral’de sahne alacak.

* Son iki senedir elektronik müzik yapıyorsunuz. Hikaye nerede, nasıl başlıyor?İki sene önce New York’ta başlıyor. Eğlence için başlamıştım. Ciddi bir planım yoktu. Çalışmalarımı dinleyen Crosstown Rebels’in sahibi Damian Lazarus albüm yapmamı teklif etti. Bunun üzerine Damian Lazarus, Jamie Jones, Seth Troxler gibi sanatçılarla geçen sene turneye çıktım. Her şey henüz çok yeni...

Haberin Devamı

* Üniversite yıllarında planlarınız neydi? Bu planlar nasıl değişti?İstatistik/araştırma teknikleri konusuyla ilgili yüksek lisans programı düşünüyordum. New York ve Columbia Üniversiteleri’ne kabul edilince New York’a taşındım ve bu iki okulda aynı anda iki yüksek lisans programına başladım. Mezun olmama kısa süre kala önce LED ışık sanatına, daha sonra müziğe ilgi duymaya başladım.

* Müzik dünyasına girişiniz ve yükselişiniz çok kısa sürede olmuş. Bu kısa süreçte yaşadığınız heyecan ve zorluklar nelerdi?DJ olmadığım ve öyle bir altyapıdan gelmediğim için herhangi bir performans tecrübem yoktu. Albüm tanıtımı için LED entelasyonumla kendi ürettiğim müziklerden oluşan canlı şov hazırladım. LED’leri de müziğimle hareket edecek şekilde programladım. İlk kez izleyici önüne çıkmanın stresiyle daha önce hiç yapmadığım bir sanat entelasyonunu kulüp ortamında kurma işi başlarda gerçekten fazla geldi. Hayatımın ilk şovunu New York’ta Pacha gibi bir kulüpte yapmak başlı başına bir stres. Heyecan da duyuyorum tabii, ama her şey o kadar hızlı gelişiyor ki, heyecandan çok tüm olan bitene yetişmekle meşgulüm.

* LED’lerle yaptığınız yerleştirmeler dikkat çekici... Müzikle LED sanatı nasıl kesişti?Müzisyen arkadaşım Zev’den (Wolf+Lamb) ödünç aldığım LED ışıkları, onların partileri için hazırladığım ışık enstelasyonlarında kullanarak başladı. Bu partilerdeki işlerim sayesinde birkaç sergi ve festival için teklif aldım. Daha büyük işler yapmaya başladıkça elimde daha fazla malzeme kaldı. Bu şekilde yeni projeler üretmeye başladım.

* Elektronik müzik dünyasında Türk olan ender kadın prodüktörlerdensiniz. Türk olduğunuzu söylediğiniz zaman nasıl tepkiler alıyorsunuz?Kadınların azınlıkta olduğu başka birçok endüstride olduğu gibi, sadece zamana ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Şimdiden birçok kadın prodüktör yükselmeye başladı. Yakın gelecekte sayıları artacak. Tüm dünyada ismimden ötürü çoğu insan beni erkek sanıyor. Genelde Türk olduğumdan çok, kadın olduğuma şaşıryorlar.

* Sizin için “djmag.com’a kapak olmuş ilk Türk DJ” deniyor ama uzun yıllardır New York’tasınız. Size Türk demek ne kadar doğru, kendinizi nereli hissediyorsunuz ?Aslında DJ değilim. Ben sadece kendi prodüksiyonlarımdan oluşan canlı setler yapıyorum, yani hiç DJ’lik yapmadım. Geçenlerde annemle Türkiye’nin en büyük müzik marketlerinden birine gittik, annem benim albümüm satılıyor mudur diye merak etti. Çalışanlardan birine ismimi sordu. “Şarkıcı mı, DJ mi?” sorusuna annem “İkisi de değil. Prodüktör” cevabını verince tepkisi “Tamam işte DJ demek” yönünde oldu. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada böyle bir yanılgı var. Kendimi nereli hissettiğim sorusuna gelince... Bu tarz müziğe New York’ta ilgi duymaya başladım ve profesyonel müzik hayatım orada başladı, gelişti. 18 yaşıma kadar da Türkiye’deydim. O yüzden iki yerin de etkileri vardır. Son üç yıldır Berlin’de de çok zaman geçirdim ve geçtiğimiz kış orada da kendime bir stüdyo kurdum. Berlin’in de müzik hayatımdaki etkisi çok.

* Londra’da Fabric gibi önemli kulüplerde çaldınız. Dünyada en çok nerede tanınıyorsunuz?Şovlardan ve bana ulaşan mesajlardan anladığım kadarıyla, en çok İngiltere’de tanınıyorum. Bağlı olduğum plak şirketinin İngiltere’de olmasının da etkisi büyük. DJ Mag de bir İngiliz dergisi.

* Gelecek planlarınızda neler var?Yeni albüm çalışmalarına başladım ve LED projelerime devam ediyorum. Berlin’deki yeni yerimin bir kısmını LED işlerim için kişisel galeri haline getirmeyi düşünüyorum.