16.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
ORKUN BULUT
Durum sandığımızdan ciddi mi? Yoksa fazla mı abartıyoruz? Açıkçası Avrupa’nın binlerce vaka tespit edildiğinde almakta geciktikleri önlemleri, bizim virüs bir elin parmağı kadar kişiye yayılmışken uygulamaya koymamız önemli... Sürecin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından şeffaf yönetilmesi de kirli bilgi manipülasyonlarının önünü kesiyor. Tabii ki sosyal hayat bir süre eski hareketinden uzak kalacak olsa da, yine mekanlarda yemekler yenecek ve kahve buluşmaları yapılacaktır.Mekanlardaki hijyen konusunda Türkiye, dünyadaki diğer büyük ülkelere göre hep daha hassas olmuştur. Yurt dışında o bayıldığımız meydanlardaki kafe, restoranlarda aynı pis bezle masalar üstten silinip, menüler elinize verilir. Virüsün tüm bilinç oturduktan sonra Türkiye’ye gelmesi avantaj... Herkes kendine ve çevresine dikkat etmenin yanı sıra yeme-içme sektörü de hassas olduğu bu hijyen konusuna daha da titizlikle eğiliyor.
Kimler ne yapıyor?
Mesela sektörün en büyüklerinden D.ream grubu, tüm işletmelerini nano gümüş iyon teknolojisiyle dezenfekte ediyor. Yine aynı teknolojiyi, St. Regis’nin roof’unda bulunan Spago İstanbul da kullanıyor. Genel müdür Deniz Zengin, mekana bakteri ve virüs öldüren ultraviyole mavi ışıklar yerleştirdiklerini de söyledi. Ayrıca masa mesafeleri de 1.5 metre aralıklarına ayarlanmış durumda.Galvin, Grey, People ve Nezih gibi işletmelerin sahibi Jüpiter Grup’un kurucusu Tayfun Topal ise bu konulardaki titizliğinden zaten taviz vermediklerini söylüyor. Her hafta yapılan detaylı hijyen ilaçlamalarını daha da sıklaştırdığını, kendilerinin hassasiyetle uyguladıkları eldivensiz, şapkasız çalıştırmama kuralının ne kadar önemli olduğunu gördüğünü söyledi. Şehrin en sosyal mekanlarından Cantinery ve Lucca’da da Cem Mirap, personelin bilgilenmesi için sıklıkla eğitim toplantıları yaptırıyor. Gördüğüm en ilginç uygulamalardan birini de Beeves’in sahibi Sidar Budak uygulamış: Mekanındaki ıslak mendilleri özel yaptırdığı dezenfektan mendillerle değiştirmiş.
Kafamın içinde ‘komplo’ sorular!
Koronavirüs pandemik hale gelene kadar, komplo teoricileri ve illuminati (!) uzmanlarını ekranlarda bolca dinledik. Bir yandan abartı bulsak da diğer yandan kafamız kurcalanmıyor değil. Post apokaliptik, bilim-kurgu romanlarıyla çocukluğu geçmiş biri olarak George Orwell’in ‘1984’üne dair benzer olaylar gerçekleşiyor ki; hayal gücüm bugünkü bilgilerle benim de beynimi yakıyor!
Mesela iki yıldır Çin’in 5G teknolojisinde çok öne geçmesi ve Amerika tarafının altyapı olarak geride kalması, teknoloji kulislerinden konuşulan bir gerçek. 5G sonrası en büyük değişimin parada olacağı futuristler tarafından tahmin ediliyor. Ve geçtiğimiz hafta Çin, virüsün en büyük yayılma kaynaklarından biri olarak parayı gösterip, zaten kullanımda olan dijital/mobil çipli paraya geçişi hızlandırdı. Önümüzdeki hafta Amerikan dolarlar’ını sağlık sebebiyle yakılırken görürsek şaşırmayın! Bu kadar komplo teorisyeninin olduğu yerde bunun sadece benim aklıma düşmesini, okuduğum romanların etkisinde fazla kalmak olarak da görebilirsiniz…
Kuymak mı?, Mıhlama mı?
Trabzon ve Rize mutfağı arasındaki tatlı rekabeti, bu lezzet üzerinden bile anlıyorsunuz. İki yöre insanına sorsanız, bunların arasındaki farkı mısır unu ve peynir miktarı üzerinden anlatmaya çalışsalar da sadece adı farklı olan tek lezzet! Yoğun Karadeniz nüfuslu İstanbul’da da son dönem kahvaltıcılarda iyi kuymak yapan yerler öne çıkıyor. Küçük Çamlıca’da meşhur yüzyıllardır olan Çınar Ağacı, adına yazılan şarkılardan bildiğiniz ismiyle ‘o ağacın altı’nın silüetindeki Çamtepe de bu mekanlardan biri... Burada sipariş ederken ‘mıhlama’ demeniz gerekiyor. Çünkü mekanın sahibi, Türkiye’nin en önemli büfe zincirlerinden Bambi’nin kurucusu Fatih Güner. Rize ve civarından tedariği sağlanan beş farklı kahvaltı seçeceği sunuluyor. Karadeniz kahvaltısı sevenler için denenesi!