17.10.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
SEÇKiN ŞENVARDAR - seckin.senvardar@milliyet.com.tr
- Ne zamandır ‘Gamsız Hayat’ için çalışıyorsunuz?
1.5 aydır bu proje için çalışıyoruz. Dikkat ettiğim birkaç şey vardı. Şahsi olarak sevdiğim öğelerin olması beni ikna etti. Mesela büyük Türk yazarlardan Kemal Tahir, Orhan Kemal gibi isimlerin eski kitaplarını takip ediyorum. Onların diline, hikayeciliğine benzer bulmam yakınlaştırdı projeye. O kaliteyi buldum.
- Dizinin hikayesi nedir?
‘Gamsız Hayat’ bir ironi. Çok da gamsız olmayan insanların hikayesi. Ortada bir dram, travma var. Bu esrarın üzerine giden bir genç var: Mert. Bu genç öfkeli ve sinirli bir çocuk. Şiddete eğilimli demeyelim ama şiddetin içerisinde yetişmiş. Mahalledeki bir abisi sayesinde bunu bir miktar ehlileştirmeyi başarmış.
- Rolünüze nasıl çalıştınız?
Asıl işim yazarlık olduğu için küçük yaştan beri her şeyi gözlemleyerek yaşıyorum. Oyuncu olarak da yine bu kaynaktan besleniyorum. Eğitimli bir gözüm olduğu, detayları aradığım için Mert adına özel bir şey yapmama gerek kalmadı. Çok fantastik karakterler yerine, daha gerçekçi insanlara, hayatımızdan birilerine yer veren bir proje. Beni aslında etkileyen şeylerden biri de bu oldu. Her ne kadar fantastik hikayelere ilgi duysam da oyuncu olarak ayakları yere basan işler beni memnun ediyor.
- Seyirciyi bu projede ne cezbedebilir?
Bir kere prodüksiyon kalitesi olarak seyirciyi etkileyeceğini düşünüyorum. Ortada bir gizem var ve insanlar gizemi sever. Yüksek tempolu, heyecanlı bir iş. Bence insanları peşine takıp sürükleyecek bir hikayesi var.
- Mert’le benzeyen yanlarınız var mı?
Kime sorarsanız sorun, iyi yürekli ve hayatta dürüst olmayı kendisine yol edinmiş bir insanla ortak şeyler bulduklarını söyler. Ben de bu açıdan Mert’in hedefleriyle kendi hedeflerimin örtüştüğünü düşünüyorum. Yaşam tarzlarımız çok benzer değil. Onun kadar şiddet görerek büyümedim, bu bir şans tabii. Onun gibi öfkeli değilim ama belli bir dozda hayata karşı asi taraf var. Bu, beni Mert’e bağlayan noktalardan biri. Beni besliyor, hiçbir bağlantı bulamasaydım canlandırmak zor olurdu.
- Öfke sorunu hâlâ yaşıyor musuz?
Artık daha kolaylaştı. Beni en çok sinirlendiren şey aptallık. Bireysel ve kitlesel. Hoşuma gitmiyor. En çok trafikte sinirleniyorum. Tahammülsüz bir toplum olduk. Neyse ki Mert’in durumunda değilim.
- Şöhrete alışabildiniz mi, hayatınızda neler değişti?
Tanınmak güzel bir şey, şöhretin pek bir numarası yok. Zaten şöhret olmak için bu işi yapmıyorum. Başka hedeflerim, başka kaygılarım var. Pek önemsemiyorum şöhreti. Küçük bir şehirde doktor anne - babanın çocuğu olarak doğdum. Orada da mesela mahalleli tarafından tanınırdım. İnsanların sizi tanıması, takdir etmesi güzel. Yeri gelip seni eleştirerek yol göstermeleri iyi bir şey.
- Ne kadar kaçarsan o kadar kovalarınsın mantığı var...
Benim öyle bir derdim yok. Sen ulaşılmazsan, değerli değilsin aslında. Bu bir illüzyon, göz boyama yani.
İnsanlara düzgün bir şeyleri empoze edebilmek için uğraşan biriyim. Şöhret benim için araç, amaç değil.
Herkese cevap vermeye çalışıyorum, insanlar bana ulaşabilir. Yanıma gelip konuşabilirler. Benimle konuşurken çekinmelerine gerek yok. Kendimi izole edecek kadar çiğ değilim.
‘Oscar alırsam fena olmaz’
- Ne gibi yazı çalışmalarınız var?
İlk başlarda fantastik, bilim kurgu, korku edebiyatı yazarak başladım. Kitap ve film tanıtımları yapıyordum. Sonra anılarımı yazmaya başladım. Çok gezdim, dolaştım ve başımdan çok olay geçti. Bunları hikaye yaparım diye düşündüm. Kendi yayın organlarımı çıkardım. Bir ara din ve kültür tarihi, antropolojiye bulaştım. Uzun süredir yer altı edebiyatı yazıyorum. Birkaç yıldır senaryo ve film projeleri üzerinde çalışıyorum.
- Sizi kim keşfetti?
Benimki keşif değil. Burhan Öçal babamın çocukluk arkadaşı. O bir gün New York’tan döndüğünde beni bir arkadaşının ajansına götürdü. Orada eğlencesine bir şeyler yaparım diye düşündüm sonra bu beni içine çekti.
- Türkiye’de bilim kurgu işi tutar mı sizce?
Tutar tabii. Birkaç deneme var aslında, güzel proje de olabilirdi ama sektör başka bir yere gitti. Daha tarihi işlere kaydı. Onun zamanı yine geliyor. Yapılması gerekir, bunu yapan insan olmak isterim. Birkaç fikrim ve dizi projelerim var. İkisi sunuma hazır. Biri gençlik projesi diğeri dönem sayılabilecek bir drama. Ama bilim kurgu ve fantastik işler yapmak istiyorum.
- Kariyerinizde ulaşmak istediğiniz yer neresi?
Ben yapı itibariyle mükemmeliyetçi biriyim. Vereceğim tek bir cevap var, o da en tepesi neresiyse orası... Oscar alırsam fena olmaz. Asıl hedeflerimden biri...
Yurt dışından oyunculuk teklifleri de var ama uygun olmadı. Ben New York’ta yaşadım. Kopenhag ve Amsterdam’da bir süre kaldım. Tokyo’da yaşamak isterim bir süre.
- Başrol oynamanın ağırlığı ne?
Bir sorumluluk, bir yük ama başa çıkılamayacak bir şey değil. İnsanı daha iyi yapmaya, geliştirmeye, daha iyi olmaya teşvik eden bir tarafı var. İstediğim, ihtiyacım olan şey bu. Ait hissetmezsen, sorumluluk almazsam ona bağlı kalamam.