‘Çukur’da olaylar o kadar genişledi, roller ve hikayeler o kadar dağıldı ki... Her karakter, kendi başına başrol oldu. Ve kadronun oyunculuk kapasitesi Yamaç ile Vartolu’nun tek başına duruşuna izin vermeyecek standartta. Cumali geldi mesela... Ondan kap rolü, mümkün mü?
Müziği ne yapacağız?
Dizide müzik, her yerde ve çok belirgin... Her kaçma, kovalama ve silahlı müdahelede müzik olursa ve ‘illa beni dinleyeceksin’ diye ısrar ederse, insanı yoruyor. Böyle desem de, değişeceği yok. Halbuki, yerli yerinde, azar azar serpiştirseler, ne
güzel temalar var.
KIVANÇ İYİ OYUNCU AMA...
FOX’ta ‘Hadi Be Oğlum’ vardı. Pek nadir olur, bizim evde bir filme takılmak. Benzer durum TRT’de ‘Kalandar Soğuğu’nda olmuştu. Öyle kalmıştık... Kıvanç Tatlıtuğ, ilk kareden itibaren balıkçı Ali halindeydi. Çok iyi oyuncu... Ev ahalisi, “Dünya çapında oyuncu olur ama niye buralarda dolaşıyor?” diye sordu. “Evet, olabilir. Hâlâ şansı var ama zaman daraldı” yorumunu yaptılar.
Artık bilemem!
BU BELGESELDEKİ AYRINTI SORU İŞARETİ
‘IŞİD; Canavarın Beyninde’ belgeseli 18 Eylül’de France 5 kanalında yayınlandı. Yapım, gazeteci Kemal Reduani imzasını taşıyor. Özelliği, Libya’nın Sirte şehrinin IŞİD’ten kurtarıldıktan sonra ele geçirilen bilgisayar ve telefon bilgileriyle çok kapsamlı bir belgesel olması. Abu Abdal Masri isimli emire ait bilgisayardan, yüzlerce saatlik bu terör örgütünün çok özel görüntüleri çıktı. Bir yıl süren çalışma sonucu tasnif edildi. Bunun terör örgütüyle ilgili en kapsamlı belgesel olduğu belirtiliyor. Bir de tanıklıklar var, yani röportajlar... Bunların içinde biri dikkatimi çekti. Haberde şöyle diyor; “Bu belgeselin gücü tanıklarında... Savaşçılar, halk ve İstanbul’da görüşülen bir emir.” Bu ‘emirin’ o tarihten beri tutuklandığı da belirtiliyor haberde. İstanbul’da hâlâ böyle ‘emir’ler mevcut mu?