‘Arkadaşlar İyidir’de ne hoş ne güzel düşünülmüş bir sahneydi...
Seda evde siyah - beyaz dönemin önemli filmlerinden ‘Yalnızlar Rıhtımı’nı izliyor. Ses gidiyor, düzeltmeye uğraşıyor, olmuyor. Turgut Özatay’la Çolpan İlhan’ın sahnesi. “İçmeyince böyle olacaksın işte” cümlesinde takılıyor. “Böyle olacağım evet, sen bunu asla göremeyeceksin” diye kendi kendine söyleniyor Seda. Aslında görüntü üzerine konuştuğunu fark ediyor. Bir nevi dublaj. Kapı çalıyor. Gelen, Eren. Sesi düzeltmeye uğraşıyor olmuyor. “Böylesi daha eğlenceli kendi kendime dublaj yapıyordum” diyen Seda’nın teklifi Eren’in de hoşuna gidiyor: “Hadi başlat, dublaj yapmayacak mıyız?” Sahnede Çolpan İlhan ile Sadri Alışık. Kumsalda kumdan kalenin önünde uzanmışlar birbirlerinin gözlerine bakıyorlar. Seda ve Eren, filmin sesi oluyorlar. “Aramızda arkadaşlıktan başka bir şey olamaz” Eren’in filme dair son sözü. Sadri Alışık Çolpan İlhan’ı öpmek için ona doğru eğiliyor. Eren kumandayı alıyor, kareyi donduruyor. Ev ahalisi, “Ne güzel düşünmüşler böyle bir sahneyi” demeye kalmadan müzik başladı. Yani klip zamanı. Ee yani şimdi oldu mu? Bu kadar dokunaklı, her şeyi anlatabileceğin bir zaman dilimini yakalamışsın, bırak Eren sessizce evine gitsin. Biz yağmurun sesini duyalım, ayak sesini duyalım, kapı çalınsın o hafif gıcırtıyla açılsın, annesi gözlerine baksın falan bunları görelim. Yok illa müzik! İddia ediyorum ekranda ender etkileyici sahnelerden biriydi, bozdular!
AMERİKAN HAYRANLIĞI
‘Seviyor Sevmiyor’da Deniz, çikolata fındık karışımı koca kavanozu yarılamış. Hollywood filmlerinin sıkılan, sevgilisi
tarafından terk edilen kızlarının eline
verdiği koca dondurma kutularına aşinayız.
Ev ahalisi, “Bunlar işte Amerikan kültürünün etkisi. Bizde yoktu bunlar” dedi.
Bizim sıkılan kızlarımız, kavanozlarda fındıklı çikolata devirir mi?
Vatandaşa soralım, sıkılınca ne yeriz?
DÖNMEDEN ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL Mİ?
‘O Ses Türkiye’de bir falsetto (bir erkek sesinin kırılmadan pürüssüz bir şekilde çıkabileceği en yüksek noktadır) durumu yaşandı. Jüri, Recep kardeşimizi dinledi ve ‘Kız söylüyor’ zannetti. “Direk falset girdin. Normal tonda başlasaydın bu bizi cezbederdi” dedi Murat Boz. “Ben falset yapmıyorum bu benim natürel sesim” dedi. Sonra bas bariton bir sesle kısa bir şov yaptı. Jüri “Nasıl yani?” dedi. Çocuk: “Bu seslere sahibim ben” derken, Boz: “Dönmediğime pişmanım” dedi. Eee uyanmak lazım yani! Görmeden sadece sesi duyarak aradaki farkı anlamak mümkün değil mi?
Bu durumu müzik otoriteleri tartışsın.