'İçimdeki Fırtına’ dizisi, ilk bölümüyle hüsran olmuştu. Total izleyicide 16’ncı, AB’de
Bu yazıyı yazarken son yayınlanan bölümün oranları daha gelmemişti. Evet, oranlar yetersiz. Böyle olsa da bir dizi için geri dönüş, nadir durumlardan biridir. Oyunculardan çok, hikayenin merak uyandırması itici güç oldu. Oyunculuk konusunda ortak rahatsızlık bu dizide de var. Olgun oyuncular görevini yapıyor, gençler zayıf kalıyor.
ŞÖYLE RAHAT İZLEYEMİYORUM
‘Adı Efsane’yi izlerken, sanki bir şeyler hep eksik kalmış hissini bir türlü atamıyorum içimden. Erdal Beşikçioğlu, sanki tek başına oynuyor. Bahar, Seçil, büyük kız Melis hepsi Tarık Aksoy karakterine yetişmeye çalışıyor. Biraz yaklaşabilen ise
Ali (Kaan Sevi).
Beşikçioğlu’nun oyunculuğuna olabildiğince cevap verebilen tek karakter. Dizinin kaçarı olmayan sahneleri, basket maçları. Bu konuda da kararsızım.
Maç bitiyor, son atış yapıldı, ağır çekimle top havada döne döne gidiyor gibi klişe sahnelerle heyecanı ayakta tutmaya çalışıyorlar. Stres ve sertlik gibi unsurlara pek girilmiyor. Tarık Hoca’nın genç izleyiciye basketi sevdirmesi yerine, onun hayat maceraları daha öne çıkıyor. Keza, okulun basket takımındaki kardeşlerimiz için de aynı şey geçerli.
ALACAKLI MÜZİKLER
Dizi sektörümüz büyüdü. Bir fabrika kıvamında üretim yapılıyor. Biz vitrini izliyoruz,
oyuncular bu işin kaymağını yiyorlar. Hepsi değil. Teknik ekip ve set çalışanı ortalama 80 kişiden az olmuyor. Ve ödemeler, geciken ödemeler...
Kulağıma geldi, bir dizimizin müziklerini yapan arkadaşların paraları ödenmemiş. Proje bitti. Epey bir bölüm için ödeme yapılmadı,
3-5 değil. Çift haneli rakamlardan bahsettiler. Bilemem artık arkadaşlar vazgeçer mi? Şirket, “Tamam kardeşim ödüyorum” der mi? Hoş değil, emek var ucunda. Şirket de, “Kanal paramı vermedi” diyerek kendi savunmasını yapabilir. Geç de olsa ödensin, kavga olmasın.