‘Hekimoğlu’nda tam da böyle bir durum vardı. Yayınlandığı günden bu yana ekibin içinde eksik olmayan Dolapdere’yi hastalığı ve yüzleşmesi ile baş başa bulduk. Dizi, “Hadi bakalım sıra sende Kaan Yıldırım, göster kendini” dedi. Ve oyunculuk solosu başladı.
Ev ahalisi, “Geçmişiyle sorunları ve sakladıkları hep yüzünde vardı ve bunu bize yansıtıyordu her zaman” dedi. Soluksuz izledik onun solosunu.
Yıldırım’ı beğeniyoruz. ‘Ulan İstanbul’ sonrası ‘Halka’ dizileri... Samimiyetle söyleyeyim bir tek Hadise ile olan ilişkilerinden pek memnun kalmadı ev ahalisi. Kendi hayallerindeki ve izledikleri Kaan Yıldırım ile Hadise’yi bir türlü yakıştıramadılar. Aynadaki hallerle odadaki haller farklıdır. Biz aynadakini izliyoruz ve ona göre fikir yürütüyoruz. Eh, bizden de böyle yapmamız isteniyor zaten... Bu arada Hadise bir mesaj atarak bizleri son durumdan haberdar etti. Ayrılmışlar.
Dönersek diziye, Kaan kardeşimiz son bölüm ‘Hekimoğlu’nda bizleri ekrana sabitledi.
GÜÇLÜ DİZİLER VAR
Efendim güçlü projelerle mücadele ettiği söyleniyor ‘Hekimoğlu’ için...
Dizi iyi dizi nokta. Kiminle mücadele ettiği durumuna gelirsek, ‘total izleyicinin’ bu yapımla arası iyi değil. Sanırım son bölümle, “İstediğiniz bu muydu? Alın size acı ve gözyaşı...” dedirtmiştir diye düşünüyorum.
AKADEMİK KADRO EKRANDA ACAYİP DE!
Profesör, doçent, doktor... Bol miktarda ekranda. Haber kanalı fazla olunca, her kanalda konuklu program yapınca toplu olarak, bir arada görüyoruz her akşam. Bir akşam saydım toplam üç doçent, bir doktor, 10 profesör vardı. Daha da fazla olabilir. Bazılarıyla ‘doktorken’ tanıştık ‘prof’ bile yaptık!
Nereden aklıma geldi? Bir yakın tanıdığımız tam üç yıldır çırpınıyordu doçent olabilmek için... Sonunda oldu. Peki neden uzamıştı bu kadar? Bir ‘öğretim üyesi’ kuyuya bir taş atmıştı! Ekranda izlerken sıradan görünen bu işlerin gerçek hayatta nasıl zor elde edildiğini anlamak ya da bazıları için ne kadar kolay alındığını izlemek gibi diyelim.